İNSAN VE GELECEK/2

Gelecek şimdiyle aynı malzemeden yapılmıştır. /Simone Weil

İnsan, geleceğe “şimdi”den geçer. Yani yarın kurulacak oyan dünyanın malzemesi “şimdiki zamandan” alınır ve malzemenin ön gördüğü bir tasavvur oluşturulur. Dünyada insana, medeniyete dair olan her şey bir birikimden doğmuştur ve birçok açıdan bir birini etkilemiştir. Dolayısıyla bütün zamanlar arasında da bir geçirgenlik vardır ve bu geçirgenlik “zamanda süreklilik” olarak da tanımlanabilir.

Yarın, bugünden ucu görülen bir yolculuktur. O nedenle, yarın kavramı tamamen meçhul bir kavram değildir, bugünden karakalem bir görüntüsü vardır ve bu iskelet üzerine şekillenecektir. Geleceği planlayan akıl, yarını düşlerken de bugünden kopuk davranamaz. Sorunlar, gelişmeler de bıçakla kesilir gibi kesilmez bir anda. Örneğin; insanlık tarihi boyunca üç şeyle uğramıştır; Bunlar:

1. Kıtlık,

2. Savaşlar

3. Bulaşıcı, salgın hastalıklardır.

Jared Diamond tarafından kaleme alınan Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitap, insanlık tarihini özetliyor ve dile getirilen bu üç alandaki tahribatın insanlığı medeniyet kurmada geciktirdiğini söylüyor. Bu kitap tüm kıtalardaki insanların on üç bin yıllık kısa tarihini özetliyor. Herkes ve her şey anlatılıyor. Farklı kıtalardaki farklı toplumların farklı gelişmelerini ikna edici ve bilimsel bir şekilde açıklayarak geçmişe ışık tutuyor.

Gelecek de bu belirlemenin dışında değil aslında. Gezegenimizi ve insanlığı tehdit eden 2 şey 21, yüzyılın hikâyesi olarak karşımıza çıkmış durumda. İnsanlık bu iki sorunla baş etmek zorundadır: bunlar Göç ve Çevre Sorunlarıdır. Önümüzdeki birkaç on yılda gezegen nüfusunun yarısından fazlası göçmen olacak gibi duruyor. Çünkü yeryüzü çeşitli nedenlerle bunu zorunlu kılıyor. Felaketler, beyin göçü, savaşlar, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde bu yönde ciddi sinyaller veriyor. Sığınmacı sorunu giderek baş edilmesi zor bir döngüye doğru sürükleniyor.

Öte yandan gezegenin enerji kaynaklarını kötü bir şekilde tüketiyor insan, suyu hızla kirletiyor, tarım alanları daralıyor, iklim değişiklikleri daha çok hissedilir oluyor. Bu gelecek şimdiden böyle okunabilir. Elbette yapay zekâ ve dijital devrimin yaratacağı etki, insanın biyoteknoloji ile olan uyumu veya çatışması bu yüzyılın kaderini belirleyecektir.

İnsan, geleceğin mimarı ve kendisi için en büyük tehlikenin senaristi olma özelliğini korumaktadır. Bu nedenle, geleceğe odaklanarak bizden sonraki kuşaklara daha güzel bir dünya ve ülke bırakmak için çabalamaktan başka yol yok. Eğitim, kültür, sanat bir bakıma yüzünü bu ortak değerlere çevirmeli ve erdemi, merhameti, sevgiyi öncelemelidir. Etik ve estetik değerlerle kurulacak bir gelecek tüm insanlığın lehine olacaktır.