HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, ANN DONNLY, VE REFERANDUM

Ne alaka diyebilirsiniz. Bu üç ana başlık yan yana. Bu başlıkların bu aralar fazı çok yüksek görülüyor. Ülkemizde kimine göre rejim değişikliği kimilerine göre de sadece sistem değişikliği olarak kabul edilen referandumda EVET çiler ve HAYIR’cıların bir birlerine karşı takınacakları tavrın hoş görüye dayalı olup itidal çağrılarına hemen hemen her yerde rastlamak mümkün.

Hukuk her zaman, her yerde, her kese lazım. Belki bu beylik bir laf olarak her zaman söylene bilecek bir söz gibi görülse de bu aralar çok konjonktürel bir durumun altını çiziyor. Özgürce düşünüp, kaygısız, korkulardan uzak karar vermek her kesin doğal hakkı olsa gerek. Genel de dünyada, özelde ülkemizde bu aralar gündemde en fazla hukukun üstünlüğü düşüncesi yer almaktadır. Bunun nedeni her kesin bileceği gibi ABD nin yeni başkanının inisiyatifini evrensel hukukun üzerinde tutarak insanlarda meydana getirdiği hukukun hiçe sayılması endişesi ve bağlantılı olarak ülkemizde oylanacak anaysa değişikliği referandumun meydana getireceği sonucun neler getireceği ile bağlantılı olsa gerek.

Her zaman hukukun üstünlüğüne inanan Ann Donnly gibi yürekli hakimler var olacaktır. Hele hele bu yargıcın bir bayan olması cesaretin tarifinin yeniden yapılmasını gündeme getirir. Dünyanın en güçlü ülkesine başkan seçilen birinin hukuksuzluğuna dur deme cesaretini gösteren Hakime Ann Donnly'i bir Müslüman olarak yürekten kutluyorum. Demek ki adil olmanın, cesur olmanın, hukukun üstünlüğüne inanmanın dini, ırkı, mezhebi, rengi yokmuş.

Hukukun üstünlüğüne inanan bu bayan yargıcın vicdanının sesini dinlemesi, Trump denilen kaos sever manyak başkanın yedi Müslüman ülkenin insanlarına ABD ye girme yasağı getiren hukuk dışı, hatta insanlık dışı bu kararına dur diyen bu bayan yargıç meşhur ''Berlin'de hakimler var'' aforizmasını ''New York'ta Hakime var'' şeklinde değiştirmiştir.

Prusya kralının bir köylünün vermek istemediği arazisini zorla almak istemesi üzerine ben Prusya kralıyım bana karşımı geleceksin demesi üzerine söylediği ''Sen Prusya kralı ola bilirsin ama Berlin'de hakimler var'' meşhur aforizmasını yeniden dünyaya hatırlattı Hakime Ann dolly. Her eve lazım Ann Dolly ler.

Siyasi erk hiç bir zaman HUKUKUN daha güçlü olduğunu unutmamalı. Hukuk her şeyin üzerindedir. Ülkemizdeki en büyük problem her zaman siyasi erkin hukukun üzerindeymiş gibi hareket etmesidir. Yargıçların siyasi iktidarların güç devşirdikleri değnek hali almaları, ülkeyi hukuksuzluğun hüküm sürdüğü belde konumuna getirmeleri her anlamda gelişmenin önündeki en büyük engel olmuştur. Hukukun önünde her kes yerini bilecek.

Ülkemizde anayasa değişikliği paketinin yada en önemli değişiklik olan Cumhur başkanlığı (Başkanlık) sisteminin meclisten geçerek Referanduma sunulmuş olması muhtemelen Nisan ayında yapılacak seçim de Evet ve Hayır kelimelerini çok önemli hale getirdi. Şu sıralar Evet, Hayır oyunu oynuyoruz. Hayırcı cepheyi agresif görüyorum. Halbuki ''Keskin sirke küpüne zarar'' öz deyişimiz bu durumu iyi özetliyor. Bütün oyunlarda agresif olmak mağlubiyetin olasılığını arttırır. Sinirlenmek, stres yapmak galip gelememenin işaretleridir. Halbuki halkın tercihinden kaçmak halkı hiçe saymak anlamına gelir ki bu maşeri vicdanı reddetmek her zaman beraberinde yenilgi getirir. Evetçi cephenin de yapması gereken şey karşı tarafın tercihine saygılı olması, beg raundunu karşı tarafın mevzi alış şekline göre değil neden EVET diyeceğini halkın anlayacağı bir dille ve de getireceği olumlu yenilikleri anlatarak yürüteceği kampanya daha etkili olacaktır.

Bu kampanyada kim daha özgün, daha etkili bir dil kullanırsa halkın beğenisini kazanacağı kesin. Kimde peşinen yapılacak Anayasa değişikliğini kin ve nefret söylemleriyle iyi yada kötü olacağını anlatmaya kalkarsa bilsin ki bu tarz arızalıdır. Bu tür kampanyalarda daha sakin, kendine öz güveni olan bir dil her zaman kazanma ihtimaline daha yakındır.

Meclisten geçen Anayasa değişikliği paketinin içeriğini belki de çok az insan bilmektedir. Tek bilinen şey Türkiye'nin artık partili bir Cumhur başkanı tarafından yönetileceğidir. Benim gözlemlerim halkın çoğunluğu değişimden yana tercihini kullanacağı yönündedir. Tabi bu tercihin değişmemesi yada daha da yükselmesi Evetçilerin göstereceği olumlu tavırlara bağlı. Hayırcılar bu istatistiği lehlerine dönüştürmek istiyorlarsa geçmişteki kötü örneklerle dolu olan statükocu, baskıcı, değişime direnen sistemi savunmak yerine getirilmek istenen değişikliklere alternatif, halkın beğenisini kazanacak başka yönetim biçimleri üzerinde durmaları ve de kendilerine özgü orijini yüksek şekilleri halkın hem duygularına hem de akıllarına hitap edecek argümanlar kullanmaları gerekir. Hiç kimse bu halkı çantada keklik olarak görmesin benden söylemesi.

Selam, sevgi, dua...