Hayatım Malatya kültürü ve müziğini irdelemek ve incelemekle geçti. Ancak; Malatya açısından bakılırsa bir arpa boyu yol almış değilim. Çünkü: Düşünce farklı icraat farklıdır. Düşünce icraata dönüşebilir mi ? dönüşebilir. Amma velakin bir fikir ortaya atılınca bunun zaman dilimi içerisinde dallanıp budaklandığını da gözlemledim. Düşüncenin uygulamaya dönüşmesi çok zaman alıyor. Yeter ki düşüncen değerli olsun ve ayakların yere sağlam bassın.
Hakkı Baba tabirini Malatya’lı ünlü ses sanatçısı, kaynak kişi Hakkı Coşkun için kullandım. Ağabeyi Necati Coşkun’da Allah rahmet eylesin radyo sanatçısı idi. Ankara ve İstanbul radyolarının kadrolu seslerinden biriydi.
Hakkı Baba hayatta idi. Bundan on altı sene kadar önce. Ankara Malatyalılar Derneği başkanlığına Faruk Yeşilyurt getirilmişti. Beni de hasbelkader kültür işleri organizatörü diye görevlendirdiler. İlk aklıma gelen Hakkı Coşkun’u Ankara’ya davet etmek: onunla bir röportaj yaparak kayda almak, ondan sonra da konserini ölümsüzleştirmek ti. Yapacağım röportajda hangi soruları ona soracağımı onu çok iyi tanıdığım için biliyordum. Faruk Bey’e:
-Başkan Hakkı Coşkun’u davet edelim. Ucuz bir fiat koyalım, Ankara’daki Malatya’lılara konser versin, biz de onu belgeleyelim ve dernek arşivine koyalım; böylece ufak çapta da olsa derneğe bir gelir kazandırırız. Dedim. Bana hitaben:
- “Gardaş Malatya konseri yapacaksak böyük bir organizasyon yapağ, ünlü sanatçıları getirek.” Dedi.
Tabii ki hevesim kursağımda kaldı. Gerçekten; Faruk Yeşilyurt’un dediği gibi böyük bir konser yapıldı. Epeyi de gelir toplandı ama…
Para el kiridir, gelir geçer ama kültür her zaman baki kalır. Keşke Hakkı Coşkun ile röportaj yapabilse idim onun ıcığını cıcığını çıkarırdım. Malatya camiasından doğum ve ölüm tarihinin gün ve ay olarak öğrenmek istedim, cevap alamadım. Gerçekten Malatya insanının çoğu vefasız. Kendilerine gerçekten bağlı olanları keşfedemiyor, onların isteklerine gem vuruyor, hep şıngırdak peşinde koşuyorlar. Tabii ki bu durum böyle devam etmeyecek, Malatya kültürünü gerçek anlamı ile yaşayacak nesiller yetişecektir. Zaten yerli kültür de kalmadı. Her şeyi tarumar ettiler tarumar olasıcalar.
Seneler önce Hakkı Coşkun’un hastanede yattığını öğrendim, hanımından röportaj için randevu istettim ama olumlu sonuç gelmedi. Ve de Hakkı Baba bir süre sonra vefat etti. Duyduğuma göre hastanede de yüksek sesle türkü söylermiş. Tanımayanlar kaçarlarmış. Onlara:
- “Yavrularım, gızlarım gaçmayın ben Hakkı Babanızım.” dermiş.
HAKKI COŞKUN İLE ANILAR
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Sene 1968 yılı. O zamanlar Aksoğanoğluların Zafer otobüsleri Ankara seferlerine devam ediyorlardı. Aksoğanoğullarının hanından bir hışımla otobüsler çıkar, yola düzülürdü. O hanın kantarmasından bu otobüslerin çıkmasını hiç unutamam. O zamanın yollarında dokuz saatte Ankara’ya ulaşırlardı. Hakkı Coşkun’un namını duymuştum ama kendisini tanımıyordum. Sene 1968 yılı olduğuna göre Hakkı Baba o zamanlar kırk yedi yaşlarında imiş. Ankara’dan Malatya’ya dönüyoruz. Ön sağ koltukta oturmuştu. Bir baktım son sesi ile bir uzun hava çekti, tabii ki mikrofonsuz. Sanki otobüsün hoparlörlerinin seslerini sonuna kadar açmışlardı, otobüsün camları zangır zangır titremeye başladı. Kesinlikle abartmıyorum. İşte bu Hakkı Coşkun dediler. Hiç bir kimseden de çıt çıkmıyordu.
Gel zaman git zaman Malatya’da hazine avukatı olarak 1975 yılında göreve başladım. Bir memurumuz vardı şakacı idi, adı Selahattin. Daktiloda bir yazı yazmış, imza için bana getirdi. Baktım Hakkı Coşkun’a hitaben yazılmış bir yazı. İmzalamakta tereddüt ettim. Meğerse Hakkı Coşkun hazine aleyhine bir dava açmış, o davayı kaybetmiş,ufak çapta vekalet ücreti borçlanmış. Yazıyı imzaladım.
Yazı Hakkı Coşkun’un eline ulaşmış. Şimdiki hükumet binasındaki odamda oturuyorum. Bir baktım Selahattin Bey ile Hakkı Coşkun içeriye girdi. Rahmetli her zaman gür sesi ile hitap ederdi. Bana bakarak:
-“Yav gardaşım benden ne isdiysiniz, yağamı(yakamı) bırağın, ileride borcumu öderim. “Dedi. Selahattin Bey’de “ O zaman birkaç tane türkü söyle de seni bırakalım.” Diye cevap verdi.
Tansu Hanımın masası boştu, koltuğa oturdu üç adet türkü okudu. Ondan sonra da eyivallah dedi çekti gitti. Bu şekilde iki üç defa Hakkı Coşkun bize özel konser verdi.
Avukat arkadaşımız Mevlüt Gül’ün Yeşilyurt’ta bir işi varmış. Selami Bey gel beraber gidelim diye teklifte bulundu. Kabul ettim. Yeşilyurt’ta işlerimizi bitirdikten sonra Hakkı Baba’nın evine gittik. Mevsimlerden yaz idi. Hakkı Coşkun bizi güler yüz ile karşıladı. Sazını aldı geldi, avludaki sandalyeye oturdu başladı çalmaya, söylemeye: Tabii ki kendi eseri olan Malatya’nın kına havası ile başladı. TRT ye o kazandırdı bu eseri. Çoğu düğünlerde söylenmezse bile, yerli ahali bu türküyü bilir, mumları yakarlar, kınaları kararlar, oynayarak geline kına yakarlar. Hakkı Coşkun’un Malatya’ya ve TRT ye kazandırdığı eserler için ona ne kadar dua etsek azdır.
Yüksek eyvanlarda bülbüller öter
Bülbülün figanı aleme yeter
Benim çektiklerim ölümden beter
Gel anam gel bacım gelin olasın
Perşembe gecesi bize gelesin
Gel anam gel bacım gelin olasın
Gettiğin yerlerde neşe bulasın.
TRT repertuarına kayıtlı bu türkünün repertuarda olmayan üçüncü kıtasını da Hakkı Baba sık sık okurdu.
Seni götürürler şu uzun daşdan
Ayırırlar seni bacı gardaşdan
Anadan babadan bacı grdaşdan
Gel anam…
Yeşilyurt’u bilirsiniz kışın Şeytan Deresi yazın da bülbül yuvasıdır. Bağlardan bahçelerden geçemezsiniz, sular oluk oluk akar. Yeşilyurtlular çalışkandır, bahçeciliğin en alasını bilirler. Kuşlar da çoktur. Hakkı Coşkun Yeşilyurt’un o bağlarında çalıp söylermiş. Belli bir süre sonra bülbüllerle serenata başlamış. Bülbüller ötüyor Hakkı Baba çalıp söylüyormuş. O sırada çok enteresan bir olay olmuş bülbüllerden biri Hakkı Babanın omuzuna konmuş. Başlamış şakırdamaya. Hakkı Baba bozuntuya verir mi.? Hakkı Baba çalmış söylemiş, bülbül de Hakkı Baba’ya öterek cevap vermiş. İşte; Hakkı Baba’ya omuzuna bülbül konduran ses derlerdi.
HAKKI BABA NEDEN MALATYA İÇİN ÖNEMLİ
Hakkı Baba bir defa Malatya türkülerine kaynak kişilik yapmış, onları TRT repertuarına kazandırmış ünlü bir sestir. TRT türkülerine kaynak kişi olarak geçmek kolay değildir ve de çok az kula nasip olur. Hakkı Baba sayesinde birçok türkümüz halen orada duruyor.
Muzaffer Sarısözen’e Türkiye’deki türküleri derlemek ve notaya aldırmak için görev veriyorlar. Sarısözen’i anlatmaya gerek yok. İlk defa geniş çapta Türkiye’deki türküler kayda alıyor ve zamanla notalandırıyor. Üstad, 1938 yılında O zamanki adı İsmetpaşa olan, sonra Yeşilyurt’a çevrilen ilçemize uğruyor. Hakkı Baba o zaman on beş on altı yaşlarında bir çocuk. Getiriyorlar Hakkı’yı üstad Muzaffer Sarısözen’in önüne. Hakkı Coşkun dört adet türkü okuyor. Bunların isimleri “Malatya yolları her yerden yüce”,”Elaziz bir uzun çarşı”, “Kayalı’ya şirin derler”, alçacık duvardayım” Sene 4 Temmuz 1938. Şimdi Hakkı Baba karşımda olsa sormaz mıyım?
-Hakkı Baba; sen bu olayı anlatır mısın?, bu türküleri hiç okumadın neden? Hele oku da kayda alayım. Diye. Ama kuş elden uçtu gitti.
Muzaffe Sarısözen’in İsmetpaşa’ya geldiğinde Hakkı’nın abisi Necati Coşkun’da varmış. O da Sarısözen’e aynı gün “saraydan indim yayan”,”dama çıkma görürler güzel”,”as beni zülfün telinden”,yörü gözel yörü” türkülerini okuyor ve kayda alınıyor.
Trt de kaydı olan bu türkülerin kaydına maalesef şimdiye kadar rastlanmadı. Arşivlerde bozulduğunu söylüyorlar. İşte yedi adet Malatya türküsü elden uçtu gitti. Bilen ve anlatan var ise iki adım ileri çıksın.
ESERLERİ
ERZURUM DAĞLARI KAR İLE BORAN
Hakkı Coşkun yaşlandıktan sonra her sahneye sahneye çıktığında;“Gusura galmayın birez üşütmüşüm de “demeyi ihmal etmezdi. Yaşlılığında da sesi mükemmeldi. Gençlere taş çıkartırdı. Gene bir gün sahnede.Ben gidiyim artık. Ben gettikten sonra da bu türküler okunmaz dedi. Kendisinin bir eseri ile başladı. “Erzurum Dağları Kar ile Boran, Malatya Dağları kar ile boran” diye. Bu türkü Erzurum’a ait değil miydi? Yok yok bu türkü de Hakkı Coşkun’un Türk halkına armağanı. TRT de Malatya adına kayıtlı. Kaynak kişi de Hakkı Coşkun. Rahmet olsun Kemal Çığrık derlemiş.Trt notasında son dörtlük yok.
Erzurum(Malatya) dağları da kar ile boran
Aldı içerimi de derd ile verem
Sizde bulunmaz mı da bir gurşun galem
Yazam arzuhalımı da yara gönderem
Uy beni beni beni belalım beni
Satarım bu canı da alırım seni
Çıkayım dağlara da kurt yesin beni
Uy beni beni beni belalım beni
Erzurum dağına da kara gidelim
Ayvadan usandım nara gidelim
Bu elin güzeli gönül eğlemez
Gönül eğleyecek yere gidelim
Uy beni...
Dört yanımı gurbet sardı telinen
Yaslı yaslı bayram yaptım elinen
Göz göz oldu yaralarım dilinen
Yaramı sarmaya da derman bulamam
Uy beni…
Bu uzun havanın bir seferberlik türküsü olduğunu da hatırlayalım.
DAM BAŞINDA DURAN GIZ
Bu türküyü de meşhur Muzaffer Sarısözen Hakkı Coşkun’un icrasından derlemiş. Ben gene kaynak kişi Hakkı Baba’dan türkünün sözlerini aktarayım. Türkü Malatya’ya ait olup 10/ 8 vuruşludur. Ortaya da güzel bir Malatya uzun havası yerleştirilmiş. Dam başında duran gızın kim olduğunu bilmemize olanak yok tabii.
Dam başında duran gız
Bayram geldi donan gız
Bayram gurbansız olmaz
Bayram gurbansız olmaz
Ben de sana hayran gız
Ben de sana kurban gız
Ağam yar değme bana
Canım yar değme bana
Nasıl gıydın sen cana
Nasıl gıydın sen bana
Eyvağ ey ey
Her sabah her seher de uyanmayasın
Her sabah her seher de yavrum uyanmayasın
Çalıya çırpıya da anam doğanmayasın(dokunmayasın)
Bir tanem oy oy
Eyvağ ey ey
Eloğlu dediğinde yavrum bir uçar guştur
Ağ sakın tiplerine de aldanmayasın
Bir tanem oy oy
Çığdım dam loğlamaya
O yari yollamaya
O yar tepeyi aştı
O yar tepeyi aştı
Başladım ağlamaya
Başladım ağlamaya
Ağam yar…
MALATYA MALATYA BULUNMAZ EŞİN
Bu türkü hakkında birkaç yazı yazmıştım. Gelmişini geçmişini seceresini yani. Şu anda söylenen bu türkünün de kaynak kişisi Hakkı Coşkun’dur. Selahattin Alpay derlemiş. Salih Atılgan ve Salih Turhan notalamış. Hakkı Coşkun şöyle diyor.
Malatya Malatya bulunmaz eşin
Gönülleri coşturur ayla güneşin
Anom anom anom anom Kernek’li misin
Kerneğe gelmeye de yeminli misin
Malatya'yı baştan başa çiçek bürümüş
Malatya’yı baştan başa mişmiş bürümüş
Malatya'nın gençleri almış yürümüş
Anom anom…
İNSAN KISIM KISIM DA YER DAMAR DAMAR
Bir kıyak da ben yapayım. Hakkı Coşkun’dan bir türkü derledim. Müziği diğerlerinden farklı. Merak edenler dinleyebilir. Uzun hava.Türkünün sözleri şöyle:
İnsan kısım kısım da yer damar damar oy
Hilal kaş üstünde de ay kamer kamer oy
O ince beline de olaydım kemer oy
O nazik ellerinle de çez(çöz) beni beni severim seni oy oy
O nazik ellerinle de çez beni beni beni yar beni beni severim seni
Bırak beni de yanam yanam kül olam uy
Sen bahçivan ol ben bağında gül olam uy
O nazik ellerinle de çez(çöz) beni beni severim seni oy oy
O nazik ellerinle de çez beni beni beni yar beni beni
HAKKI COŞKUN DURNALARI DA MALATYA’DA DOLAŞDIRIR
Üç durna galdırdım Veng’in dağından
Haber aldım anasından beginden
Bir suval sorayım da Gündüzbeg’in köyünden
Pınarbaşı’na da gonun durnalar
Pınarbaşından’da turnam havalı uçun
Mendol gedigi derler selamet geçin
Şu Sürgü suyundan bir bade için
Doğanşehri’ne de gonun durnalar
Doğanşehri’ne de enin durnalar
Doğanşehri’n arkası Polat Dağları
Çıkarın siyahı da geyin alları
Elleri gınalı da Kürecig’in gızları
Arga ovasına da gonun durnalar
Elleri gınalı da Kürecig’in gızları
Arga ovasına da enin durnalar
Ne hoş olur şu Arga’nın baharı yazı
Önümüze gelen Yazığan düzü
Ondan sonra gelir Abdulvahab-ı Gazi
Fırat nehrine de enin durnalar
Hakkı Coşkun 1923 yılında doğmuş, 2002 yılında vefat etmiş. Tüm çabalarıma rağmen doğum ve vefat tarihini ay ve gün olarak öğrenemedim.
Hakkı Coşkun türküleri ile sesi ile sazı ile insanlığa ve kültürümüze büyük hizmetler vermiştir onun için büyük insandır. Her şeyi yüce Allah bilir ama inşallah Hakkı Coşkun şu anda Cennet’in bir köşesinde, suların yanında, ağaçların gölgesinde bağlaması elinde Cennet’teki huri kızlarına ve Cennet kuşlarına türkü söylüyordur.