Malatya’nın Battalgazi ilçesine bağlı Orduzu Mahallesi yakınlarında yer alan Gelincik Tepesi, son yıllarda yapılan TOKİ konutlarıyla gündeme gelse de, bölge adını efsanevi bir hikâyeden alıyor. Yerel halk arasında kuşaktan kuşağa aktarılan bu hikâye, aşk ve acının iç içe geçtiği, taşlaşmış zamanın hatıralarını gün yüzüne çıkarıyor.
Bölgedeki eski yerleşim alanlarından Arslantepe’de geçen hikâyeye göre, yoksul bir anne ve kızı geçimlerini birkaç koyun ve kuzudan sağlıyordu. Genç kız, güzelliğiyle çevredeki gençlerin ilgisini çekerken, annesi kızını birine verecek olmanın getireceği yalnızlıktan korkuyordu.
Günlerden bir gün, genç kız pınardan su almak üzere yola çıkar. Burada tanıştığı Değirmentepe Kralı’nın oğlu, kızın güzelliğine hayran kalır ve ailesinden kızla evlenme izni ister. Başta gönülsüz olan anne, sonunda kızının istemini kabul etmek zorunda kalır.
Düğün hazırlıkları sırasında yaşanan trajik olay ise Gelincik Tepesi’nin adını almasına yol açar. Gelin alayı Gelincik Kayaları’na ilerlerken, kız evde oklavasını unurduğunu hatırlar. Bunu almak için geri dönen atlılar, anneden oklavayı alır. Ancak anne, içindeki kırgınlığı dile getirir ve beddua eder:
“Gelinlik tacınla, elbisenle, atınla, askerinle, alayınla taş kesilesin!”
Bu sözler anında gerçekleşir; düğün alayındaki tüm insanlar, atlar ve eşyalar kayalıklar arasında taş kesilir. Halk arasında “Gelin Kayası” olarak anılan bu alan, zamanla Gelincik Tepesi olarak isimlendirilir.
Yerel tarihçiler ve halk, Gelincik Tepesi’ni sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda taşıdığı efsanevi hikâyeyle de hatırlıyor. Yüzyıllardır aktarılan bu hikâye, bölgenin kültürel belleğinde unutulmaz bir iz bırakıyor.