Erken Seçim ve Demokrasi

Türkiye halkları bugüne kadar özüne uygun bir demokrasi yönetimi ile tanışmadı. Cumhuriyetin ilk kuruluş dönemlerinde siyasi idarenin ileriye dönük hedefleri arasında her ne kadar buna dönük bir çaba oldu ise de daha sonraki uygulamalarında bu amaçtan tamamen vazgeçildi.

İktidara gelen her iktidar demokrasiye kendi idari yönetimlerine uygun bir tanım getirerek onu yukarıdan aşağıya tüm toplum kesimlerine resmen dayattı. Devlet örgütlenmesi bu nedenlerden dolayı bir türlü demokratik kurumlar ve ilkeler üzerine inşa edilmedi. Hatta ülke yönetimi de bulunan bazı siyasi iktidarlar demokrasinin bir yabancı (bir gavur)yönetim modeli olarak lanse edip dışladı. Dönem dönem cılızda olsa uygulanmaya çalışıldı ise de iktidarlara el koyan askeri yönetimler tarafında bu uygulamalara da son verildi.

Bu anlamda Türkiye'de demokrasi hep muhalif bir hareketin sosyolojik, siyasi ideolojisi olarak kaldı. Dolayısı ile Türkiye de iktidara gelmek isteyen siyasi partiler, iktidara daha kolay gelebilmek için evrensel demokrasi uygulamaları ve siyasi anlayışı yerine ülkenin ekonomik ve sosyolojik yapısına uygun değil diye hep kendi sığ anlayışlarına uygun bir demokrasi tanımı yaratarak bunu uygulamaya çalıştılar.

Gerek iktidar, gerek muhalefet partileri bu sığ anlayışlarını örgütlemiş oldukları siyasi partilerde de uygulayınca toplumda demokrasiye olan sempati giderek yok oldu. Siyasi partiler dışa dönük, bir birlerine karşı olan mücadelelerinde her ne kadar birbirlerini anti demokratik, demokratik olmamak gibi bir suçlamada bulunarak taban oluşturmaya çalıştılar ise de kendi içlerinde bu demokratik anlayışı uygulamadılar. Yani hem iktidar, hem muhalefet bu konuda aynı paralelde haraket ettiler. Bu uygulama biçimi de doğal olarak halk arasında ve doğrudan partilere, siyasete ilgi duyan taban kitlesi arasında büyük bir siyasi güvensizliğin oluşmasına neden oldu. Şu önemli seçim virajında bu güvensizlik hala devam ediyor. Siyasi iktidarların, siyasi uygulamalarında önemli bir boşluğun oluşmasına neden olan bu siyasi anlayış geliştirme ve bu alanda oluşan boşluğu ancak iktidara alternatif olan siyasi partiler doldurur. Tabi bu da iktidarların aynı örgütlenme ve çalışma tarzını uygulayarak olmaz.

Siyaset, özellikle Türkiye gibi ülkelerde uzun soluklu bir iştir.Tabi iktidar olunmak istenirse.! Eğer iktidar olmak isteyen bir muhalefet partisi, siyasete uzun vadeli bakıp ona göre bir çalışma sergileyemezse kolay kolay iktidar olamaz. Her seçim arifesinde bir iki aylık çalışma ile toplumda iktidarlara karşı oluşan şu ve bu şekildeki tepkileri oya dönüştürüp iktidara gelmek ancak iktidar partilerinin ekonomik, sosyal ve siyasi iflasları sonucunda olur.

Siyasi çalışmaları sadece salon toplantıları alanına sığdırıp bunda siyasi bir başarı elde etmek mümkün değildir.

Kuşkusuz bu da önemli bir politik çalışmadır. Ama asıl önemli olanı halkın size değil sizin halka giderek oradan siyasi bir sonuç elde etmenizdir. Hayata farklı pencereden bakmaya yönlendirilmiş insanları ikna edip, onların politik tercihlerini değiştirmeye yönlendirmektir. Zaten salon toplantılarına her siyasi partinin artık siyasi eğilim ve düşünceleri netleşmiş partililer geliyor. Siyaseti hep bu anlayış ve kulvarda devam ettirmek bir başarıya dönüşmez. Eğer bunda bir sonuç çıkmış olsaydı CHP bu gün Malatya da iktidar olurdu. Zira yaptığı en iyi siyasi çalışma hep salon toplantılarıdır.

Sadece sözde demokrasi,

Sadece sözde bağımsızlık,

Sadece sözde insan hakları,

Sadece sözde hukuk ve adalet olmuş olsaydı bu gün Türkiye dünyanın en gelişmiş ülkesi olurdu. Ve bu gün ne iktidar nede muhalefetin siyaset yapmasına ve dolayısı ile yeni sistem arayışlarına gerek kalmazdı.