112 Acil Seçim, Acil Demokrasi

Kim ne derse desin, nasıl yorumlarsa yorumlasın ekonomideki tıkanma iktidarı erken seçim kararı almaya itti.

Peki varsayalım ki iktidar seçimden sonra tekrar iktidara geldi. Bu ekonomik tıkanmayı aşabilecek mi? Bu da mümkün görünmüyor. Çünkü böylesi bir çareleri olmuş olsaydı erken seçim kararı alınmaz, seçimleri zamanında yaparlardı.

Ekonomide meydana gelen ağır travma acil müdahaleyi zorunlu hale getirdi. Erken seçim bu müdahalenin bir sonucudur. Ekonomide ağırlıklı olarak dışa bağımlı olan toplumlar seçimler, ya da başka şekillerde meydana gelecek olan siyasi yönetim ve kararlarla düzlüğe çıkamazlar. Yaşanan travmaları böylesine geçici müdahaleler ile ancak biraz daha ötelerler o kadar.

Bu seçim arifesinde gerek emekliler için, gerek toplumun değişik kesimlerini ilgilendiren ve onların bir anlamda ekonomik olarak rahat bir nefes almasını sağlayacak olan kısmi ekonomik af paketleri, kararları da ha önceki seçimlerde de alıp uyguladılar. Sonuç sıfır. Her seçimde tekrar başa dönülüyor. Onun için söylenenlerin kulağa ne kadar hoş gelip gelmediğine değil. On altı yıldır iktidarın uyguladığı politikaların toplum üzerinde yaratığı sonuçlara bakmak gerekir.

Eğer sonuçlar iyi olmuş olsaydı;

1) Erken seçim kararı alınmazdı.

2) MHP ile ittifak yaparak değil, seçimlere iktidar partisi olarak tek başına girerdi.

3) Acil değil normal bir süre belirleyip seçimlere öyle giderlerdi.

Türkiye'de; karar alınıp uygulandığı günden bu güne kadar, liberal kapitalist ekonomik politikaların tek taraflı uygulamaları aşama, aşama sistemi tıkanma noktasına kadar getirmiştir. Aynı yöntemi devam ettirerek bir sonuç elde edilemeyeceği de ortadadır.

Doğada karşılaştığımız her şeyde olduğu gibi, toplumları bir arada tutan yasal sistemlerinde bir ekonomik, birde siyasi tarafı vardır. Uygulamada, sadece bir tarafını sonuna kadar uygular, diğerini de tam tersi bir şekilde baskı altına alarak kendi kontrolünde tutmaya çalışırsan zamanla o sistem çöker.

Türkiye'de yapılan da budur. Liberal ekonomik ve siyasal sistemi uygulamak ve yönetmek için on altı yıl önce iktidara gelen, ya da getirilen AKP bu zaman zarfında ekonomide liberalizmi sonuna kadar uygularken, siyasette bunun tam tersi uygulamalar içerisine girerek toplumun bu alanda serbestçe örgütlenmesinin önünü tamamen kapattı.

Farklı siyasal düşüncelerin gelişip toplum içerisinde var olmasına izin vermedi.

Bu siyasal uygulamalar öyle bir karaktere büründü ki zamanla siyasal alandaki kontrolizasyon bizzat sistemin ekonomik ayağına da (iş adamları)yöneldi.

Deyim yerinde ise siyasal ayaktaki kronikleşme ekonomik ayağa da sıçrayınca alarm zilleri çalmaya başladı. Liberalizmin ekonomik ve siyasal alanda eşit olarak, dengeli ve denetimli uygulandığı ülkeler batı Avrupa ve İskandinav ülkeleridir. Bu ülkelere baktığımızda hiç Türkiye'deki gibi bir sonuç var mı? Yok.

Liberal kapitalizmin içine düşmüş olduğu bunalım ve krizden çıkışın yolu giderek daha da otoriteleşen ve siyasal gücü her yönü ile tek siyasal otoritede toplayan yönetim şekli değildir. Bunun yöntemi erken seçimde olsa.

Ekonomik alanda yaratılan serbestlik ve rekabet ortamının toplumun siyasal alanlarında da uygulanmasıdır. Yani daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, fikir ve düşünce serbestliği ve buna uygun örgütlenme ortamı.

Tüm toplum kesimlerinin fırsat eşitliği temelinde oluşacak bir seçim ortamı ile iradesini yansıttı demokratik bir parlamento. Yasama, yürütme ve yargıdaki bağımsız bir hukuk sisteminin tüm toplum kesimleri arasında hakim olacak olan güven.

Yani acil seçimin panzehiri, acil bir demokrasidir. Öyle her siyasal partinin kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarına uygun olarak tanımlayıp uyguladıkları bir demokrasi değildir. Tüm, Türkiye toplumunun şu aşamadaki en büyük beklentisi bir barış ortamının oluşmasına yol açacak olan bu beklentidir.

Bu sistem ancak bu şekilde bir nefes alır. Yok ağrıları geçici olarak dindiren antibiyotik ve ağrı kesicilere değil.