Kültürümüzün bizi taşıyıp taşımadığını tartışmadan önce kültür nedir? Ona biraz yakından bakmak gerekir diye düşünüyorum. Günümüze gelinceye kadar ciltler dolusu kültürün tarifi yapılmış, ona ait yine ciltler dolusu makale ve yazı yazılmıştır. Benim ‘KÜLTÜRE’ ait kıs ve öz olarak tanımım ise:
Kültür; Geçmişten günümüze uzanan maddi ve manevi yaşanmışlıklarımızın tümüne verilen addır diyorum.
Her yaşanmışlığın bir coğrafyası, o coğrafyaya ait bir kültürü vardır. Bir de kültürün geçmişten günümüze yolculuğu. Kültür geçmişten günümüze yaşanmışlıkların maddi ve manevi tümü ise, bu da bir coğrafyaya aitse ve bir yolculuğu varsa, zaman içinde kültür o coğrafyada yaşayan toplulukların ortak yaşam biçimine dönüşür. Yine her kültürün az ya da çok, geçmişten geleceğe uzanırken, coğrafyasının diğer topluluklarla kurduğu ilişki, kültürlerine yansır, etki eder ve zamana içinde diğer topluluklarla kültür alışverişi yaparak, az veya çok değişir ve dönüşür. Bu değişimde toplulukların o günkü kullandığı alet ve edevatın önemli bir yeri vardır. Çağında alet ve edevatı gelişkin toplulukların kültürleri, alet ve edevatları baskın olmayan topluluklar üzerinde kültürel baskılarını kurdukları gibi, maddi ve manevi zenginliklerine de el koyarlar. Buna özel bir örnek: Tüfek Mikrop ve Çelik kitabında, insan topluluklarının yazgılarına ilişkin Jared Dia moond ne diyor? Bir alıntı alarak bakalım.
‘’İki yüzyıl önce bütün Yeni Gineliler ‘’hâlâ Yontma Taş Çağı’nda yaşıyorlardı.’’ Yani Avrupa’da binlerce yıl önce yerlerini metalden yapılma aletlere bırakmış olan taştan yapılma aletleri hâlâ kullanıyorlardı. Merkezi bir siyasal gücün çevresinde örgütlenmemiş olan köylerde yaşıyorlardı. Beyazlar geldiler; merkezi yönetim getirdiler. Çelik baltalardan, kibritten, ilaçtan, giyim kuşama, meşrubata, şemsiyeye kadar çeşitli mallar getirdiler. Yeni Gineliler bu malların değerini hemen anladı. Yeni Gine’de bu malların hepsinin toplu adı ‘’Kargo’’ idi. Yeni Gine’de bağımsızlık mücadelesi veren siyasetçi Yali bir gün yolda yürürken; bana ‘’ neden siz beyazların bu kadar çok kargosu var, bunları Yeni Gine’ye neden getirdiniz ve biz siyahların kendi kargosu neden bu kadar az?’’ Diye sordu.
Yali’nin sorduğu gibi bizde sormayacak mıyız? Sizin nükleer silahlarınız, S-400’leriniz, yeni nesil savaş uçaklarınız, Facebook, Yutup, Netflix’iniz var bizim niye yok? Bunlarla bize ne yapmak istiyorsunuz. Bunu ve bunun gibi aklınıza gelen, gelecek olan soruları ‘’Yeni Emperyalistlere’ hep birlikte sormayacak mıyız? Bir facebook’unuzun, bir neetflix’inizin kılına bile dokunmamıza izin vermiyorsunuz, neden?
Kültürel düşünce sistemimizi, inançlarımızı, değer yargılarımı müziğimizi, bayramlarımızı ve pek çok kültürümüze ait kavram ve olgularımızı öteleyerek, yok sayarak, bizi kuşatmaya çalışıyorsunuz. Onar bize aittir. Size, sizlere yedirmeyiz. Sürekli ‘İnsan Hakları’ bağlamında yargılayarak etrafımızı kuşatmaya çalışıyorsunuz. ‘’İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini’’ 10 Aralık 1948 tarihinde imzalayarak yürürlüğe sürdünüz. O günden beri o kadar çok insan haklarını ihlal ettiniz ki hangi birini sayayım. Vietnam, Afganistan, Bosna, Filistin, Bağdat, Basra, Şam’ı ayaklar altında ezdiniz. Milyonlarca insanı yerinden, yurdundan canından ettiniz. Daha hangisini, hangilerini sayayım. Yıllarca Amerika kültürünün bir parçası olan ve o toprakların öz evlatları olan Kolomb öncesi; Amerika’da ortaya çıkan büyük uygarlıklardan olan; Aztek, Maya (Orta Amerika) ve İnka (And Dağları) çevresinde yaşayan halkları yok ettiniz. Maddi manevi varlıklarına el koydunuz. Ya Afrika’dan getirdiklerinizi boğazlarını ayaklarınız altına alarak nefes alamayacak duruma getirerek katlettiniz. Daha ne söyleyeyim. Ne diyeyim.
Bundan böyle çok çalışıp Maddi ve manevi zenginliklerimize sahip çıkarak, hızla yeni yüzyıla ‘’Alet ve Edavat’larımızı yenileyerek hazırlamak durumundayız.
Yeni Gine’li Yali’nin dediği gibi ‘KARGOLARI’ ile gelip, siyasetimizi yönetimimizi değiştirip, maddi ve manevi varlıklarımızın üzerine çöreklenecekler. Anam rahmetli zor günlerimizde oğul Asım ‘’Aman ha, Âmânı ‘’ bilimisin derdi. Bizlerde Aman ha, Âmânı bilelim