“Bu gençlik nereye gidiyor?” Çokça duyulan bir soru değil mi, hakikaten, gençlik nereye gidiyor?
Özgürülüğün, teknolojinin, fırsatın olduğu bu zamanda gençlik neler yapıyor.
Hiç şüphesiz her gencin bir sosyal medya hesabı vardır, akıllı telefonu yahut bir bilgisayar ya da tableti vardır. İyi ya da kötü, ama vardır. Benim de var hatta bir değil iki sosyal medya hesabım var, bir telefonum ve bir tane de bilgisayarım var, bunu övünmek yahut hava atmak için söylemiyorum yanlış anlamayın beni. Söylemek istediğim sözler şu, bu kadar fırsat varken biz bu fırsatları nerede kullanıyoruz? Eğitim mi, eğlence mi, yoksa farklı farklı işler mi? Herkes farklı bir amaç için kullanır ama ortak olarak buluştuğumuz bir nokta var, (SOSYAL MEDYA) bu kadar bağımlı mı olduk ne, bu sosyal medya ağlarına, teknolojiye. Yapılan bir araştırmaya göre 8 milyarlık dünya nüfusunun neredeyse 4,55 milyar kişi sosyal medya kullanıyor ve bu küresel çapta bir oran olarak hesapladığında %57,6 çıkıyor. Ortalama bir insan günde 2 saat 27 dakikasını sosyal medya için harcıyor. Yazık !!!
Ömrümüzün en güzel ve en verimli çağlarını maalesef sosyal medya denilen şu bataklıkta harcıyoruz, peki ne işimize yarıyor bu sosyal medya, bize ileride bir bilgi birikimi bırakacak mı, tabiki de hayır. Sadece boş zamanlarımızı değerlendirmek için kullanıyoruz.
Tabi, bu sosyal medya da içerik üreticilerine yahut içerikleri görüp onlardan esinlenen gençlerimizden hiç bahsetmiyorum bile çünkü düşündükçe kendimden utanıyorum. Yahu bir insan arkadaşını, ailesini, büyüklerini, öğretmenlerini sırf komiklik, gırgır şamata olsun diye küçük düşürür mü ya? Gençlik nereye gidiyor hakikatten Allah aşkına! Bakın diğer ülkelerde kitap okuma alışkanlığı var bizde çok az maalesef hatta hiç yok. Bunun da bir araştırmasını yapmışlar ve sonuç:
Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, Türkiye kitap okuma alışkanlığında ; Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin de bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.
Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7,
Türkiye'de de yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.
Japonya'da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye'de bu oran komik ama : 6 kişi 1 kitap okuyor.
Türkiye'de şuan yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama yüksek öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı. Şu farklara bakın ya !
Yahu Mustafa Kemal Atatürk demedi mi “BENİM UMUDUM GENÇLİKTEDİR” biraz sorgulayalım kendimizi, acaba Atamızın bahsettiği o gençlik biz miyiz, okuyan ve gençliğinin hakkını veren genç kardeşlerime hiç bir lafım yok, olamaz da ama diğer genç arkadaşlarım kendimizin farkında olalım, ya bu ülkeyi daha iyi bir hale getirmek elimizde iken neden daha kötüye götürelim ki ülkeyi, bende gencim, çok büyük değilim ama neler yapılması gerekiyor farkındayım. Farkında olduğum için de sizden de bunu bekliyorum.
Gençliğini, sosyal medyada harcayıp kocaman bir çöplüğe dönüştüren arkadaşlarımı görünce içim sızlıyor. Ya sosyal medyaya bakacağımız zaman yerine kitap okuyalım, müzik aleti çalalım hadi onları yapamıyoruz açıp teknolojiyi kendimizi geliştirecek içeriklere bakalım ama sosyal medya denen bu bataklıkta kaybolmayalım.
Çok değil 15 – 20 yıl içerisinde sokakta oynan oyunlar yerini masa üstü yada diz üstü bilgisayar oyunlarına bıraktı. Bu kadar hızlı bir değişim hiç sağlıklı değil. Bilgisayar, tablet, telefon gibi cihazlar çıktığından beri her 10 gencin ya da insanın göz sağlığı bozuldu. Neden çünkü ekrandaki o IPS ışınları (IPS = monitörde ki yanan ışığın adı) gözleri rahatsız ediyor ve göz suyunu kurutuyor bu da son derece sağlıksız bir durum.
Bu gibi alışkanlığımız olduğu sürece “gençlik nereye gidiyor” sorusuna maruz kalacağız. Bu durum yerine, “gençliğimiz gerçekten de gençliğin hakkını veriyor” denmesi kulağa daha hoş gelmiyor mu?