Doğa Aşığı Sultan Ana

Gazetemdeki köşemde yazdığım kişilerin vasıflarına bakıldığında; toplumca tanınmış kişiler olduğu görülür. Yazan, çizen, mesleklerini icra eden, sosyal hayata etkili organizasyonlar yapan, sivil toplum kuruluşlarının gönüllüleri, spor, düşünce, sanat, eğitim, edebiyat, gibi çok çeşitli alanlarda memleketlerinin gelişmesine, güzelleşmesine katkılar yapan, idealist insanlar oldukları görülür. Bugün sayfamda yer alması için yazmaya başladığım kişi ulvi bir insanı, doğa aşığı bir sultanı yazacağım bugün. Doğa aşığı sultanın tam adı Sultan Dinç. 1948yılında doğan Sultan Çiftlik, öğretmen Hasan Dinç ile evlendi. Köy öğretmeni eşiolarak, yaşadıkları köylerdeki kadınların kardeşi, önderi, yoldaşı, ışığı, candaşı oldu. Kurduğu halı tezgâhında dokuduğu halılarla ünlendi ve köyün her evinde halı tezgâhı kurulmasına önderlik etti Sultan Ana. Eşinin öğrencilerine ördüğü kazaklar,eldivenler, atkılar, çoraplar ve bereler ile köy çocuklarının “Örgücü Teyzesi” oldu. “Örgücü Sultan” olarak ünlendi. Köy öğretmeni Hasan Dinç de eşi gibi köylülerin ilgi odağı idi. Öğrencilerini en güzel şekilde yetiştirmesinin yanı sıra, köylülerin sağlık vb her türlü sorunlarında yanı başlarında oluyorlardı. O zamanlarda tek kullanımlık enjektör yoktu. Metal kutusunda camdan yapılmış enjektörleri vardı. Suda kaynatarak dezenfekte ettikleri enjektörle karı koca her ikisi iğnelerini de yapıyorlardı köylülerinin. Öğretmen Hasan Dinç, köyün tarlalarının toprağını tahlil ettirip, köylülere uygun ürün ekmelerini öneriyordu. Kendi ustalığıyla köylülerin evlerine halı tezgâhları kuruyor, eşi Sultan da kadınlara halı dokumayı öğretiyordu. Öyle ki, civar köylüler Hasan Dinç öğretmenin, kendi köylerine tayin olmasını arzuluyorlardı. Gençliğinde koyun, keçi, inek yetiştiren, süt sağan, harika süt ürünleri üreten Sultan Dinç, eşinin emekli olmasıyla birlikte Cafana ( Görgü ) Köyü’nde aldıkları bahçeyi kızlık soyadı olan Çiftlik gibi harika bir çiftlik haline getirdi. Kendi bahçesinde yaptığı modern tarım ile çevresinde dikkatleri üzerinde topladı. Ağaçlara yaptığı aşılar firesiz tutuyor, mükemmel aşıları ile doğanın dengesine katkıda bulunuyor. Öyle ki meyve ağacı elde etmek isteyen genci, yaşlısı tüm köylüler Sultan Anayı alıp kendi köylerine, kendi bahçelerine götürüyorlar. Bahsinin geçtiği yerlerde halk arasında, “Elinin değdiği altın oluyor, vurduğu aşı mükemmel tutuyor” diye anılıyor Sultan Ana. Sultan Dinç bugün 71 yaşında. Adı gibi çevresinin sultanı, soyadı gibide dinç bir kadın Sultan Ana. Evi şehirde olan Sultan, henüz soğuk olan ilkbahar aylarının başlarında tek başına köye gidip geliyor günlük olarak. Bahçesinin ilkbahar işlerini hallediyor. Havaların düzelmeye başlamasıyla birlikte de bahçe evinde kuruyor yerleşik düzenini. Ta ki son baharın son aylarına dek, bahçesindeki evinde misafir ediyor gelen giden çocuklarını, torunlarını, akrabalarını, eşini, dostunu. Kendisi doğaya âşık iken, kendisini tanıyanlar da Sultan Ana aşığı oluyorlar. Neden mi? Çünkü herkesin hayatına dokunmuşluğu var Sultan Ana’nın. Çevresindeki kişilere bulaştırmış kendisindeki güzel hasletleri, neşeyi, mutluluğu, kadirbilirliği, yüce gönüllülüğü, mertliği, cömertliği. Ağaçlara yaptığı aşıların tuttuğu gibi insanlara da aşı yapar ve tuttururdu. İnsanlara yaptığı aşılar difteri, tetanos, kızamık aşıları değil. Mutluluk aşısı, sevgi aşısı, dostluk aşısı, doğruluk aşısı, dürüstlük aşısı, birlik beraberlik aşısı yapa gelmiş yıllar boyunca. Onunla oturup kalkanlar hep olumlu etkilenmişler kendisinden. Gazete yazım için görüşmeye gittiğim Sultan Dinç’i, torunu öğretmen Sevinç Toy ile sohbet ederken buldum. Önce torunu Sevinç ile konuşarak duygularını not ettim. Birlikte dinleyelim Sevinç’i. “Çalışan annelerin çocuklarından bir kısmını büyük anneleri büyütür. Beni de anneannelerin sultanı büyüttü. Anneannem bağda, bahçede doğa ile iç içe yaşattı beni. İlkokul 1. Sınıftaki öğretmenim rahmetli dedem Hasan Dinç idi. Emekli olana dek yani 2. Sınıfa dek beni okuttu. Okula birlikte gidiyorduk. Yolda “dede” diyor, sınıfta ise “öğretmenim” diyordum. Dedeme rahmet diliyor, anneanneme sağlık, sıhhat temenni ediyorum.” Doğa aşığı Sultan Ana’nın kendisinden dinleyelim anlattıklarını. “Öğretmen eşi olarak yıllarca köylerde doğayla iç içe yaşadım. Bir gün köyde bir öğrencinin dilini arı soktu. Çocuğun dilini tülbent ile bağladım, çektim ve üzerine bir kaşık fenni azot gübresi döktüm. Dilinin şişmesini önledim. 50 yıl önce eşimin görev yaptığı Darende’nin Armutlu köyünde hayatı doyasıya yaşadım. Hayvan yetiştirdim. Sebze, meyve yetiştirdim. Köyün çocuklarına kazak, atkı, bere, çorap, eldivenler ördüm. O zamanlar oldukça çok koyun sürüleri vardı. O kadar çok yün elde ediyorlardı ki, bu yünleri en iyi şekilde değerlendirmek için çocukluğumda öğrendiğim halı dokumacılığını bu köyde yaygınlaştırdım. Her evde halı tezgâhları oldu. Genç, yaşlı her kadın halı dokudu. Halılarımız o kadar ünlendi ki, köylülerimiz çok kazanç elde etti. 50 yıl geçtiği halde onlarla dostluğumuz nesilden nesile devam etti. Cenaze, düğün bayram, gibi özel günlerde bir araya geldik yıllar boyunca. Size torunlarımdan da bahsedeyim. Kızım Nilüfer’in kızı Sevinç, İhsan’la evli. Oğlu Ali Kıvanç makine mühendisliği okuyor. Oğlum Baki’nin büyük kızı Sıla Almanya’da master yapıyor. Küçük kızı Nil lisede okuyor. Küçük oğlum Kamber’imin de iki kızı var. Zeynep Nisan ilkokulda, Elif Yaz ana okulunda okuyor. Eşe, dosta, bu yazıyı okuyacak olan tüm okuyuculara selam ve sevgilerimi sunuyorum. ”Torunu Sevinç’in, oğlum İhsan ile evlenmesinden sonra Sultan Ana’yı dahaiyi tanıdım. Köylü kadınların hamisi olan, Cafana’nın gülü, örnek insanı tanıtmak istedim okuyucularıma. Söyleşimizin sonlarında kendisiyle tanışmış olmamdan duyduğum memnuniyeti ifade edip, esenlikler dileyerek vedalaştım Doğa Aşığı Sultan Ana ile.