A- KURAMSAL ÇERÇEVE
Evet, geleneksel ve tarihsel dinsel anlayışlardan da farklı olan bir LAİK AHLAK ANLAYIŞİ vardır. Fakat laik bir ahlak anlayışının oluşabilmesi için iki önemli gelişme ve değişimin ortaya çıkması gerekmiş.
Birincisi Batı toplumlarında aydınlanma felsefesine bağlı olarak dinsel otoriteden bağımsız eleştirel özgür aklın ve deneysel bilim anlayışının gündelik düşünme ve yaşama biçimine egemen olması ya da başka bir söyleyişe göre de toplumsa ZİHNİYETİN dogmatizmden kurtulup ÇAĞDAŞLAŞMASIDIR.
İkincisi de, bilimin ve teknolojinin değiştirici ve dönüştürücü etkilerine bağlı olarak, dinsel, tarımsal bir toplumsal yapıdan ve düşünme biçiminden giderek sıyrılıp demokratik ve laik bir sanayi toplumuna kavuşmaktır.
Çünkü evrensel insan hakları, evrensel hukuk normları, pozitif ve negatif anlamda din ve vicdan özgürlüğü, laik devlet, laik toplum ve laik birey olmadan çağdaş ve demokratik bir devlet ve toplum kurma olanağı yoktur.
Bir tümce ile söylemek gerekirse:
Laik ahlak ancak ve ancak laik toplumsal yapı, laikliği ve demokratik toplumsal yapıyı biçimsel olarak değil, öz olarak benimsemiş ve özümsemiş devletlerin ürünüdür.
Mutlaka belirtilmesi gereken bir konu da şudur. Çağdaş, laik toplumlar ve devletler; geçirdikleri zihinsel, ekonomik, teknolojik, sosyolojik ve kültürel değişim ve dönüşümler nedeniyle; tek ırklı, tek dilli, tek inançlı, tek dinli tek mezhepli ve tek ideolojili değildir.
Tersine çağdaşlaşma, laikleşme ve demokratikleşme çok ırklı çok dilli, çok inançlı, çok dinli çok mezhepli çok ideoloji...bir devlet ve toplum yapısı oluşturmuştur. Böylece
toplumlar tekçi ( moniste) bir toplumsal yapıdan, çoğunlukçu değil, çoğulcu (pluraliste) bir toplumsal yapıya kavuşmuşlardır.
B- DİN KAYNAKLI AHLAK İLE LAİK AHLAK FARKLARI
1-Felsefi Temel:
Din kaynaklı ahlak anlayışı genel olarak inanılan bir Tanrı ya da ilahi otoritenin emredici buyruklarına dayanır. O ilahi buyruklara hiç bir eleştiri getirmeden kesin itaat edilmelidir. Çünkü Tanrı öyle buyurmuştur.
Halbuki laik ahlak eleştirel aklın ürünüdür. Felsefe olarak, evrensel insan hakları, tüm insanların doğuştan eşit oldukları, pozitif ve negatif anlamda din ve vicdan özgürlüğü ve adalet... gibi akılcı gerekçelere dayanır.
2- İnançsal Temel
Din kaynaklı ahlak o toplumca benimsenen dinin dogmatik inanç temelleri ve öğretilerinden şekillenir. Halbuki laik ahlakın temelleri dinsel öğretiler değildir. Evrensel akılcı, insancıl, (hümanist) adalet ve her toplumda kabul görebilecek genel geçer ahlak değerleri ve normlarıdır. Dinden değil toplumsal gerekler ve zorunluluklardan kaynaklanır.
3- Sosyolojik ve Kültürel Temel
Genel olarak, din kaynaklı ahlak, ortaya çıktığı, ya da içine doğduğu toplumun o dönemdeki yaşam koşulları, töreleri, alışkanlıkları ve geleneklerinden oluşan kültür normları, kültür kodları ve kültür değerleri ile sıkı bir bağlantı ve düzenleme gösterir.
Halbuki laik ahlak, yerel bölgesel ve hatta ulusal değerler ve kültür normları yerine insan hakları temelli, tekçi değil, çok kültürlü, evrensel, hümanist sivil sosyal normları dikkate alır. Din, mezhep, ırk, dil cinsiyet ve benzeri farklılıkları dikkate almaz.
4- Tarihsel Deneyim ve Birikim:
Genelde din kaynaklı ahlak, tarihsel olarak, hemen her toplumda geçmişte yaşanmış ve birikmiş olan o toplumdaki mevcut normallerden hareketle oluşur ve şekillenir.
Halbuki laik ahlak kodları ise aydınlanma çağında, eleştirel akıl ve deneysel bilimlerle yeniden biçimlenen yeni dünya görüşü ve bu dünya görüşüne kaynaklık eden çok kültürlü, demokratik, akılcı ve çağdaş değerler dizelgesine göre şekillenir.
SONUÇ:
Son sözler şu olmalıdır. Felsefi açıdan, günümüzün gelişmiş toplumlarında, çağdaş ve laik zihniyetle at başı giden, dinlerin ahlak öğretilerinden bağımsız, ya da din temelli olmayan laik bir ahlak anlayışı vardır, mevcuttur.
Fakat bu durum dinsel ahlak normlarının tamamen yerel, ulusal olduğu evrensellikten uzak kaldığı anlamına gelmez. Din kaynaklı ahlak normlarının önemli bir kısmı da yine evrensel niteliktedir.
Bu nedenle laik ahlak, dinsel ahlakın rakibi değil, tamamlayıcısı ve geliştiricisidir. Sosyolojik olarak, çoğulcu, çok dinli ve çok kültürlü ülkeler ve toplumlar için daha büyük önem taşır.