Baykal ve ekibinin, her kurultayın ardından gelecek kurultayı riske sokmamak için muhalif il örgütlerini görevden alarak yerine kendi yandaşlarını ataması; parti içi demokratik mücadele alanı bulamayan muhalefeti yeni parti arayışlarına yöneltmişti.
Aktif siyaseti bırakıp siyaset dışına çekilen Erdal İnönü’ye, muhalefetin liderliğini üstlenerek yeni bir parti kurması için yoğun baskı yapılıyordu…
İnönü’nün adı, o gün CHP’nin yönetiminden memnun olmayan sosyal demokrat seçmeni heyecanlandırıyor, Erdal İnönü liderliğinde kurulacak parti heyecanla bekleniyordu.
Erdal İnönü bütün baskılara rağmen yeni kurulacak partinin liderliğine sıcak bakmayınca, muhalif sosyal demokratlar moral bozukluğuna uğradılar. Muhaliflerin liderliğini Murat Karayalçın üstlenmek zorunda kalmıştı. Yeni kurulacak partinin örgütlenme çalışmaları, Karayalçın liderliğinde sürdürüldü…
O yıllarda, Yeşilyurt ilçe Başkanlığı görevini sürdürüyorum, aynı zamanda kurultay delegesiyim, parti içi muhalefetle birlikte hareket ediyorum. Erdal İnönü liderliği kabul etmeyince, kurulacak yeni partinin başarılı olamayacağını düşündüğümden muhalefetin bütün olumsuzluklara rağmen parti içinde kalarak, mücadelesini bu şekilde yürütmesinden yanaydım.
Karayalçın’la Ankara’da Washington Restaurant’ta bir araya geliyoruz; gelişmeleri değerlendiriyoruz. Karayalçın yeni partileşme sürecindeki görüşümü soruyor. Bende Erdal İnönü’nün adının gündeme gelmesinin toplumu heyecanlandırdığını, geleceğe yönelik umut yarattığını, fakat Erdal İnönü “Ben bu işte yokum.”deyince, bir umutsuzluk havası oluştuğunu, kurulacak partinin bu aşamada bir şansının olmayacağını belirttim.
Karayalçın “Sevgili başkan, ben de bunu farkındayım fakat arkadaşlarımla bir yola çıktım, arkadaşlarımı yolda yalnız bırakamam. Bu sahten sonra CHP içinde de kalamam. Bizim zaten ayrılma gibi bir derdimiz yoktu… Ayakkabılarımız evin içersindeydi, evin sahibi olduğunu söyleyenler,ayakkabılarımızı kapının önüne koydular, çekin gidin diyorlar… Parti içinde kalıp muhalefet etmenin imkânını bırakmadılar, bildiğin gibi her kurultaydan sonra muhalefete destek veren örgütleri görevden alıp, kendi adamlarını atıyorlar.Bize ayrılmaktan başka çare bırakmadılar” diyerek o gün ayrılmak zorunda bırakıldıklarını anlattı…
**
Elbet ki bir yerde istenmiyorsanız, belli bir gücünüzde varsa; size ve kamuoyuna açık olarak git denilmez; size karşı alınan pozisyonla, gösterilen tavırla istenmediğiniz hisettirilir. Neticede insansınız, duygularınız ve onurunuz var, önünü-arkasını düşünmeden arkanızı dönüp gidersiniz. Ya siyasette yeni arayışlara yelken açarsınız ya da köşenize çekilip olan bitene bakar üzülürsünüz!
**
Karayalçın ve Altan Öymen’nin Partinin Büyük abileri olarak kendilerine görev bilip, Muharrem İnce’nin CHP’den kopmaması için Kılıçdaroğlu ile görüşeceklerini duyunca, mazi gözümde canlandı…
Dün ayrılmak zorunda bırakılan Karayalçın, bugün ayakkabısı kapı önüne konularak, hadi git denilen Muharrem İnce’nin ayakkabısının tekrar evin içine alınması için Kılıçdaroğlu ile görüşüyor.
Elbet Muharrem İnce’nin ruh halini en iyi bilen inanıyorum ki Murat Karayalçın’dır. Boşuna damdan düşenin halini en iyi damdan düşen anlar dememişler!
**
Hani derler ya tarihten ders alınsa tarih tekerrür etmez diye.
İşte tarihten ders alınmadığı için bugün tarih tekerrür ediyor!
Parti içi demokrasi işletilmediğinden, otoriter yönetim anlayışından kaynaklanan sorunlar devam ediyor.
**
Düşünüyorum da, o günden bugüne bir arpa boyu yol alınmamış… Doksanlı yıllarda da parti içi demokrasi diyorduk, bu günde parti içi demokrasi diyoruz. Yani o günden bugüne değişen bir şey yok. Yönetimde değişen tek şey isimler, anlayış aynen devam ediyor.
Bu yönetim anlayışının CHP’yi büyütmeyeceği gün gibi ortada duruyor. Bunun için Kılıçdaroğlu kurultayda iktidara yürüyoruz, diyemiyor, dostlarımızla iktidar olacağız diyor…
**
Maalesef Türkiye’de bütün siyasi partiler lider eksenli, otoriter bir yapıya sahip. Aralarında sadece ton farkı var.
Parti içi iktidarı elinde tutanlar, parti içi muhalefeti dışlıyor. Parti içinde demokratik bir mücadele ile parti içi iktidarı değiştirmek imkânsız hale gelince, muhalefet de parti dışı arayışlara yöneliyor…
Bu nedenle partiler amip gibi bölünerek çoğalıyor.
MHP içinden İYİ Partiyi, AKP ise DEVA ve Gelecek Partisi’ni çıkarıyor. CHP ise yeni bir partinin doğum sancılarını çekiyor.
**
Böyle bir iklimde de ne demokrasi gelişir ne de demokrasiyi içselleştiren kadrolar yetişir. Parti içi muhalefete tahammül göstermeyen bir anlayış, ülkede iktidara gelince de muhaliflerine anlayış göstermez. Nasıl ki parti içi iktidarı kaybetmemek için otoriter bir anlayış sergiliyorsa, genel iktidarı kaybetmemek için de aynı otoriter yönetime başvurmaktan çekinmez