BAZI ŞERİF OLUR BAZI MAHZUNİ-1

XX-XXI. Yüzyılın en güçlü ozanlarından Aşık Mahzuni Şerif (1939-17 Mayıs 2002)’i 1970’li yıllarda plaklarından tanıdım. O yıllardan itibaren basından takip etmeye ve eserlerini derlemeye başladım. Yaşadığı yıllarda bir iki kez Malatya’da konserlerinde görmüşlüğüm vardır. Bir keresinde komşularımızın düğününe uğramış ve bahçemizde kısa bir süre dinlenmişti. İki saatlik bir misafirlikti. Sahnedeki duruşu, sanat dünyasındaki faaliyetlerini basından izlemeye devam etti. Benim bir Mahzuni Şerif çalışması yapmaya başlamamın tarihi 1981 olması gerekir. 2000’li yıllarda devam ettim köyü Berçeneği ziyaret ettim rahmetli Salman Mahzuni, Salman Cırık ile şairin çocukluk ve gençlikten itibaren anılarını bana anlatt. Vasiyeti daha sonra ortaya çıktı ve şu anki mezarın ve heykelinin olduğu yer Mahzuni’ye çok yakışan bu mezar ve heykel görüntüsü her gelenin mutlaka fotoğraf çektirdiği bir manzaraya sahiptir.

Ölümünden sonra Hacı Bektaş’ta Beştaşlar’daki Çilehane çevresinde bulunan mezarını ziyaret etmişliğim ve sonrasında doğduğu köyünde Berçenek’teki baba evinde kalıp araştırmalar yapmışlığım vardır. Berçenek, Malatya’ya 100 km. uzaklıkta şirin bir köyümüzdür. Ardından yaylaya kadar çıkıp Binboğa dağlarında obada kaldığım bölgede de Mahzuni’nin sevilip sayılan bir ozan olduğunu gördüm. Eserleri çalinip söyleniyordu. Bir ara yasakladılar. Mahzuni’nin öğrencilik yıllarında oturup çalıştığı masa ve sırasını, doğup yetiştiği baba evinde muhafaza ediyorlardı. Bundan da etkilenmiştim.

Kendisi son yıllarında Almanya’da yaşadığı ve Türkiye’ye ara sıra gelip gittiği için yakından görüşüp tanışma imkanım olmadı. Ancak O’nu daima bir tanışım ve akrabam gibi gönlümde yaşatıyorum. Derlediğim şiirlerini, bir değerlendirmeyle birlikte kitaplaştırma düşüm, eşi Fatma Hanım’la Hacıbektaş’ta görüşüp tanıştıktan sonra izin alamamam üzerine hayata geçmedi. Aile, kitap basımına pek sıcak bakmıyordu galiba. Bugün de Mahzuni Şerif’in bütün şiirlerini bir araya toplayan ortada bir kitap yoktur. 8 ayrı kitap var. 8’ini bir araya getirmek için de benim arşivime sahip olmanız gerekir. Aslında aileye bunu anlatamadım. 800’e yakın şiiri olan bir ozanın Mahzuni’ye yakışan dolgun bir kitabı olur. Varsa gözümden kaçmıştır. Yılmaz Irmak da böyle bir çalışmayı hazırlamıştır. Hakkında yazılanları aşağıda ele alacağım.

Hakka yürüyüşünün 18. Yılında Mahzuni Şerif’in kültürümüze katkısını belirtmek amacıyla bu satırları yazıyorum. Aslında bu yazıyı 2011’de yazmaya başladım. Çok şükür bitirmek şimdi nasip oldu. Şimdi huzurlarınıza çıkıyor. Bu yılın ses getiren en önemli olayı neydi? desem hepiniz farklı bir olayı hatırlarsınız ama benim hatırladıklarımın başında Hacı Bektaş Belediyesinin düzenlediği Mahzunî Şerif Konulu Şiir Yazma Yarışması gelir. Jüri başkanı Hayrettin İvgin ağabeyimi selamlayarak yarışmada birinci gelen Kamber Nar’ın sözleriyle bu yazıya başlıyorum:

ERENLER

Gönüller birleşip ceme giderken

Hacı Bektaş Mahzuni’yle beraber.

Kırklar meydanında sohbet ederken

Hacı Bektaş Mahzuni’yle beraber.

(…)

Aşık Kamber düşmanları yıldırır

Bu mesajı tüm dünyaya bildirir

Saz elinde göğe doğru kaldırır

Hacı Bektaş Mahzuni’yle beraber

Diye başlamaktadır. 12 kıtadan oluşan şiirin ilk ve son kıtalarını okudunuz. İşte aşağıda bu insanı tanıtacağım. Duygusal olmamaya tarafsız olarak ele almak istiyorum.

HAYATIM: “VÜCUDUM

ÖĞÜNSÜN AŞKA YANARSAM”

Asıl ismiyle Şerif Cırık, mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif, bazı kaynaklarda 1939 bazılarında 1940'ın başlarında Kahramanmaraş iline bağlı Afşin'in Berçenek Köyünde doğmuştur.

“Geldim” başlıklı şiirinin ilk dörtlüğünde:

“Tevellüdüm merak ise miladî otuz dokuz

Kasımın on yedisinde Zeynel babadan geldim.

Döndü anaya rahm olmuş, ehlibeyt meftunuyuz

Ben faninin acısına, seyrü sefadan geldim”

(S. Zaman, 2000, s. 504).

Babası Barginekli Ağuçan Türkmenleri’nden Zeynel Efendi, annesi Döndü Hanım’dır. Amcasından dolayı Şerif diye adlandırıldı.

12 yaşından itibaren amcası Aşık Fezali (Behlül Baba)'den saz çalmayı öğrenen Şerif Çırık, Alevi yol ve erkanı ile tasavvuf bilgisini Şakir ve Cırık Baba'dan öğrenmiştir. Cırık Baba, saz çalıp nefesler de söyleyen bu kara kuru mahcup delikanlıya "Mahzuni" mahlasını vermiştir. Halk Şiiri geleneğinde bu mahlası daha önce taşıyan aşıklar da vardır.

Berçenek'in okulsuz yıllarında, Elbistan'ın Alembey Köyü'nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur'an eğitimi almış, Eski Türkçe okumuş ve yazmıştır. 1956 yılında Berçenek'te açılan ilkokuldan mezun olur.

1957 yılında Mersin Astsubay Okulu'na gider. 17 yaşındayken babasının zoruyla dayısının kızı Emine ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olsa da Mahzuni bu evliliği bir mektupla bitirir.

1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu' nu başarıyla bitirir. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi'ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğu için ordudan ihraç edilir.

1961'de Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanışır. Bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adlı üç çocuğu olur. Bu yıldan itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yapar. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu olur.

1971'de Mahzuni üçüncü eşi Fatma Hanım'ı görür beğenir sever ve evlenir. Bu evliliklerinden Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocukları olur. Aynı yıl gerçekleşen askerî darbeden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti’ nin Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarına kıymasına dayanamayıp 'Erim Erim Eriyesin' türküsünü söylemesinden dolayı hemen tutuklanıp dört ay cezaya çarptırılır. Tahliye olur ve yeniden tutuklanır.

1972'de Gaziantep'deki evi kundaklandı. Ozanımız'ın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor.

1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara'da Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanır.

1962’den 1988’e kadar defalarca saldırıya uğrar, evi yakılır, mahkemelik olur, tutuklanır, hapse atılır, dövülür, dişleri sökülür...

1989 -1991 yılları arasında 'Halk Ozanları Derneği' genel başkanlığını yapmıştır.

1997 yılının haziran ayında Almanya'da beyin kanaması geçirip, Almanya'nın Ulm Şehrinde tedavi görür.

1998 yılında, 58 kaset sahibi olan Ozanımız, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı aldı.