Gözyaşını Uzak Tutun Çocuklardan!

Bir çocuk on iki yaşında, boyundan büyük bir araba, her çöp konteynerinin başında durup, bulduğu kağıt, cam ya da plastiği arabasına atıyor.

Bir çocuk dokuz yaşında, trafik ışıklarında duran arabaların önüne atlayıp, ya Allah rızası için para istiyor ya mendil satıyor.

Bir çocuk on altı yaşında, bir fabrikada kendi ağırlığında denk kolileri taşıyor.

Bir çocuk on yedi yaşında, bir pavyonda konsomatris.

Bir çocuk on beş yaşında, bir inşaatta harç taşıyor.

Bir çocuk on dört yaşında, tarlada işçi.

On iki yaşında gelin, on beş yaşında anne, dokuz yaşında çoban, on bir yaşında sarhoş babasının sorumluluğunu alan küçük baba, yedi sekiz yaşlarında dayak yiyip taciz edilenler, her nefesinde tecavüze maruz kalanlar, baskılara dayanamayıp yaşamına son veren çocuklar...

İstismarın kucağında olanlar; yoksullukla, açlıkla sınananlar; sürekli dayak yiyenler; kardeşini doğurmak zorunda kalanlar...

Bir çocuk kendi iradesiyle hırsızlık yapmaz. Çocuğu kötü olan bu davranış iten birçok sebep vardır. Eğer çocuk açsa, ev içinde sıkıntı yaşıyorsa (psikolojik) ya da para kazanmak için mecbur bırakılıyorsa çocuk hırsızlığı normal sayıp, hırsızlık yapar. Eğer aile içinde şiddette şahit oluyorsa ya da sürekli şiddete maruz kalıyorsa, o çocuğun şiddet uygulaması normal bir davranışa dönüşür. Bir çocuğun şiddet uygulaması hatta birinin ölümüne sebep olması onu pişman etmez. Bilakis o çocuk kendini kin dolu meydanlarda kral olduğunu zanneder.

Kinin, öfkenin, nefretin, saygının ve sevginin olmadığı yerde masum, tertemiz yürekli büyüyor sandığımız çocuklar; doğaya, hayvana, kadına ya da erkeğe, çocuğa düşman kişiler oluyor. İnsanı oluşturan halkanın en küçüğü ruhu yaralı büyürse ne kendini sevebilir ne etrafına sevgi verebilir. Buda çocuğa reva görülen en büyük zulümdür.

Umutlar yarınları sever, yarınlarda çocuklarındır. O zaman yarınlarımıza sahip çıkın. Yarınlarımızı karanlığın kucağına bırakmayın. Umut ışığı gördüğünüz çocukları karanlığa atıp, gelecek için ışık bekleyenler, sizler gözyaşı döktürdüğünüz her çocuğun ahıyla ölün. O çocuklar; oyun oynamak, okula gitmek ve o tertemiz elleriyle sadece kalem tutmak isterler. Oyun oynamak için park yerine inşaatta, fabrikaya ya da tarlaya; okul yerine düğününe gidiyorsa ve kalem tutmak yerine para kazanmak zorunda bırakılıyorsa yazıklar olsun o anneye babaya. Eğer mecbur bırakılıyorsa yazıklar olsun ülkeyi yönetenlere...

Fatoş Karaoğlu - Malatya