Dünyanın Küresel Halleri

Küresel ya da diğer adıyla global kelimeleri artık eski havasında değil sanki. Yoksa şairin dediği gibi “Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahaneydi sonbahar” sürecini mi yaşıyoruz? Tüm bunlara verilecek bir cevap vardır elbette. Ancak küreselleşmenin ortaya çıkışına baktığımızda derin tarihsel bir geçmiş görüyoruz. Öyle kısa vadede yok olması da mümkün değil. İlk tohumları 16. ve 17.yüzyılda atılan “Dindışı Avrupa Medeniyeti” ile bu süreç başlamıştır. ABD, Kanada ve Avustralya gibi İngilizce konuşan ülkeleri de kapsayacak şekilde bir “Batı” kavramı oluşmuş ve bu kavram zamanla ekonomik, sosyal, kültürel olarak daha da güçlenip yüksek teknoloji ile zirve yapıp kendini “küreselleşme” terimi ile taçlandırmıştır!

Kimi analistlere göre küreselleşme; yani hiçten(ex nihilo) olarak ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşıma göre Batı Medeniyetinin dünyayı yeniden biçimlendirme istencinin ve bu doğrultudaki girişimlerinin tarihsel bir sonucudur. Bu konuda literatürde çok bilgi var. Doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir. Ancak, küreselleşmenin dünyanın birçok sorununu çözmeye matuf bir zemin üzerinde yükselmediği de ortada. Etkin güçlerin dünyayı kendi hedefleri ve ideolojileri doğrultusunda dizayn etmeleri için çoğu zaman küreselleşme araçsallaştırılmıştır. Bundan dolayı daha barışçıl, daha adil ve daha hümanist bir dünya oluşturma ütopyası çoktan iflas etmiştir.

Bu arada dördüncü sanayi devrimi-Endüstri 4.0 -yerini çoktan aldı küresel dünyada. Robotların üretimi tamamen devralması, yapay zekânın gelişimi, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere inmesi, devasa miktardaki bilgi yığınını veri analizleriyle ayıklanıp değerlendirilmesi ve daha birçok yenilik bu paketin içinde. Bu sürece tüm dünya ülkeleri kendi imkânları ölçüsünde girmek zorunda. Yoksa rekabet skalası daha çok açılır.

Peki, küresel bir dünyadan kendimizi izole edebilir miyiz? Kesinlikle hayır. Birincisi, dünya artık çok hızlı bir iletişim ağına sahip. İkincisi, bu iletişim ağının oluşturduğu olumlu yönler. Dünyada olup bitenleri insanlar izlemekte ve ona göre toplumsal ve bireysel düzeyde politikalar ve duyarlıklar oluşmaktadır. Bu nedenle artık “küresel dünya” tabelası altında yaşamak zorundayız, uzun bir süre. “Dünyayı değiştirecek gücün yoksa değişime ayak uydurmaktan başka çaren de yok demektir”. Bu da farklı coğrafyalardaki toplumları “kürenin etrafında” hangi uzaklıkta, ne kadar tutulabileceği sorununu beraberinde getirmektedir.

***

Dünya ölçeğinde küreselleşmenin nimetlerinden yararlanan ya da olumsuz etkilenen ülkeler kategorik olarak tasnif edilebilir. Bu tasnifte küreselleşmenin olumlu yönlerinden yararlanarak ekonomik ve sosyal komformist bir hayat yaşayan toplumlar bellidir. Bunun dışında, bana göre küreselleşmeden en çok yararlanan “öteki ülke” ise Çin’dir. Nedenine gelince; Çin’e büyük yatırım yapan ülkelerin Çin ekonomisine yaptıkları büyük katkılardır. Büyüme oranlarına baktığımızda özellikle son yirmi yılda önemli bir ivme kazanmıştır. Ucuz iş gücüne indirgenmeyecek kadar büyük yatırımlarla ekonomi literatürüne geçen “Çin Mucizesi” tarihteki yerini çoktan almıştır. Özellikle 1978 yılında başlayan süreçle birlikte Çin büyük bir değişikliğe gitmiştir. Bu başarısını gerçekleştirirken de özellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını cesaretlendiren ihtiyatlı ve liberal politikalar izlemiştir.

Tüm bu gelişmeler dünyanın birçok sorununa deva olmuş mudur? Hayır. Çünkü mahallî bazı sorunlar küreselleşmiş ve küresel sorunlar haline gelmiştir. Büyük oyun kurucularını en çok yoran da budur. Hesapta olmayan yeni küresel sorunlarla ve oyuncularla uğraşmak için “think tank” şirketlerine daha çok para aktarıyorlar.

Ve gelinen noktada dünyanın küresel halinin gelecekte pek parlak olmayacağıdır. Onlarca sorun birikmiş ve yenileri eklenmektedir. Bu sorunların bir kısmı tüm dünyayı etkilemekte bir kısmı da belli coğrafi bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Velhasıl küresel dünyanın durumu pek iyi değil. Sorunlar her geçen gün katmerleşip artmaktadır. Dünya ekonomik forumu tarafından 2016 yılında 181 ülkede,18-35 yaş arası 26 bin kişiyle yapılan bir ankete göre dünyanın en önemli 10 sorunu şöyle sıralanmıştır.

Ekonomik imkânların yetersizliği ve işsizlik, Su ve gıda güvenliği, Özgürlüklerin yetersizliği ve siyasi istikrarsızlık, Yetersiz eğitim, Emniyet, güvenlik ve refah, Hesap verebilirlilik, şeffaflık ve yolsuzluk, Yoksulluk, Dini çatışmalar, Geniş ölçekli çatışmalar ve savaşlar, İklim değişiklikleri ve doğal kaynakların tahrip edilmesi şeklindedir.

Kısacası küresel dünyanın pür melali bu şekilde.