Sabahları bel, kalça ve sırt bölgesinde hissedilen tutukluk ve ağrı sıradan bir yorgunluğun ya da bel fıtığının ötesinde olabilir. Özellikle genç erişkinlerde ortaya çıkan ve omurgayı hedef alan ankilozan spondilit (AS), tanısı geç konulan sinsi bir romatizmal hastalık olarak biliniyor. Uzmanlar, hastalığın tanısının genellikle 5 ila 8 yıl arasında geciktiğini ve hastaların üçte birine ilk etapta yanlışlıkla bel fıtığı teşhisi konduğunu vurguluyor. 3 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü vesilesiyle, Akademik Romatoloji Derneği’nden Prof. Dr. Ali Şahin hastalıkla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Akademik Romatoloji Derneği (ARD) Başkanı Prof. Dr. Ali Şahin, Türkiye’de tanının genellikle geciktiğine ve birçok hastanın önce bel fıtığı gibi başka rahatsızlıklarla yanlış tanı aldığına dikkat çekiyor. Araştırmalara göre, hastaların en az üçte birine ilk etapta bel fıtığı teşhisi konuluyor.
Tanı Süreci Ortalama 5-8 Yıl Gecikebiliyor
Hastalığın belirtileri arasında bel ve kalça ağrısı, sabahları uzun süren tutukluk, sırt ağrısı, kambur duruş ve nefes alırken zorlanma bulunuyor. Prof. Dr. Şahin, bu semptomların mekanik bel ağrısından farklı olduğuna dikkat çekerek, özellikle genç yaşta bu şikayetlerle karşılaşanların mutlaka bir romatoloji uzmanına görünmesi gerektiğini vurguluyor. Ne yazık ki, Türkiye’de romatoloji bilinirliği özellikle kırsal bölgelerde oldukça düşük.
Tanının kesinleşmesi için MRG, sakroiliak eklem görüntüleme, HLA-B27 gen testi, iltihabi belirteçler ve diğer romatolojik tahliller büyük önem taşıyor. Özellikle İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde hastalığın daha sık görüldüğü, genetik yatkınlığın ise belirleyici faktör olduğu ifade ediliyor.
Günümüzde ankilozan spondilitin tedavisinde biyolojik ajanlar, küçük moleküllü inhibitörler ve hedefe yönelik yeni ilaçlar, hastalık kontrolünde büyük başarı sağlıyor. Ancak Prof. Dr. Şahin, fiziksel terapi, egzersiz, psikolojik destek ve multidisipliner bir yaklaşımın da tedavi başarısında belirleyici olduğunu ifade ediyor.