Geleceği Planlamak

Geleceği planlamak çok konuşulan bir meseledir.

Devletler, kurumlar, belediyeler, şirketler plan yapar. Bireyler de plan yapmaktan bahseder. Bazen iç içe planlar devreye girer. Devletlerin, kurumların, belediye ve şirketlerin planlarının içine bireylerin planları girer; buna kamu alanında kendi adına çıkar oluşturmak da denir. Gelecek içinde gelecek planlanır. “Gemisini yürüten kaptan” olur kimileri… İki tür başarıdan söz edilir: Birincisi genel anlamda doğru bir planlamanın başarıyla sürdürülüp tamamlanması, ikincisi “gemisini yürüten kaptan” tanımı içinde ortaya çıkan, çıkar başarısı… Her ikisi de görünen âlemin içindedir.

Asıl başarı ise Allah’ın hoşnut olacağı işler yapmak; doğrulukla başlamak, doğrulukla sürdürmek, adalet üzere yürümektir.

Soru: Geleceği planlayabilir miyiz?

Biz adımlarımızı atarken, gelecek bizim hedeflediğimiz şekilde mi, yoksa çalışmalarımızın neticesinde hayatın sahibinin izin verdiği ölçüde mi şekillenir?

Bazı insanlar, kendilerini geleceği planlayan “tanrı” gibi görür.

Bazı insanlar, bizim planlama yapmamız boşuna, her şey olacağına varır, der.

Kendilerinde “tanrı yetkisi” görenler, uzun soluklu planlar ile hayata yön vermeye çalışır ve görünen şu âlemde, başarı dedikleri yönde adımlar atar. Bazılarının planları onları uçuruma sürükler.

Başarılı olduklarına dair kendilerinden bahsedilenlere, mesela devletlere baktığımızda, onların başarı dediği şey; sömürü ve adaletsiz uygulamalarla elde ettikleri imkân ve zenginliklerdir. Adaletsiz ve katliam uygulamalarıyla yeryüzünü sömürmüşler, başka bölgelerin zenginliklerini kendi ülkelerine taşımış veya orada kendi ülkelerinin palazlanması için kullanmışlardır. Bunlar güçlüdür ve başarılıdır; böyle konuşulur. Elde ettikleri imkânları, ezici silah üstünlüğüne dönüştürüp, sömürülerine devam etmektedirler. Gıda üzerinde oynadıkları oyunlarla, nesilleri yok etmek veya kendilerine bağlı köleler haline getirmek hedeflerini sürekli diri tutmaktadırlar. Hedef ötekini yok etmek ve “yalnız patron” olmaktır. Oysa yok ettiklerini sandıkları ötekilerle birlikte kendileri de yok olmaktadır. Başkasının yok oluşu, kendilerini de yok oluşa sürüklemektedir. Başkasının yok oluşuyla, yok edici rolü üstlenenin yaşam alanı genişlemez; bunu anladıklarında, iş işten geçmiş olacaktır. İşte bu taktiği sürdürenler, dünyayı da yok olmaya doğru sürüklüyor.

“Yok etmek” başarı sayılıyorsa, müthiş bir başarılarından söz edilebilir.

Kendilerini hadiselerin “etkisiz elemanı” olarak gören anlayış ise, geleceği planlayan tanrı rolü oynayarak, dünyayı yok olmaya doğru sürükleyenlerin işini kolaylaştırmaktadır.

Plan kuran tanrı rolü oynayanlarla, planları seyredenlerin oluşturduğu iki uç arasında, insan olarak bizden beklenen normali yaşamak gerekir. Bu vasatı erteledikçe hayatı çekilmez kılanların oyunları başarılı olur ve bu dünyayı birlikte kaybederiz.

Şu an bütün planlar başarı adı altında, yok etmek ve haliyle kaybetmek üzerine işlemektedir.