BULGULAR VE YORUMLAR
Tanzimat sonrası edebiyatında kölelik (esaret) temasıyla sürgünlük (menfa) teması geniş bir şekilde işlenmiştir. Kıymetli hocamız Prof. Dr. İsmail Parlatır, Tanzimat Edebiyatında Kölelik (1987) adlı kitabında konuyu etraflı bir biçimde incelemiştir. Hapishaneler de bu konuyla ilgili olarak ele alınmıştır.
Namık Kemal’in ilk romanlarımızdan biri sayılan İntibah adlı eserinde Ali Bey, Mahpeyker’i hançerleyip öldürdükten sonra hapse düşmüş ve altı ay sonra da kederinden ölmüştür. Annesini ve Dilaşup adlı cariyesini kaybeden Ali Bey, başına gelenlerden dolayı büyük bir pişmanlık duymaktadır ama son pişmanlık fayda vermez çıkarımıyla eser sona ermektedir. Namık Kemal, Hürriyet Kasidesinde özgürlük duygusunu yüceltmiştir. Bu dönemde yazılmış önemli romanlardan Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt adlı eserinde ise, Dilber adlı cariyenin başından geçen olaylar ve intiharı konu edilir. Ahmet Mithat Efendi, Menfa (1293) adlı kitapta sürgün edildiği yıllardaki anılarını anlatır.
Servet-i Fünun yazarlarından Mehmet Rauf, Bir Zanbağın Hikayesi adlı kitabından dolayı yargılanır, subaylık görevinden uzaklaştırılır ve hapse mahkum edilir. İkinci Meşrutiyet (1908)’ten sonra Refik Halit Karay, Ömer Seyfettin ve daha sonraki yıllarda Memduh Şevket Esendal sürgünlük ve hapishane konusunu da işleyen hikayelere imza atmışlardır.
Cumhuriyet dönemi edebiyatında hapishane kavramı, şiirde Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali; hikaye ve romanda ise, Kemal Tahir (Kelleci Memet, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yol Ayrımı üçlüsü başta olmak üzere Namuscular Karılar Koğuşu, Damağası, yazarın önemli romanlarıdır.) Orhan Kemal (72. Koğuş unutulmaz eserlerdendir.), Yaşar Kemal (İnce Memed dizisi, Ağrıdağı Efsanesi), Adnan Veli (Mapusane Çeşmesi adlı romanı çoğu kimse bilmez), Kerim Korcan (İdamlıklar, Linç) gibi şair ve yazarların eserleriyle ivme kazanmıştır. 1950’de çıkan genel aftan sonra, özellikle de 1960 ve 1980 darbelerinden sonra edebiyatta genişlemiş; çok sayıda 12 Mart ve 12 Eylül romanı yazılmıştır. 15 Temmuz sürecinde de darbeye direnen kalemlerin eserleriyle gündemde kalmıştır. Romanların bazıları tiyatro ve sinemaya da aktarılmıştır.
Fethi Naci, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme (Gerçek Yay., İst. 1981,s.403-44) adlı eserinde “12 Mart Olayları ve 12 Mart Romanları” başlıklı bölümde bu konuyu işleyen romanları değerlendirmiştir. Üzerinde durduğu yazarlar ve romanları şunlardır: Melih Cevdet, Gizli Emir, Çetin Altan, Büyük Gözaltı, Tarık Dursun K., Gün Döndü, Erdal Öz, Yaralısın, Sevgi Soysal, Şafak, Pınar Kür, Yarın… Yarın…,Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, Tarık Buğra, Gençliğm Eyvah. Dönemi konu alan romanlardan biri de Füruzan’ın 47’liler adlı romanıdır.
Türk Romanında 12 Eylül (Kaknüs Yay.,İst. 2012) adlı kitabında Mehmet Özger, dönemi işleyen 40 romanın genel değerlendirmesini yapmıştır.
Hapishane kavramıyla sadece sol görüşlü edebiyatçılar değil, sağ görüşlüler ve diğer insanlar da tanışıktır. Han Duvarları şairi Faruk Nafiz’in 1960’tan sonra yazdığı Zindan Duvarları, Necip Fazıl’ın Zindandan Mehmede Mektub’u, Nazım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları ve Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim gibi eserlerle birlikte en çok okunan hapishane şiirleri arasında yer almaktadır. Sabahattin Ali, Hasan Hüseyin, Nevzat Çelik, Osman Yüksel Serdengeçti gibi şairlerin gözünden, cezaevleri ile ilgili şiirler, 2000’li yıllarda da önemini koruyor. Sabahattin Ali’nin 1932’de Sinop Cezaevi’nde yazdığı Aldırma Gönül’den diğer Mapusane Şarkıları’na; Hasan Hüseyin’in Filizkıran Fırtınası’ndan Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü’ne birçok eser, okunmaya ve dinlenmeye devam ediyor. Şafak Türküsü’nün Ahmet Kaya yorumunu dinlemeyen yoktur. Müzik dünyasının klasikleri arasındadır.
Bu yazıda hapishaneyle ilgili bazı şiirler, türküler üzerinde yoğunlaşmak istiyoruz. Sonuçta bu metinlerin ortak özelliğini anlamaya çalışacağız.