İNSANIN SONSUZLAŞMASI

İnsanın her zerresinde Allah vardır. Ancak, insan Allah değildir. O, sadece bir kuldur. Öyle bir kul ki,” hiç” olabildiği ölçüde huzur bulur. Yokluğa ulaştıkça mutlu olur.

Yokluk, insanın kendi ruhunun derinliklerinde doğru yolu araması, bulabilmesiyle doğru orantılıdır. İnsanın kendisini tanıması ne yüce bir duygu!
Derinliklere daldıkça göremediğini görmeye başlarsın. Dokunamadıklarına dokunursun. Hissedemediklerini hissedersin. Her şey içine doğmuş gibi olur. Duygu denizine kulaç attıkça yorgunluk yerini dinginliğe bırakır. Hafifledikçe kendini sonsuzlukta yüzerken bulursun.
Sonsuzluk, sizin için, artık mutluluk ülkesidir. Zaman yoktur sonsuzluk ülkesinde. Zamansızlığın sonsuzluk ile kucaklaştığı an, insanın kendi kendinde yok olduğu vakittir. Burada göremediklerini görür, kavrayamadıklarını kavrar olur insan.
Artık sonsuzluk ülkesinin mutluluk sarhoşudur insanoğlu…
Kul olmanın hazzını tadanlar için görme engelleri yok olmuştur. Gözün önündeki perdelerin kalkması da fiziki yokluğun zirvesidir.
Ruhların düğünü, sevgiliye kavuşma anıyla başlar. Yokluk burada sonsuzlaşmanın adıdır. Sonsuzlaşmak ise gerçek sevgiyi yakalamak ve sevgiliye ulaşmaktır.
Sonsuzluğun rengi mavi mi yeşil mi? Siyah mı beyaz mı? Sarı mı kırmızı mı? Hiç bilemedim. Kocaman bir “hiç”.
Sonsuzluk kaç kilo ya da kaç ton gelir bilir misiniz?
Sonsuzluk kaç kilometredir ölçeni gördünüz mü?
Sonsuzluk dünyayı, güneş sistemini, tüm galaksileri içine alabilecek kadar geniştir. Ama bir insanın yüreğine sığabilecek kadar da küçük.
Kâinattaki var olan sevgilerin tümünün sığabildiği büyüklükteki yürek, sonsuzluğu da içine alabilir.
Ne mutlu böyle bir yüreğe sahip olan insanoğluna!...