Biz Bunu Niye Yedik?..

Berberde tıraş oluyorum, biryandan da Berber’le memleketin hali üzerine sohbet ediyoruz:

Berber ,“ Hükümeti dinlersen kriz miriz yok diyor… Çarşıya pazara gidersen her şey ateş gibi el yakıyor. Dün kolonya almaya gittim, beş kilo kolonyayı yirmi liraya alıyordum, otuz beş lira olmuş, iki liraya aldığımız tıraş sabunu üç buçuk olmuş. Toptancıya çok pahalı filan deyip fiyatı düşürmesini istedim…. Toptancı,” maliyetler yükseldi indirim imkânsız, sizde tarifeyi yükseltin” dedi. “Lafın kısası bu papaz olayından sonra her şey ateş pahası; anlayacağın papaz bize pahalıya mal oldu” dedi.

O sırada on yedi-on sekiz yaşlarında bir genç berber dükkânına girdi… “Dayı kaça tıraş ediyorsun” dedi. Berber gencin cebindeki para yetmiyorsa da tıraş etmeye razıydı … Gence, “kaç liran var “ diye sordu. Genç, “yok dayı sen söyle kaça tıraş ediyorsun” dedi. Berber,”on beş lira” deyince genç hiçbir şey demeden çekti gitti. Demek ki pahalı gelmişti…

Berber,”Bunca yıldır berberim şimdiye kadar böyle bir şeye rastlamadım. Son bir aydır böyle tıraş parası sorup giden çok oluyor; birde toptancı, sizde zammı tarifeye yansıtın diyor. Gel de yansıt”!..

Bizim sohbet devam ederken, televizyonda alt yazı geçiyordu “Papaz serbest bırakıldı” diye.

Bu sırada berber,”Başını ağrıttım, bir fıkra anlatayım da dinle dedi:

Ağanın birisi yanında marabasıyla birlikte köyüne doğru gitmektedir. Fakat ağa güçlü atların çektiği süslü arabasına kurulmuşken; yanındaki maraba Mehmet köy yolunu yayan tepmektedir. Marabanın arabaya hayran bakışlarını fark eden ağa, bir oyun etmek ister.

Marabaya seslenir:

“Lan Mehmet! Yerdeki hayvan tezeğini yersen bu arabayı sana vereceğim.

Mehmet bir arabaya bakar bir de üzerinde sineklerin uçuştuğu hayvan pisliğine… Normalde yapılacak bir iş değildir ama böyle fırsatta ele bir kez geçer. Hem kendini aşağılayan ağaya sağlam bir kazık atma hem de ağanın yedi köyün dilinden düşmeyen süslü arabasına beleşten konma imkânına sahip olacaktır. Suratını buruştura buruştura ağzına aldığı pislik parçasını yutar. Ağa şaşkındır! Bunu hesap etmemiştir. Lakin bir kere olan olmuştur. Ağa sözünü çiğneyecek geniş karınlılar tarafından olmadığı için el mecbur arabayı maraba Mehmet’e verir; kendisi yola revan olur…

Köye yaklaştıkça ağa iyice huzursuzlanır. Yol eğlencesi kabilinden başladıkları ufak oyun iyice tatsız bir hâl almıştır. Birazdan arabaya kurulmuş Mehmet’i ve yanında yalın ayak, başıkabak ilerleyen ağayı görünce köy ahalisinin kendisine olan saygısı buhar olup uçacaktır.

Mehmet de arabadan hevesini almıştır. Ağanın huzursuz kıpırdanmalarını fark edince, oyun oynama sırasının kendine geldiğini fark eder maraba Mehmet.

“Ağam”der. “köye böyle girmemiz olmaz. Bunca yıllık emektarınım. Kimsenin seni böyle görmesini istemem gel arabayı sana geri vereyim” der.

Ağanın gözleri parlar Mehmet’i can kulağıyla dinlemeye devam eder…

“Fakat bir şartım var. Şu hayvan pisliğinden bir avuçta sen yiyeceksin.

Durumun Vahametini iliklerine kadar hisseden ağa, Mehmet’in isteğini kabul eder ve gerekli şartı tamamlar.

Yine Maraba Mehmet yayan, yine ağa arabada… Tam köye girmek üzerelerken, Mehmet hikâyenin can alıcı cümlesini söyler:

“Ağam araba en başta sendeydi. Şimdi yine sende; Peki, biz bu b.ku niye yedik”der.

Berberin fıkrasını dinledikten sonra, berbere iyi akşamlar dileyerek ayrıldım…

Fıkradan bize düşen kısadan hisseyi düşünerek yola koyuldum…