Yılmaz Irmak tarafından hazırlanmış Folklorun Beş İşlevine Göre Aşık Mahzuni Şerif’in Şiirleri (2013), Bekir Şişman tarafından yönetilen Ondokuz Mayıs Üniversitesinde tamamlanan bir doktora çalışmasıdır. Aşık Tarzı Şiir Geleneğinde Aşık Mahzuni Şerif ve Şiirleri (Ürün Yay. 2017), Yılmaz Irmak’ın tezinden sonra yayımlanmış ozanla ilgili kitabıdır. Irmak, ayrıca İşlevsel Halkbilimi Kuramına Göre Aşık Mahzuni Şerif’in Şiirlerinde Tespit Edilen Yeni İşlevler (2017) üzerinde de durmuştur.
Oğuzhan Yetişti, Aşık Reyhani ve Aşık Mahzuni’nin Şiirlerinde Gurbetçi Türkler (Kültür Evreni 2017), konusu üzerinde iki aşığı karşılaştırarak durmuştur.
Aşık Mahlassız, Ahmet Doğan, Beni Mahlassız Eden Aşık, Name-i Şerif 1 adlı kitabında anılarını anlatmaktadır.
Ali Öztunç’un yine anılara dayanan Devr-i Mahzuni adlı eseri Doğan Kitaptan basılmıştır.
Günümüzde Mahzuni Şerif Kültür ve Sanat Derneği kurucuları ve çevresinde daha çok ikinci üçüncü kuşak insanlar yetişti. Hepi de atalarını yaşatmaya ozanı eserleriyle tanıtmaya ve yaşatmaya çalışmaktadır.
Şairin ağabeyi Salman Cırık ile Mahzuni’nin ölümünden sonra tanıştım. Malatya’ya gelip giderdi, bazan kalırdı. İşlerini bitirip köyüne dönerdi. O’na şairin vasiyetini sormuştum. Rahmetli Salman, Mahzuni’nin Hacıbektaş’a defnedilmesine şaşırdığını söylemişti. Galiba, daha önce doğduğu köye gömülmek istiyormuş. Sonradan fikrini değiştirmiş olmalı. Çünki aşağıda anacağım Vasiyet’inde Hacıbektaş’ı tarif ediyor. Köylüleri ile de görüşüp ozanla ilgili duygularını öğrendim. Genellikle Mahzuni Şerif’i seviyorlar ve onunla gurur duyuyorlardı. Köye geldiği zaman oturup dinlendiği ve başında oyalandığı, eserlerini oluşturduğu, tarlasındaki küçük pınar da hafızamdan silinmemiştir. Mahzuni, Vasiyet adlı şiirinin son dörtlüğünde şöyle diyor:
Mahzuni asalet sözüne doydum
İnsanlık adına serimi koydum
Ben Ali’yi sevdim, Ali oğluydum
Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar.
Mahzuni, sadece Alevi Bektaşi çevrelerde değil halk arasında çok sevilen ve dinlenen bir ozandı. Gerek 2000’den önce gerekse ölümünden sonra türküleri yüzlerce sanatçı tarafından plaklara kasetlere okundu ve sahnelerde söylendi. Kendi plakları ve kasetleri, sonraki yıllarda hazırlanmış CD’leri, videoları her ortamda çalınıyor, dinleniyor, izleniyor. Bu da ozanın yaşadığını ve eserlerinin sevildiğini benimsendiğini gösterir.
Kıymetli ağabeyim Halil Atılgan, TRT Türkü Radyo kanalında Türkü Deryasında Bir Damla “Plaklar Arasında” adlı haftalık bir program yapıyor. Programının 28 Temmuz 2020 (saat:21.00) tarihli yayınını Ozanlık Geleneğinin En Ünlü Ustalarından Aşık Mahzuni Şerif’e ayırmıştır. Bu programda Atılgan, seçtiği Mahzuni plaklarını dinleterek bunlarla ilgili anılarını bizlerle paylaşıyor. Atılgan, programı bizlere şu cümlelerle sunuyor:
“O: Bendini döven ırmaklar gibi taştı, çağladı. Karlı dağların ardındaki hasretler destan oldu türkülerinde. Her bir hasrette ayrı bir tat buldu. İfade edemediği duygularının pınarı oldu türküleri. Deli gönlü abdal oldu düştü yollara. Gün oldu diyar diyar gezdi. Bazen tabansız çarık giydi. Bazen yaz aylarında türlü çiçekler açtırdı, bazen de: "İşte gidiyorum çeşmi siyahım / Kanadım değdi sevdaya / Sanki ömrüm bir bilmece/ Dumanlı dumanlı oy bizim eller / Dom dom kurşunu / Seher vakti evinize - Girdim gelmez olayıdım" diyerek sazıyla sevişti. “Al kadeh ver kadeh" doldurdu içti. Türkülerini telli duvaklı gelin etti Anadolu'ya.
Şiir, türkü, insan sevgisi gönlünde kurduğu duygu yumağının en yücesi oldu. O duygu yumağı; gün oldu bülbül için, turna, seher yeli ve toplum için çözüldü. Bazen de:
Beni merak edip şüphe duyanlar
Kendini bilmezlerin telaşıyım ben
Aslım Horasan'dan toprağım Afşin
Elbistan düzünün bir taşıyım ben.
(…)
Mahzuni Şerif'im yaş oldu elli
Dolaştım elimde beş altı telli
Ne küstüğüm belli ne neşem belli
Bunca aşıkların bir hoşuyum ben.
diyerek kendisini anlatmaya çalıştı. Anlattı mı? Anlatamadı mı bilemiyorum. Ama bildiğim benim sevgili bir dostum olmasıydı.
O; 23 Mayıs 2002 tarihinde türküleriyle, şiirleriyle, deyişleriyle gönüllerimizde yaşayacak bir Mahzuni Usta bırakarak aramızdan ayrıldı. Yıllardan sonra Türkü Deryasında Bir Damla programına da konuk oldu. Gelin ustayı her birlikte ağırlamaya çalışalım. Davetlisiniz. Selam, sevgi ve muhabbetle.”
Yaşadığı yıllarda 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün, Özal Döneminin ve Türkiye’nin 2000’den önceki baskılı günlerinin acısını tatmıştır. Ömrünün son yıllarında tedavi olmak için Almanya’ya giderek bu baskılı ve bunalımlı ortamdan kurtulmak istedi. Ancak, sağlığı kendisine yar olmadığı için 62 yaşında bizlere veda etti. Ardında büyük bir kültürel miras bırakmıştır. Daha yıllarca onun eserleri çalınıp söylenecek. Türküleri dinlenecektir.
80 yıl önce Anadolu’nun bir köyünde doğup 18 yıl önce Almanya’da hayatını kaybederek vasiyeti üzerine Hacıbektaş’a defnedilen bu büyük ozanımıza Tanrıdan rahmet dileriz. Mahzuni yaşamı boyunca boş durmamış mücadeleci bir kişiliğe sahip olduğundan daima çalışmış didinmiştir. Amerika katil, katil dediği için zulme uğramış itilmiş kakılmıştır. O’na yaşadığı günlerde değer vermeyenler, O’nu cezalandıranlar, ezenler sonradan pişman olmuş mudur? Bilemiyoruz ama, Mahzuni kültürümüze damgasını vurmuş ve ölümsüzler kervanına katılmıştır. Dilimize, şiirimize, halk müziğimize katkılarından dolayı hak ettiği yüksek yeri kazanmıştır.
Yazımızı ozanımızın çok sevdiğim bir türküsüyle bitiriyoruz:
Dokunma keyfine yalan dünyanın
İpini eline dolamış gider
Gözlerimin yaşı bana gizlidir
Dertliyi dertsizi sulamış gider
Kimi hızlı gider uzun yol tutar
Kimi altın satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider.
Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni
Bazı Şerif olur bazı Mahzuni
Yurdunda anasız kuzu Mahzuni
İnsanlık ardından melemiş gider.
Gel benim resmimi çek be gardaşım
Gün gelir hatıram silinir belki
Ömür dediğiniz bir yayvan torba
Birgün zeval bulur delinir belki.
(…)
Bir kar yağar bir de yağmur
Geldi geçti bunca ömür
Mahzuni’nin ömrü demir
Bitmez tükenmez geceler.
Daha yazacak konuşacak söz kalmadı, şimdilik. Hoşça kalın dostça kalın.