GÜNAH KEÇİSİ ARAMAYIN

Toplumsal hayatta yaşanan olumsuzlukları ve günahları birilerine yıkma işi çok eski bir gelenektir.
Milattan binlerce yıl öncesine Hititlerden-Eski Yunana-Eski Yunan’dan- Yahudiliğe kadar uzanan günah keçisi deyiminin hikâyesi, asırlardır süre gelen ve her dilde karşılığı olan ilginç bir ritüele dayanıyor.
Hititlerde günah keçisi kavramı; kötülüklerin; keçi koyun, domuz, fare vs. gibi hayvanlara büyüsel olarak taşınması temeline dayanır.
Bütün günahların ve kötülüğün aktarıldığı varlık yok edilerek, kötülüklerden ve günahlardan arınılacağına inanılırdı.
Hititlerde özellikle veba salgını sırasında; vebanın ülke dışına aktarılması için değişik uygulamalar gerçekleştiriliyordu. Bunlardan bir tanesi de büyücünün huzurunda bir savaş tutsağına vebanın aktarılması ve daha sonrada düşman ülkeye gönderilmesi ve üzerine de bir siyah keçi kurban edilmesi. Böylece veba salgınının ülkeden uzaklaştırıldığına inanılıyordu.
Yahudilerde ise hikâyeye göre Eski Ahit’te bahsedilen Kefaret Günü ayinlerinde, günahlar simgesel olarak bir hayvan yüklenirdi.
Keçi sürüsü içinden seçilen iki erkek keçiden biri Tanrı’ya diğeri de şeytanın diğer bir ismi olduğu söylenen Azazel’e gönderilirdi. Rivayete göre keçilerden biri kesilip kanı kutsal yerlere serpilir, diğeri ise günah keçisi seçilip toplumun tüm günahları bu keçinin üzerine yüklenerek, uçurumdan aşağı fırlatılır veya çöle bırakılarak ölüme terk edilirdi.
Böylece kavimin bütün günahlarını yükledikleri keçiyi hunharca katlederek, bir yıl boyunca işledikleri günahlardan arındıklarına inanırlardı.
Eski Yunanistan’da da benzer şekilde salgın hastalıklar ve kuraklık gibi afetlerin etkisini hafifletmek veya olmasını engellemek amacıyla insanlar günah keçisi olarak kullanılmaktaydı.
Atinada düzenlenen Tahargelia Şenliği’nde bir kadın ve bir erkek seçilmekte, şölenden sonra bu çift şehirde dövülerek dolaştırılıp, sonra da kent dışına sürülüp orada taşlanarak öldürülmekteydi.
Toplumsal kusurları birisinin üzerine atarak kendisini arındırma ayinine konu olan günah keçisi ritüeli değişik biçimlerde günümüzde de devam ediyor.
Böylece insanların sorunun kaynağını görmesini engelleyerek, tepkinin sorunun kaynağına değil seçtikleri günah keçisine yönelmesine çalışıyorlar.
Bütçe görüşmelerini televizyondan izlerken, iktidar temsilcilerinin, hiçbir toplumsal sorunun günahını üstlenmediğini, neredeyse var olan bütün sorunları, günah keçisi olarak seçtiği CHP’ye yükleyerek, kendini günahlarından arındırmaya çalıştığını görünce, günah keçisi ritüeli aklıma geldi.
İktidar öyle bir hava yaratıyor ki, olup bitenden kendinin hiçbir günahı yok. Sanki on sekiz yıldır ülkeyi CHP yönetiyor! Bütün günahları CHP’nin üzerine yüklemiş. Sanki günah keçisi seçtiği CHP’yi yok etsen, bu ülke bütün günahlarından arınacak, cennet gibi bir ülke olacak!
Ne işsizlik kalacak ne yoksulluk…
Hak, hukuk, adalet diye bir derdimiz olmayacak. ..
Hatta deprem bile olmayacak…
Muhalefete bakıyorsun onların cephesinde de fazla bir değişiklik yok, sanki bu toplumda olan bitenden hiç kendilerinin günahı yok, bütün günahları iktidara yükleyerek, görevlerini yapmanın gönül rahatlığını yaşıyorlar.
Oysa on sekiz yıldır bu ülkeyi yöneten AKP, on sekiz yıl önce, o günkü muhalefet partileri, özellikle de CHP halkta umut ve güven yaratamadığından, iktidara gelmiştir.
Bu gün nerdeyse tarih yeniden tekerrür ediyor.
AKP o gün bu ülkeyi bir ekonomik krizin çıkışında almış, on sekiz yıl sonra tekrar bir ekonomik krizin eşiğine getirmiş, her alanda toplumsal sorunlar kartopu gibi büyümüş ama muhalefet partileri yine yeterince halka güven veremiyor. Muhalefet büyüyeceğine karasız seçmen büyüyor. Neredeyse kararsız seçmen bir partide toplansa ana muhalefet olacak!
Bu tablo karşısında muhalefetin hiçbir suçu yok da halk mı suçlu?
Bu halk bu iktidara mahkûmsa, şairin dediği gibi; biz bu haldeysek dilim varmıyor ama kabahatin çoğu sizde, çünkü siyaset inanç ve güven işi, var olan sorunları çözeceğinize dair halkta inanç ve güven yaratmadığınız için iktidar bütün olumsuzluklarına rağmen iş başında. Bu güveni yaratmak sizin işiniz. Bunu yaratamıyorsanız, çekip gideceksiniz ki, yerinize bu güveni yaratacaklar gelsin…
Yani sözün kısası, bırakın artık günah keçileri aramayı, kimse günahlarını bir başkasının üstüne yükleyerek kendisini aklayamaz.
Artık bu halk biliyor suç kimin günah kimin, boşuna yormayın kendinizi.
Siz bırakın günah keçisi aramayı. Bu ülkeyi bu cendereden nasıl çıkaracaksınız, onu anlatın.
Bu konuda halkta nasıl güven yaratacaksanız, onun yol ve yöntemlerine kafa yorun!
Muhalefeti güçlü olmayan hiçbir ülkede demokrasi sağlıklı işlemez!