Johannesburg Fuar Merkezi'nde (NASREC) 22-23 Kasım tarihlerinde yapılan zirve, Afrika kıtasında düzenlenen ilk G20 Liderler Zirvesi olarak tarihe geçti.
Zirvede iklim finansmanı, borç hafifletme mekanizmalarının güçlendirilmesi, kalkınma yatırımlarına daha adil erişim ve kritik madenlerden elde edilen değerin yerel ekonomilerde tutulması gibi Afrika'nın öncelikli sorunları masaya yatırıldı.
Kıtada düzenlenen bu ilk zirve aynı zamanda Afrika Birliği'nin (AfB) ilk kez daimi üye olarak katılmasıyla dikkati çekerken bu adım, kıtanın küresel yönetişimde daha güçlü aktör olma yolunda önemli dönüm noktası teşkil etti.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Güney Afrika'da 'beyazlara ırksal ayrımcılık ve şiddet uygulandığı' iddiasıyla boykot ettiği zirvede, Washington yönetiminin iklim değişikliği ve temiz enerji konularına değindiği için karşı çıktığı sonuç bildirisinin G20 liderlerince ilk günden kabulü, Güney Afrika ve kıta açısından 'diplomatik zafer' havası yarattı.
'Afrika için kayda değer bir başarıydı'
G7 ve G20 Araştırma Grubu Kurucusu ve Toronto Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesinden Onursal Profesör John James Kirton, yaptığı değerlendirmede, zirvenin gündemine Afrika'yı koyan Güney Afrika'nın, ABD Başkanı Trump'ın 'benzeri görülmemiş muhalefetine' karşı başarılı bir ev sahipliği yürüttüğünü belirtti.
Kirton, ABD'nin baskılarına rağmen Güney Afrika'nın zirvenin başından çok kapsamlı bir bildiri yayımlatmayı başardığına dikkati çekerek 'Bildirideki taahhütlerin birçoğu özellikle Afrika'ya atıf yaparak hazırlanmıştı. Yapay zeka alanındaki maddeler buna dahildi. Afrika yapay zekayı en az benimseyen ve en az üreten bölge durumunda. Bu nedenle G20'nin, dijital uçurumun da ötesinde, yapay zeka uçurumunu kapatacağız demesi Afrika için kayda değer bir başarıydı.' ifadelerini kullandı.
Trump'ın boykotunun zirveye normalde alacağından çok daha fazla küresel medya ilgisi kazandırdığını belirten Kirton, 'Trump artık ABD'nin Afrika'nın kritik minerallerine ihtiyaç duyduğunu da anlamaya başlıyor ve Johannesburg'daki zirvenin önemli sonuçlarından biri buydu.' diye konuştu.
Kirton, Güney Afrika'daki zirvenin genel olarak beklenin üstünde bir performans ortaya koyduğunu ifade ederek 'G20 tarihinde ilk kez başarısız olacak bir zirve olabileceği tahmin ediliyordu. Hatta G20'nin sonu bile gelebilir diye konuşuluyordu ama şimdi ortaya konan sonuçlara bakınca bunun doğru olmadığı görülüyor. Zirve önemli bir iş çıkardı.' değerlendirmesinde bulundu.
'Bağımsız ülkeleri zorbalıkla sindiremezsiniz'
Güney Afrika devlet televizyonu SABC'den Güney Afrikalı gazeteci Sophie Mokoena, AfB'nin ilk kez daimi üye olarak katıldığı zirvenin Güney Afrika'da yapılmasının, kıtanın uluslararası arenadaki görünürlüğü açısından bir 'nimet' olduğunu söyledi.
Mokoena, zirvenin Afrika odaklı bir gündemi ele alma fırsatı sunduğuna dikkati çekerek 'Bu düzeydeki bir zirveye, Güney Afrika'nın ev sahipliği yapması oldukça önemli çünkü Güney Afrika G20'nin kurulduğu günden beri üyesi ve rotasyonun Afrika kıtasına gelmesi çok uzun sürdü. Bu yüzden bu, tarihi bir andı diyebiliriz.' diye konuştu.
Güney Afrika'nın bu zirveyi çok iyi yönettiğini kaydeden Mokoena, 'Başka bir açıdan da tarihi bir zirveydi. Gelişmekte olan Güney ülkeleri ile gelişmiş Kuzey ülkeleri Güney Afrika'nın arkasında durarak ABD'ye şu mesajı verdi: Bağımsız ülkeleri zorbalıkla sindiremezsiniz. Evet, ABD güçlü bir ülke, büyük bir oyuncu, önemli bir pazar. Fakat toprak bütünlüğü ve egemenlik her zaman uluslararası hukuk çerçevesinde saygı görmelidir.' ifadelerini kullandı.
Mokoena, Güney Afrika'nın bu zirve vesilesiyle dünyaya her şeye rağmen bir ilke uğrunda dik durulabileceğini gösterdiğini belirterek şu değerlendirmede bulundu:
'ABD, Güney Afrika'nın İsrail hükümetini Uluslararası Adalet Divanına götürmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayette bulunmasının ardından Güney Afrika'ya karşı düşmanca bir tavır aldı. Çünkü İsrail, ABD'ye çok yakın bir ülke. Fakat aynı zamanda genel olarak küçük bir ülkenin zorbalığa boyun eğmemesi durumu söz konusu. Başkan Trump ülkeleri zorlamayı sever ama bu küçük ülke 'Hayır, böyle olamaz. Hepimiz saygı ve onurla muamele görmeliyiz' dedi ve Kuzey'in büyük ülkelerinin de Güney Afrika'yı desteklediğini görmek güzeldi.'
'Zirve küresel meseleler tartışılırken Afrika'nın masada olması gerektiğini vurguladı'
Afrika Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünden Güney Afrikalı gazeteci Peter Fabricius da zirvenin Afrika'da yapılmasının hem içerik hem de sembolizm açısından son derece önemli olduğuna dikkati çekti.
Fabricius, 'Sembolik açıdan zirve, küresel meseleler tartışılırken Afrika'nın masada olması gerektiğini vurguladı. İçerik açısından Güney Afrika borç sürdürülebilirliği, afet risk azaltımı için finansman, adil enerji dönüşümleri ve kritik madenlerin kaynağında işlenmesi gibi pek çok Afrika konusunu gündeme taşıdı.' ifadesini kullandı.
Zirvenin ABD'nin boykotu ve diğer ülkelere bildiri kabul edilmemesi yönünde yaptığı uyarıların onları korkutabileceğine dair bir endişe ile başladığına dikkati çeken Fabricius, 'Fakat bunun tam tersine çoğu ülkeyi Güney Afrika'nın gündemine daha fazla destek vermeye teşvik etmiş olabileceği anlaşılıyor.' dedi.
Fabricius, bu açıdan zirvenin Güney Afrika açısından 'diplomatik bir zafer' olarak nitelendirilebileceğini belirterek, şunları kaydetti:
'Bildirinin kabul ettirilemeyeceği veya daha zayıf bir bildiriyle yetinmek zorunda kalınacağı yönünde ciddi endişeler vardı. Fakat ustaca yürütülen müzakereler sayesinde bir bildiri çıkarıldı. Bunun önemli bir başarı olduğunu ve Güney Afrika'nın arkasında birleşmiş bir G20 görüntüsü verdiğini düşünüyorum. Aynı zamanda ABD'ye karşı bir duruş sergilendiği mesajını da içeriyor. Donald Trump'ın buna misilleme yapıp yapmayacağını ise göreceğiz.'




