Osmanlı döneminde kayısının tarihi ve önemi hakkında arşivlerde sınırlı sayıda bilgi bulunmasına rağmen yapılan araştırmalar kayısının Osmanlı topraklarında uzun yıllardır değerli bir ürün olduğunu gösteriyor.

1502 yılına ait en eski kayısı kaydı II. Bayezid’in Anadolu'da yayımladığı "Kanunname-i İhtisab-ı Bursa" adlı yönetmeliğe dayanıyor. Bu kanunda yaş zerdali için fiyat standartları belirlenerek, kayısının ticari değerine resmi bir anlam kazandırılmış.

Macar botanikçi Dr. Suranyi Dezső'nün araştırmaları ise Osmanlı ile birlikte kayısının Macaristan’a taşındığını ortaya koyuyor. 1526 yılında Osmanlı’nın Macaristan’ı fethi sonrası, kayısı fidanlarının Budapeşte ve çevresinde yetiştirilmeye başlandığı ve “Magyar kajszi” gibi farklı çeşitlerin geliştiği belirtiliyor.

Malatya'da her biri ayrı bir hikaye anlatan köy isimleri!
Malatya'da her biri ayrı bir hikaye anlatan köy isimleri!
İçeriği Görüntüle

Ünlü seyyah Evliya Çelebi, 1655 yılında Malatya’dan geçerken Seyahatnamesinde 53 bin nüfuslu şehirde 7 bin 800 meyve bahçesi ve yedi farklı kayısı çeşidinden söz ediyor. Çelebi, özellikle “Kırmızı, Sarı, Müşmüş, Beyaz, Bey, Sulu ve Etli” isimli kayısı türlerinin bahçelerden zor şartlarda şehre taşındığını, bol kayısıdan pestil yapıldığını aktarıyor.

Diğer Osmanlı dönemi kaynaklarında kayısı ile ilgili bilgiler sınırlı kalırken, 17. yüzyıl şairi Malatyalı Niyazi Mısri, şiirlerinde Malatya’daki Asbuzu bahçelerini ve doğal güzelliğini övgüyle anlatıyor; bu bahçelerde kayısı ağaçlarının ayrı bir yeri olduğu ifade ediliyor.

1838 yılında Anadolu’ya gelen Alman subay Moltke ise hatırlarında Malatya’yı detaylı anlatmasına rağmen kayısıdan çok az bahsediyor.

Modern araştırmacılardan Adnan Işık ise “Malatya 1830-1919” adlı eserinde, Osmanlı döneminde Malatya bahçelerinin bereketi ve kayısının ekonomideki önemli yerini vurguluyor. Yıllık 30 bin okka kuru kayısı üretimiyle Malatya’nın, komşu vilayetlere önemli miktarda kayısı gönderdiğini belirtiyor.

Muhabir: Seher Akbalık