İTİN ÇEKETİ

Geçim derdi bu ya,
İnsana neler yaptırmaz ki...
Hele bir de evde bekleyenin varsa.
Sevdiceğin,
Çağa çocuk,
Yarı aç yarı tok.
Tek değilsen yani.
Çaresiz ve ürkek.
Yani.
Memlekette.
Komşu komşunun külüne muhtaç olmaktan çoktan çıkmışsa...
İşte o zaman.
Gözü kör olsun şu kapitalizmin.
Şu para
Bu kâr hırsının...
Anayı babadan, babayı evlattan eder.
Adı ticaret olur.
Adı akıllı adam olur.
İşini bilen derler ya; öyle işte.
Ne örf,
Ne adet.
Ne gelenek ne görenek ne töre ne hal hatır...
Ana, baba, bacı, kardeş...
Konu, komşu...
Cümle insanlık pazardır.
Kârdır.
Sermayedir...
Canı ceheneme diyorsun.
Avazın çıktığı kadar olmasa da.
Kendi içinden.
Kimse duymadan.
Namahrem ediyorsun kendine tüm güzelliği.
Kardeşliği.
Sevgiyi.
Utanmayı.
İşte böyle.
İşte öyle.
Şartlar bu ya.
××××××
Emmoğlu.
İki ortak.
Namı değer tücar.
Koyun tüccarı hem de.
Bir çeket sipariş verildi.
Antep'ten.
Suriye usulü.
İthal.
Üç düğmeli.
Emanetten sipariş.
Teslimde ödemeli.
Antep'te hayvan pazarı.
İki kuzen,
İki ortak.
Al gülüm ver gülüm.
Peşin para koyunlar.
Para külte, külte.
Kâr; maşallah.
Bu sana.
Bu bana.
İmam ustadan acılı kebap.
Avrat pazarı.
Bildiğiniz bit pazarında.
İkinci el tek çeket.
Hem de laci...
Üç düğmeli.
Suriye'den ithal.
Ederi elli tl.
Kısa günün karı.
Bıyıkaltı tebessüm.
Fındıklı toros turizm.
Ver elini memleket.
Hava soğuk, buz.
Kapıda zemheri.
Ceket.
"Kaç lira?"
"Yüz."
"İngiliz kumaş."
"Fazla deme. Param yok."
"Bir cekette kâr mı edecem?"
"Hem de senden."
Tatlı pazar, tatlı dostluk.
Ceket omuzda.
Fiyaka o biçim.
Hava soğuk.
Beden sıcak.
Hayaller sonsuz, sınırsız!!!
Yüz tl.
Alan memnun.
Veren daha memnun.
Ellide, elli hesap belli.
Bir ceket.
Yüz tl.
Az para değil.
Boğazdan tasaruf demek.
Ceket.
Onun dilinde, bunun elinde.
Kış kapıda.
Yeğenler küçük.
Kardeş hovarda.
Çeket başa bela.
Vicdan bu kaldırmaz.
Abiydi, babaydı, kardeşti.
Heybetliydi.
Doğruydu.
Onurluydu.
Bilsin istedi.
Çocukların hatrına.
Duysun istedi onca emek adına.
Baba şefkatiyle.
İte seslendi...
"Be hey karabaşım!"
Yetimim benim.
Görüyorum üşüyorsun.
Bilseydim bu kadar üşüyeceğini,
bu kadar çaresiz olduğunu,
O fiyakana rağmen sanada bir ceket alırdım.
Antep'in avrat pazarında.
Hem de ikinci el Suriye malı.
Hem de üç düğmeli.
Merinos kumaşından.
Elliye aldık.
Senden para da istemezdim.
Ve lakin
İt yesin ciğer işte.
Kaldırmıyor.
Dayanmıyor.
Bir koyundan da kâr etmemiş olurdum.
O kadar..."
İt akkılandı.
Sen akkılanmadın...