Her şey istediğimiz gibi olmayacaktır

Her insan doğumla başlayan, ölümle biten hayatın anlamını sorgular. Hayatın neşeli, keyifli ve eğlenceli bölümleri kuşkusuz en değerli ve anlamlı bölümleridir. Mutlulukla ilgili tavsiyeleri bulma konusunda zorluk çekmek mümkün değil, kişisel gelişim psikoloji ve isteklendirme konulu sayısız kaynakta nasıl mutlu olacağımıza dair tavsiyeler mevcut. Fakat konu “hayatın anlamı” olduğunda bununla ilgili pek fazla anlam bulamıyoruz. Hayatın anlamı herkesin merak ettiği bir konu olmakla beraber, çoğu kimse buna net bir cevap vermeye çalışmaz. Tarihin her çağı ve coğrafyasında hayatın anlamı sorgulanmış. Hayatın nasıl başladığı, kim olduğumuz, var oluşumuzun nedeni, nasıl yaşanması gerektiği gibi ek sorularla derinleştirilmiştir. İlk felsefeciler hayatı anlamlandırmaya çalışırken, aslında nasıl yaşamalıyız, sorusunu da cevaplandırıyorlardı. Doğuda da, Batıda da pek çok düşünürün vardığı sonuç, hayatın anlamı erdemle, mutlu ve sevgi dolu bir yaşam sürdürmek, ölüm gerçeğiyle sağlıklı bir şekilde yüzleşmekti. Yani mantıklı bir varlık olan insanın amacı iyi olmaktı.

Hayatın amacı keyif almak diye savundular. Anlamlı bir hayat, mutlu bir hayata yakın olsa da, zaman zaman ondan önemli ölçüde farklıdır… Hayatın anlamını çok yoğun bir biçimde ya da alenen merak etmek kulağa tuhaf, talihsiz ve istemsizce gülünç olan bir uğraş gibi gelir. Bu sıradan ölümlünün, yapması gereken ya da mesafe kat edebileceği bir şey değildir. Bu görevi üstlenmek ve yanıtını kendi hayatlarında keşfetmek için yeterli donanıma sahip, birkaç seçkin kişi varsa da bu sevda, pek çoğumuza göre değildir. Şöyle ki; Anlamlı hayatlar olağanüstü insanlar içindir: Büyük ermişler, sanatçılar, âlimler, bilim insanları, doktorlar, keşifler, ulusal liderler… Anlamı keşfedecek olsak dahi bizim için anlaşılmaz olacağından, belki de Latince ya da kodlama dilinde yazılmış olacağını sanırız. Bizim etkinliklerimizi yönlendirecek ya da aydınlatacak bir şey olamaz. Yani dünyada iz bırakarak sonlanan bir hayat, gerçekten anlamlı bir hayattır. Öldükten sonra unutulmamak, kendinden söz ettirebilmek, eserleri ile anımsanmak; bir anlamda yaşamaya devam etmek demektir. Örneğin Atatürk söylemleri, eylemleri ve eserleri ile yaşayan büyük bir liderdir.

Hayatı sadece kendisi için değil, milleti için de anlamlı kılabilmiştir. Hayatın anlamına dair farkında varmadığımız, arka planda işleyen, son derece cömertlikten uzak bir bakış açısına sahibizdir. Oysa hakikatte bu konu herkese göredir. Anlamlı bir varoluşu merak etmek, tanımlamak hepimiz içindir. Bu konuyu tehlikeli görmemizi gerektiren hiçbir şey yoktur. Anlamlı bir hayat, basit yapıda kişisel, faydalı ve aşina olduğumuz bir hayat olabilir. Kısacası; Hayatın anlamını sağlık ile ilişkilendirmek de gerekir. Her şeyin başı sağlık olduğuna göre sağlığını kaybeden kişi yaşadığı sorunun büyüklüğüne göre hayattan soğuyabilir, yaşamaktan ümidini kesebilir. Ölümcül hastalığa yakalanan kişi için o ana dek elde ettiği tüm birikimler, kazanımlar, başarılar birden anlamını yitirir. Hayat dikensiz gül bahçesi değildir. Her zaman, her şey istediğimiz gibi olmayacaktır. Hayata anlam katan şeyler farklı olabilir. Ayrıca hayatın, tekrar yaşamak istediğimiz ve bir daha asla yaşamak istemediğimiz, bölümleri de vardır. Evet, kimse ölüme ve güneşe belki doğrudan bakamaz ama gözlerini arada bir o tarafa kaçırmayan kimse de, hayatı derin ve anlamlı bir biçimde yaşayamaz…