Adalet yürüyüşü kavgasız dövüşsüz son buldu.
Yürüyüşün başında bu yürüyüşün şiddet potansiyeli taşımadığını, merkezden çevreye yapılan her hareketin şiddet potansiyeli taşıyamayacağını ifade etmiştik.
Öyle de oldu.
Demokratik bir tepki olarak başlayan yürüyüş aynı şekilde son buldu.
Devasa bir alanda devasa bir karabalığın katılımıyla son bulan mitingde, katılımın sayısı hakkında iki açıklama çok tartışıldı.Sosyal medyada günün konusu oldu.
Bunlardan biri, eski Malatya Valisi de olan İstanbul Valisinin 175 bin rakamı.
Diğeri de, ünlü bir gazetecinin 55 bin ile 4’ü çarpıp 110 bin rakamını bularak mitinge katılımın 110 bin olduğunu ifade etmesiydi.
Elbette ki mitinge katılımın sayısı önemli olmakla birlikte aslolanın, kitlelerin bir talep etrafında bir araya gelerek tepki vermesi, demokratik bir hak talebinden bulunmasıdır.
Bir tepki demokratik çerçevede kaldığı, şiddete evirilmediği müddetçe kabul edilir bir davranış olarak kabul edilmeli ve buna da alışmalıyız.
Kılıçdaroğlu’nun barışçıl başlayan ve öylede biten yürüyüşüne yönelik;
Komplo teorileri üretenler,
Bu faşistliktir,
Yeni bir gezi provasıdır,
Sokaklar provoke ediliyor,
Tarzında söylemlerde bulunanlar ve köşelerinde ahkâm kesenler, miting bittiğinde ne düşünmüşlerdir acaba?
Gerek bu mitingle CHP, gerekse İktidar bir sınavdan geçmiş ikisi de sınavdan başarılı çıkmışlardır.
Önemli olan budur.
Muhalefet demokratik bir tepki göstermiş, bir hak arama mücadelesi vermiştir.
İktidar yürüyüş boyunca güvenlik önlemleri alarak (bir iki ufak olay dışında) provokasyonlara izin vermemiştir.
Bu demokrasi kültürü açısından önemli bir gelişmedir.
Mitingin tartışılmayan, tek konusu ise 10 maddelik sonuç bildirgesi. Mitingin büyüklüğünün gölgesinde kalan bu deklarasyon, CHP’nin diğer deklarasyonları gibi unutulup gidecek gibi görünüyor.