Oda tarafından yapılan açıklamada, afetlerin artan maliyetlerinin hem iklim değişikliğinin etkilerini hem de yanlış kalkınma politikalarını yansıttığı belirtildi. Dünya genelinde afetlerin neden olduğu ekonomik kaybın, dolaylı etkilerle birlikte yaklaşık 2,3 trilyon dolar düzeyinde olduğu ifade edildi. Bu maliyetin her geçen yıl daha da arttığına dikkat çekilirken, ülkelerin afet risklerinin azaltılmasına yeterli bütçe ayırmadığına vurgu yapıldı. Açıklamaya göre, kamu bütçelerinin yalnızca yüzde 1’inden azı bu alana ayrılıyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası, Türkiye’nin sahip olduğu jeolojik ve meteorolojik koşullar, yanlış yerleşim tercihleri ve dayanıksız yapı stoğu nedeniyle “afet ülkesi” görünümü kazandığını belirtti. Özellikle 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler, 2025’te yaşanan kuraklık ve tarımsal don olayları, orman yangınları ve sel felaketleri gibi afetlerin, ülke ekonomisine ve toplum yaşamına büyük zarar verdiği hatırlatıldı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre, sadece 2023 depremlerinin neden olduğu toplam maddi kayıp, milli gelirin yüzde 9’una denk gelen 1 trilyon 995 milyar TL olarak hesaplandı. Dolaylı kayıplarla birlikte bu rakamın 150 milyar doları aştığı ifade edildi.
Açıklamada ayrıca, 6 Şubat depremlerinin ardından kurulan Afet Yeniden İmar Fonu’nun etkin kullanılmadığı eleştirildi. Fonun, afet risklerinin azaltılması için değil, daha çok afet sonrası iyileştirme çalışmaları için kullanıldığının altı çizildi. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, “Her afet sonrası yaraları sarmak için fon oluşturuluyor, ancak afetleri önleyecek yatırımlar için aynı kararlılık gösterilmiyor. Bu anlayış değişmedikçe kayıplarımız katlanarak artacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Jeoloji Mühendisleri Odası, Türkiye’nin afetlerle mücadelede yapısal bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu belirterek, “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı”nın kurulması gerektiğini ifade etti. Bu bakanlığın koordinasyonunda Afet Risk Azaltma Fonu’nun oluşturulması ve fon kaynaklarının risk azaltma yatırımlarında kullanılmasının önemine değinildi. Ayrıca, erken uyarı sistemlerinin kurulması, jeolojik risk haritalarının tamamlanması, mikrobölgeleme etütlerinin hızlandırılması ve imar planlarının afet güvenliği esas alınarak yenilenmesi gerektiği vurgulandı.
Açıklamada, afetlerin yalnızca acil durum yönetimiyle sınırlı görülmemesi gerektiği belirtilerek, ekonomik kalkınma politikalarının da afet risk bilinciyle şekillendirilmesi gerektiği ifade edildi. Oda, özel sektörün yatırımlarında afet risklerini göz ardı etmesinin, gelecekte çok daha yüksek maliyetlere yol açabileceğini hatırlattı. Bunun önüne geçmek için, teşvik sistemlerinin yeniden düzenlenmesi ve yatırımların “risk azaltıcı katkı” kriterine göre değerlendirilmesi gerektiği dile getirildi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, son olarak, Türkiye’de kapsamlı bir Afet Risk Azaltma Kanunu çıkarılması gerektiğini belirtti. Dünyada birçok ülkenin 1970’lerden bu yana benzer düzenlemelere sahip olduğuna dikkat çekilerek, Türkiye’nin de bu yönde adım atmasının kaçınılmaz olduğu vurgulandı.