Petrolkent’te Türkiye Petrollerinde 20 yıl hizmet yapmış ve 1997 yılında emekliliğimi istemiştim. O günden beri de Ankara’da serbest avukat olarak çalışmaya devam etmekteyim. Demek ki 20 yıllık Batman’lıyım. Bizim dönemimizde çalıştığım Hukuk Müşavirliğinin arazi işlerini de yürütmesinden dolayı, sadece Batman’da değil, Hakkâri’den tutun da tam Adana’ya kadar adım adım dolaştım. Petrol hangi dağın başında ise bizde oradaydık. O zamanlar TPAO Batman Bölgesi işlerinin yanı sıra Adıyaman bölgesinin, Tüpraş’ın, Ditaş’ın Botaş’ın işlerini de yapardık. Hatta iki yabancı şirketin arazi işleri de bizim büronun sırtına yüklenmişti. Çok az olmamıza rağmen çok yoğun çalışırdık. İşlerimizi ihmal etmezdik. Demek ki bionik adamlarmışız. Disiplin Kurulu, ihale işlerinin daimi üyesi olmam da cabası. Hamdolsun sağlık ve huzurla görevimi bitirdim. Çalışma şartlarım itibarı ile de halktan ve Batman’lılardan hiç kopmadan yaşadım. Nice dostluklarımız nice arkadaşlıklarımız oldu.
TPAO Bölge müdürlüğüne doğru şalvarlıların geldiğini görenler Selami Bey’in müşterileri geliyor diyorlardı. Şimdi o kadar yoğunluk kalmamış, biz arazi işlerinin binde dokuz yüz doksan dokuzunu karşılıklı rıza ve anlaşma ile hallederdik. Bizim için Kamulaştırma en son başvurulacak yoldu. Kısmet oldu Batman’a senede birkaç defa gitme olanağı buldum, arkadaşlarımla dostlarımla sohbet etme bahtiyarlığına eriştim.
Batman’ın geçmişini az çok yaşadığım için eskiyi hatırlayarak yenilerle bir değerlendirme yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Batman üzerinde örgütün baskısı çoktu. Şimdilerde seçimlerin yakın olmasına rağmen rekabet daha demokratik bir halde devam ediyor. Halk rahatça gece gündüz dolaşabiliyor. Alışveriş merkezlerinde modern bayanlarımız hizmet veriyorlar, hatta kendi işyerlerini bizzat yürütüyorlar. Çok hoşuma gitti vallahi. Eskiden özellikle köylerde kız çocukları pek okula gönderilmezdi. Şimdi ise kız öğrenciler bazı okullarda erkek öğrencilerden daha fazla, modern oteller yapılmış, şehir turizme açılmış. şehir içi yollar mükemmel, asfaltlar kaymak gibi, sular devamlı akıyor…
BATMAN HAVAALANINA İNİŞ
Ankara’dan kalkan uçak Batman Ovasına yapılan müstakil yeni havaalanına süzülerek indi. Şimdiki nesile sorarsan uçak inmiş ne olmuş yani der. Eski uçak yolculuklarımız aklıma geldi. Batman’da askeri havaalanı vardı ama ondan sivil vatandaşlar yararlanamazdı. Mecburen Diyarbakır Havaalanını kullanırdık. Diyarbakır Havaalanı da şehir içindeydi. Uçaklar çok lüks ve pahalı idi. Vatandaşlar kolay kolay uçağa binemezlerdi. Uçak seferleri de çok azdı. Batman’dan arabalarla Diyarbakır Havaalanına gider oradan uçakla Ankara veya İstanbul’a uçardık. Daha sonra Batman askeri havaalanını sivil Havaalanı olarak da kullanmaya başladılar. Basit bir terminal binası yaptılar. Askeri havaalanına iner askeri araçlar veya otobüsler bizleri alır askerlerin eşiğinde terminal binasına kadar götürürlerdi. Şimdi öylemi; günde üç dört uçak inip kalkıyor. Uçak biletleri de ucuzlamış. Uçaklarımız halkımıza daha çok hizmet etmeye başlamış. Hoppadanak Ankara’dan kalk bir saat on beş dakikada Batman toprağına ayak bas. Ne güzel vallaha…
BAYAN BELEDİYE ÖTOBÜS SOFÖRÜ
Batman’a gidişimi arkadaşlara söylememiştim. Elimdeki küçük bavulum ile Belediye otobüsüne doğru adım adım ilerledim. Ha bu arada bir açıklamada bulunayım. Eskiden Batman’da Belediye otobüs seferleri yoktu. Ben Batman’dan ayrıldığım 1997 senesine kadar da mevcut değildi. Çünkü: Batman bu kadar gelişmemişti. Batman Anadolu Lisesi de yeni açılmıştı. Batman’da öğrenciler en yakındaki okula yürüyerek giderlerdi. Maddi gücü yerinde olan bazı Batman’lılar da TPAO sahası içerisinde bulunan Atatürk İlk Öğretim Okulunu tercih ederlerdi. Anadolu Lisesinden yapılmasından sonra okullara servis faaliyetleri başlatıldı.
Otobüsün ön kapısından içeriye girdim. Tabii ki dışarıdan geldiğim için biniş kartım yok. Çantamı yere koydum şoföre bir baktım, şaşırdım kaldım. ? Şoför koltuğunda çok güzel, genç, alımlı, başını leççik etmiş bir bayan kendinden emin bir şekilde oturuyordu Bu bayan mı idi belediye otobüs şoförü? Direksiyonu iki eli ile tutmuş, arka mindere de tam yaslanmıştı. Bir an dondum kaldım. Batman gibi bir yerde, bayanların çarşıda bile güçlükle gezdikleri bir yerde bir bayan belediye otobüs şoförü. Gel de küçük dilini yutma.
Tabii ister istemez eski Batman kadınları aklıma geldi. Yabancı bayanlar alışveriş yaparlardı ama yerlilerin çoğu tesettürlü idi. Hatta; ilk gittiğimiz zamanlarda 1970’lerin sonunda, batman Meydanında eşim koluma girmişti de ben” Kolumdan çık ayıp olur” demiştim. Gözümün önüne o günler geldi. Eşim kolumdan çıktı ama, birkaç gün de bana küstü. Küsmekte yerden göğe kadar haklıydı.
Otobüs şoförü ile aramızda şu konuşmalar geçti. Tabii ki direksiyonda oturduğuna göre, araba harıl harıl çalıştığına göre, hem de bayanın ayağı gaz pedalında olduğuna göre o bayan otobüsün şoförüydü. Ne diyeceğimi bilemediğimden geveleyerek;
- Şoför siz misiniz?
- Evet, neden şaşırdınız.
- Eskiden Batman’da bayanlar dışarıda bile rahat rahat gezemezlerdi de.
- Dörtyol’dan geçer mi? başı ile tasdik ederek;
- Dörtyol, köy garajları ve belediye dedi.
Bu yerleri biliyordum. Köy garajı denilen yer mutlaka eski Batman garajı olmalıydı, Nedim Ustaların hemen yanındaki garajdı. Belediye’ye gelince onu daha iyi biliyordum. Eski Belediye çarşıya yakın bir yerde idi. Ataullah Hamidi’nin başkanlık döneminde TPAO ya ait olan bu yeni yeri belediye istemişti. Arsanın belediyeye verilmesi teklifine ben de olumlu bakmıştım, destek vermiştim. Buraya park yapılacak denmişti. Tapuya “park yapılmak üzere” diye bir de şerh koydurmuş imzayı basarak araziyi Belediye’ye devretmiştik. Ama gene de park yerine Belediye binası yaptılar. Meseleden uzaklaştık mı ne?
Otobüs şoförüne devamla:
- Bu araba kartlı her halde dedim.
- Para da kabul ediyoruz.
- Elimdeki kâğıt beş lirayı bayan şoföre verdim.
- Ücretimiz altı lira.dedi. Bir lira daha verdim.
Ortalarda bir yere oturdum. Geçtiğimiz yerleri daha rahat görebilmem için kendime bir pozisyon ayarladım. Şoförümüz gayet rahat bir şekilde koca otobüsü hiç sarsmadan hareket ettirdi. Eski Diyarbakır yoluna çıktık.
Eski Diyarbakır yolu tek şeritli idi, bir de Silvan’a doğru çok viraj vardı. Döne döne ilerler Silvan’a varırdık. Araba ile gittiğimiz zamanlarda Silvan’da bir çay içerdim. Aç isem meşhur Ciğerci Ömer Ustanın lokantasının önünde durur, bir ayranla bir ciğer dürümünü mideye indirir öyle yola devam ederdim. Ama otobüslerle gittiğimiz zamanlarda mutlaka Silvan’da durmak zorundaydık. Batman’dan kalkan otobüsümüz kırk beş dakika sonra Silvan’a varırdı ama inmek, yemek yemek ve en azından bir çay içmek kıskacında idik.
Bir gün rahmetli annemle Batman’dan Malatya’ya otobüsle gidiyoruz. Otobüsümüz geldi Silvan’da mola verdi. Hiç Unutmam bizim dile getiremeyeceğimiz cesareti rahmetli annem dile getirdi. Ayağa kalkarak, otobüstekilere:
-Hiç kimse otobüsten inmesin, inenler de bir şey yiyip içmesin diye seslenmişti. Hakikaten, otobüstekilerin çoğunluğu otobüsten inmediği gibi, inenler de çay bile içmemişti.
Bayan şoförümüz emin bir şekilde otobüsü Batman yollarında kullanmaya devam ediyordu. Artık lüks apartmanların arasından ilerliyorduk. Bu sırada birisi düğmeye basmış. Şoförümüz arabayı durakta durdurdu. İnen de olmadı binen de. Demek ki otobüse binenler bu düğmelere sık sık basarlarmış ki. Yüksek bir sesle direksiyon amiri otobüstekilere;
-Lütfen düğmelere olur olmaz yerde basmayınız, İneceğiniz zaman bana söyleyiniz dedi. Otobüs, düm düz olan eski Diyarbakır yolundan ilerliyordu. Bir genç;
-Abla beni durakta indirir misin diye seslendi. Araba durağa yanaştı.
Otobüste dikkatimi çeken en önemli şey Batman’lıların bayan şoförü kabullenmeleri ve ona saygı ile yaklaşmalarıydı.
Önceleri TPAO kristal parkta konaklıyordum, üç seneden beri arazisinin alımında emeğim geçen ve imzam bulunan Kristal Park bana yabancı gelmeye başlamıştı. Çünkü: Eski canlılık, eski hareket, eski dostluk yoktu. Yer ayırtmak, rezerve yapmak, sosyal işler şefliğine ulaşmak için epeyi uğraşmak zorunda kalıyordum. Birkaç defa da yer kalmamıştı. Emeklilerden peşin para istemeye de başlamışlardı. Batman da çok gelişmiş ve boynuz kulağı geçmişti. Lüks ve rahat oteller yapılmıştı. Bir telefonla istediğimiz anda yerlerimizi ayırtabiliyoruz. Bu defa da Batman Dörtyolda bulunan bir otelden yer ayırtmıştım. Gene de eski anılarımızı yad etmek için TPAO yu dolaşıyorum.
Her taraf acayip değişmişti, şaşırıp kalmıştım, nereye geldiğimi de tam çözememiştim. Hatta durak isimleri bile bana yabancı geliyordu. Yirmi yıllık memleketimi zor tanıyordum. Otobüsün sola döneceğini anladım. Demek ki Dörtyol’a geldik diyerek otobüsten indim. Doğru yerde inmişim. Otobüs sol sinyali yakarak köy garajına doğru hareket etti. Ben de otelime doğru.
BATMAN’DA YOLLAR TOPRAK İDİ:
Batman’ın yolları toprak idi, yağmur yağdığında toprak balçık haline döndüğünden dolayı toprağa ayak basamazdınız, ayak bileğinize kadar çamura gömülürdünüz. Batman’ın çamuru da çamurdu yani, bulaşan çamurları kolay kolay ayakkabılarınızdan çıkaramazdınız, söküp atamazdınız. Hatta: Batman isminin bu çamurdan geldiği söylenir. Bu çamur deryası 1980 li yıllara kadar devam etti.
Yetkim dahilinde ve gücümün yettiği ölçüde Batman’a hizmet etmeye çalıştım. Saha yollarının asfaltlanması konusunda Batman Belediyesi ile bir protokol yapılmıştı. Amaç saha yolları değildi asıl amaç Batman’ın toprak yollarını asfalta kavuşturmaktı. TPAO olarak belediyeye bedava asfalt verecektik, belediye de serecekti. Protokolde benim de imza yerim vardı. Hiç tereddüt etmeden imzayı bastım. Çünkü hayırlı bir işti. Batman çamurları işte o protokolden sonra ilk defa i asfaltla buluştu. Şimdi ise maşallah, her taraf asfalt. Batman yolları kaymak gibi olmuş, her taraf tertemiz. bal dök yala. Gidiş gelişli yollar, sağında solunda modern apartmanlar, AVMler, lokantalar, oteller…
Batman’lılar belediye Başkanlığı kayyumu Ertuğ Şevket Aktuğ’dan çok memnunlar. Hakikaten Batman muazzam bir şehir olmuş, ama bir şeye dikkatleri çekmek isterim. “Her tarafı apartmanlara belememek, toprak alanlara fazla dokunmamak. Eskiden Diyarbakır Yoluna sel gelmezdi. Çünkü toprak suyu çeker diplere gönderirdi. Avukat İsmail Gündüz Bey eşi ile Diyarbakır yolunda araba ile ilerlerken sele kapılmışlar, sel suları arabanın içine dolmuş, suyun içerisinde kalmışlar, büyük korku yaşamışlar. Hayret ettim. Geçmiş olsun. Asfaltların ve apartmanların faydası var ama her faydanın yanında olumsuzlukları da göz önünde tutmak lazım. Üç ile 15 yaş arası çocukların oynayacakları, spor yapacakları alanlara, parklara ihtiyaçları var. Apartman alanlarının aralarına bu tür boşlukların sıkça serpiştirilmesi gerekiyor. Aman ha aman en az beton, en az asfalt…
ÇAVUŞ(HÜSEYİN AYHAN)
Çavuş TPAO Hukuk Müşavirliğinde şoför olarak görev yapıyordu. Yaşlıca idi. çok dikkatli araba kullanırdı. Randevusuna da çok sadıktı. Dediğimiz saatten önce beklenen yere gelir, emniyet kemerini bağlamadan da arabayı hareket ettirmezdi. Bundan dolayı Güneydoğu’yu onunla birlikte adım adım dolaşırdık. Mesai arkadaşlarım emekli olduktan sonra kendi kabuklarına çekilmişlerdi. Çavuş’un taksiciliğe başladığını duymuştum ama yirmi seneden beri devam edeceğini tahmin etmiyordum. Telefon açtım. Duraktayım demez mi? Demek taksiciliğe devam ediyormuş. Nereye gitmek istesem telefon açıyorum, istediğim yere beni götürüyor. Sağ olsun.
Görevde iken araba kullananlara kesin talimat vermiştim. Mutlaka emniyet kemeri bağlanacak diye.
Batman’ı bu ziyaretimde Çavuşun taksisine bindim; ön koltuğa oturdum. Bir baktım ki çavuş emniyet kemerini bağlamamış. Emniyet kemeri takması konusunda ikazda bulundum.
- Çavuş eskiden emniyet kemerini bağlardın, şimdi neden bağlamıyorsun dediğimde Çavuş şöyle cevap verdi.
-Selami Bey. Bi şey olmaz lo. Eskiden talimat vardı, disiplin kuruluna gitmek vardı. Dedi. Emniyet kemerini takmadan gaza bastı…
SİVEREKLİ CUMA USTA
Lokantacı Cuma Usta’nın lokantasına sık sık giderdik. Çok güzel kebap yapardı rahmetli. Ta… Siverek’ten yeşil biber getirtirdi. İşine çok düşkündü. İsmail Gündüz kardeşim de vefalı dostlarımdan biridir. Ben istemememe rağmen her zaman arabayı Cuma Ustanın lokantasına çevirir. Gene uğradık. Teşekkürler Çavraş’a.
Cuma Usta vefat edeli epeyi olmuş. Lokantayı oğlu işletiyormuş. Maşallah Cuma Ustanın geleneğini sürdürüyor, Babasının yaptığı gibi Siverekten acı Siverek dolma biberini getirtiyor, müşterileri ile buluşturuyormuş.
MALATYA’LI NEDİM USTA
Nedim Usta çok insancıldır, ruhu ve huyu pırlanta gibidir. Telefonla aradım. Malatya şivesi ile;
- Nediysin Nedim Usta ben Batman’dayım dediğimde;
“Dayı olduğun yerde bekle. Geliyim Hasenkeyf’e(Hasankeyf) gidiyik dedi.
Beş dakika sonra yanımda idi. Beraberce ilk önce Dicle Nehri üzerindeki Asma Köprüye gittik. Oradan Hasankeyf’e doğru uzandık. Baraj inşaatı hızla devam ediyordu. Zeynel Bey türbesini başka yere taşımışlar. Eski günleri hayal ettim.
Dicle Nehri kenarındaki Zeynel Bey Türbesinin önündeki çayırlık bizim piknik alanımızdı. Sık sık gezi tertip eder, iş arkadaşları ile eğlenir, kebap pişirirdik. Bir gün hiç unutmam Hacı ve hocaların da içinde bulunduğu arkadaşlardan iki takım kurmuş bir futbol maçı yapmıştık. Önceden oyunun nasıl oynanacağını izah etmiştik tabii. İlk defa futbol oynayan arkadaşlar da aramızda vardı. Keşke kayıt sistemi olsa da kayda alsa idik.
Midyat, Nusaybin tarafından gelirken mutlaka Hasankeyf’ten kuzu eti alırdım. Şimdi kaleye çıkmayı yasaklamışlar. İyi ki zamanında Hasankeyf Kalesine çıkmışım, mağaraları teker teker dolaşmışım, kaleden Dcle Nehri’ni seyretmişim.
BATMAN CADDELERİ
Ankara’ya döneceğim gün Batman sokaklarını arşınlarken arkadaşlarımdan Mustafa Kutlu’ya rastladım. Dalgın dalgın gidiyordu. Mustafa dedim durdu. Hemen beni tanıdı. Tam sohbete başlamışken bizi uzaktan görüp tanıyan Feridun Yeni’de yanımıza geldi. Bol bol hasbıhal ettik, resim çektirdik.
Değerli bulduğum dostlarımı, arkadaşlarımı da ziyaret ederim. Bunlardan birisi Batman Ziraat Odası Başkanı Nizamettin Aydiş, diğeri gazeteci Arif Çelik’tir. İkisine de uğradım, çaylarını içtim, yemeklerini yedim… Teşekkürler.
Şimdi diyorum ki: Hoşça kal Batmane, hoşça kal Batman Çayı, Hoşça kal Site, hoşça kal Hasankeyf, Hoşça kal İluh, hoşça kal Batıraman, Hoşça kal Raman, hoşça kalın kıymetli dostlar… Tekrar görüşmek umudu ile…