Karanfil,
Kafkasların kan ağlayan masum çiçeği...
Yıl 1992... 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece, Rus ordusuna bağlı 366. Alayın desteğiyle azgınlığı ve Türk düşmanlığı katmerlenen Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan önderliğindeki Ermeni çeteleri, Can Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde bulunan stratejik önemi haiz Hocalı kasabasına saldırdı.
Rusya malum dönemde cereyan eden menfur olaylarla ilgisi olmadığını beyan etti fakat 366. Alaydan firar eden dört Rus askerinin ifadeleri bunun yalan olduğunu, aksine 366. Alayın neredeyse bir buçuk yıldır Ermenilerle birlikte Azerbaycan Türklerine karşı savaştığını, Ermeni tacizlerine imkân sağladığını ortaya koydu.
Üstelik her ne kadar adına savaş denilmiş olsa da bu cinayetler zincirinde hedef alınanlar sadece sivillerdi. Resmi rakamlar 613 olarak belirtilmişse de katliamın başından sonuna kadar her şeye tanıklık etmiş olan halk, katledilen kişi sayısının 1300 olduğunu ifade etmiştir. Tamamı kadın, çocuk, yaşlı ve hasta olan 1300 masum, günahsız, silahsız sivil…
Silahsızdılar!..
Çünkü iki yıl önce Gorbaçov’un emriyle güya silahlı grupların oluşumunu engellemek amacıyla fakat ne hikmetse yalnızca Türklerin yaşadığı bölgede av tüfekleri de dâhil olmak üzere tüm silahlar toplatılmıştı.Kim ne derse desin, bu gelişmeler Azerbaycan Türküne karşı danışıklı bir soykırımın işaretiydi.
Genlerinde olmasa da kaçıp kurtulmaktan başka seçenekleri yoktu.
Ama fırsat tanımadılar, aman vermediler...
Rus askerinin top desteğiyle daha da güçlenen tepeden tırnağa silahlı Ermeni çetecilerin namluları, bıçakları gün ağarıncaya kadar ölüm kustu üzerlerinde bir çakı bile bulunmayan can ve kan kardeşlerimizin üzerine.
Emsali görülmemiş, tarife kelimelerin kifayet etmeyeceği bir vahşetti yaşadıkları.
Baltalarla, kamalarla kolları, bacakları kesildi eklem yerlerinden. Dudakları, çeneleri parçalanarak dişleri söküldü. Gözleri bıçaklarla yuvasından çıkarıldı. Kafalarının, yüzlerinin, göğüslerinin derisi yüzüldü. Jiletlerle doğrandı gencecik kızların göğüsleri, vücutları; yanakları ortadan kesildi. Kadınların karınları deşildi, rahimleri çıkarıldı avret yerinden. Korkuyla sağa sola koşuşan, sığınacak bir kucak arayan küçücük çocuklar bile acımaksızın kurşunlandı. Zulmün bin bir çeşidi Rus destekli Ermeni çetecilerin eliyle yağmur olup yağdı Hocalı'nın üstüne.
Katliamdan kaçabilenler 12 km uzaktaki Agdam’a ulaşmaya çabaladılar. Ama ne mümkün! Kar, tipi, boran; gece ayaz mı ayaz...
Hocalı’dan Agdam’a uzanan yolda karlar beyaz değildi!.. Hocalı'da karın rengi bile kırmızıydı; kan kırmızısı.
Agdam’a kadar her yer masumların cesetleriyle dolmuştu. Bu utanç tablosu, üç maymunu oynayan uygar dünyanın kara yüzüne bir kara daha çaldı.
Türk'e reva görülen vahşeti ifade ettiğinde türlü ithamlara maruz kalırsın. Irkçı derler mesela, İbrani ve Cermen faşizmi ile müsavi tutarlar milletine olan sevgini. Ama bu bir vahşettir, soykırımdır, insan hakları ihlalinin dik âlâsıdır. Bunu söylemenin bedeli ne olursa olsun gereken söylenecektir.
Ayrıca buna vahşet diyen yalnızca bizler de değiliz. Bakınız bir Ermeni gazetecinin ifadeleri Ermenilerin en büyük destekçisi olan Fransa’nın ünlü gazetesine nasıl yansımış:
"Agdam’da bulunan basın mensupları, Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu, Azerilerin propagandası değil bir gerçektir."
"Gafion denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, 2 Mart günü Hocalı'nın bir kilometre batısına yüz Azeri cesedini getirip yığdı. Son kamyonda on yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. O sırada Tiranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öbür cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra bütün cesetleri yaktılar. O sırada yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim…" Ermeni Gazeteci Daud Kheyriyan’ın “Haçın Hatırı İçin” adlı kitabından/ Le Monde Gazetesi, Fransa, 14 Mart 1992
Hocalı’da yaşananlar vahşet, Hocalı’da yaşananlar dehşet, Hocalı’da yaşananlar acı…
Ama bundan daha acı olanı, başta Türkiye olmak üzere bağımsız Türk cumhuriyetlerinin tamamında kendini güya Türk olarak tanımlayan çoğu kişi ve kuruluşun Hocalı’da yaşananları soykırım olarak tanımlamaması, tanımaması, bu Ermeni vahşetini sözüm ona bir esefle ve lanetle kerhen kınaması, Türk'e karşı her ne varsa bir avuç tuz alıp koşarken, ocağına ateş düşen kardeşinin acısına karşı kör, sağır, dilsiz kalmasıdır.
Ele kardaş, kardaşa el olmasıdır...
…dır!
…dır!
…dır!
Yeter yüreğim yeter! Artık sükût zamanıdır.
Fakat bu sükût ikrardan değildir ha!
Bazı sükûtlar isyandandır..!
26 Şubat’ta Hocalı’da ve 20 Ocak’ta (20 Yanvar ya da Qara Yanvar) Bakü’de hayatını kaybeden Can Azerbaycanlı kardeşlerimizi, Azerbaycanlı Şair Mehmet Aslan’ın mısralarıyla anıyorum. Ruhları şad olsun!..
Karanfil şehit kanı,
Ağla karanfil, ağla!
Ağla, inlet meydanı,
Ağla karanfil, ağla!
Civanlara kıydılar,
Tanklar altta koydular,
Kanın içip doydular!
Ağla karanfil, ağla!
Uzak menzil, acı yol,
Yoldu yol, ilacı yol,
Şehitlere bacı ol!
Ağla karanfil, ağla!
Bu günahsız kanlara,
Bu didilmiş canlara,
Bu cansız civanlara,
Ağla karanfil, ağla!
Hayra şer üstün geldi,
İniltili ün geldi,
Ağlamalı gün geldi,
Ağla karanfil, ağla!