BAY, BAY TÜRKÇE

Tarih’te de bakacak olursak yıkılan bütün devletler ilk olarak dillerini kaybetmişlerdir. Çünkü dilini kaybeden bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü ve daha da doğrusu her şeyini kaybetmiş yitirmiş demektir. Türkçede yozlaşma, dilin özleyiş özellikleri olan geçerli kurallarını bir tarafa atıp dili gelişigüzel kullanarak, yapı ve işleyişindeki kuralların işlemez hale getirilmesi, dilin işleyiş özelliklerini kaybedip bozulmasıdır. Türkçenin yozlaşması ilk olarak dükkân, market ve işyerlerinin İngilizce olarak adlandırılmasıyla başlamıştır. Bu da batı dillerine özenmemize neden olmuştur. Ve bu gün Türkiye’de yaşayan yaşlı atalarımız, büyüklerimiz artık yolda gördükleri yabancı mağazaların isimlerini, yabancı sözcükleri ve torunlarında duydukları yabancı içerikli Türkçe sözcükleri ve yabancı içerikli sözcükleri anlayamıyorlarsa ve onları, uğruna savaşını verdikleri bu ülkede yabancılığa mahkûm ettiysek, bu yeni neslin “Atalarına” yaptığı çok büyük bir ayıptır, saygısızlıktır.

Ayrıca ne yazık ki, dilimizdeki bu yabancılaşma öyle bir boyuta ulaşmış ki günümüzde artık birçok kişi, birçok alanda kendi öz dilini kullanmak yerine yabancı kökenli sözcükleri kullanmaya yönelmiştir. Özellikle gençlerin güzel Türkçemizi unutmakta ve yanlış kullanılmaktadır. Son yıllarda telefonla mesajlaşmanın çoğalması ve internetin bilinçsiz kullanımı sonucu dilimiz, anlık mesajlaşma programları ve bazı sosyal siteler bu yozlaşmanın temeli olmuştur. Yani daha hızlı yazmak için kelimelerden harf çıkartılarak yazılıyor. Örneğin; Tamam, ne haber, selam gibi kelimeler. Tmm, slm, nbr şeklinde değiştirerek yazmayı marifet sayıyorlar. Maalesef… Bu sayede, giderek yozlaşıyoruz. Konuşmak ve yazmak için yeterli bir dile sahip olduğumuzu düşünerek ve buna rağmen dilimizin amacı bilinmeden yozlaştırılmasına anlam veremiyorum. Şöyle ki, yozlaştıran Türk milleti bu yozlaşma merakından vazgeçip özentiliği bırakarak özüne dönmezse sadece dilimizi etkilemekle kalmayacak, kültürümüzü, benliğimizi ve hatta beynimizi etkileyecektir.

Büyük önder; Mustafa Kemal Atatürk, bu tehlike çanlarını sanki yıllar öncesinden görüyormuşçasına bizlere Türk dilinin yabancı dillerin etkisinden korunması konusunda ne kadar hassas olmamız gerektiğini şu güzel sözleriyle bakın nasıl da belirtmiştir; “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması, milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Kısaca; Umarım yeni nesil, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu güzel sözüne uyarak, bu yozlaşmanın ülkemizin geleceğini etkilemesine izin vermez. Bunun için lütfen konuşurken ve yazarken Türkçeyi doğru kullanmaya dikkat ve özen gösterelim. Kültürümüz, benliğimiz ve beynimiz için… Ve ne demiş ünlü yazar ( L. Olivier) Türkçe, çok uyumlu bir dildir. Sanırım dünyada bundan uyumlu bir dil yoktur.