TBMM Zirai Don Olayının Sonuçlarının Araştırılması Komisyonu’nun çalışmaları kapsamında Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan, mecliste bir sunum yaptı.
“İklim değişikliği istikrarsız bir tarım üretimine sebep oluyor”
“Türkiye'nin 12 Nisan gecesi yaşadığı zirai dondan kaynaklanan ve üretimin ciddi anlamda zarar gördüğü her halükârda şu anda ortada ve bunu tartışmaya devam ediyoruz” diyen Özcan, sunumunda şunları kaydetti:
“Tabii, toplamda 30'un üzerinde ilin etkilenmiş olduğu toplam 16 tane önemli ürünün kısmen tabii burada stratejik ürünlerde zarar görülmediği ama prestij ürünlerde özellikle biliyorsunuz, Türkiye'nin kuru meyve ihracatında çok önemli 2 tane lokomotif ürün, biri Malatya kayısısı, biri de tabii Manisa üzümü de bu anlamda birazdan Manisa Borsa Başkanımız da sizi bilgilendirecek ama Türkiye aslında sadece bölgesel ve yerel anlamda değil, Türkiye'nin bu anlamda kuru meyve ihracatında ve diğer özellikle bu tarım ürünleri üretiminde çok ciddi anlamda bir zarar gördüğünü hep beraber görüyoruz. Tabii, son yıllarda özellikle iklim değişikliğinin sürdürülebilir tarım üzerindeki olumsuz etkilerini hep beraber müşahede ediyoruz. Komisyon raporlarına bundan sonraki yıllarda özellikle bu anlamda bütün dünyadaki gelişmiş teknolojilerin mutlaka Türkiye'de de uygulanabilir anlamda bu ülkeye taşınmasını hepinizden rica ediyoruz çünkü Türkiye bir tarım ülkesi, hep beraber bunu her fırsatta konuşuyoruz. Dolayısıyla burada sürdürülebilir tarımın aslında maruz kaldığı her zorluk istikrarsız bir tarım üretimine sebep oluyor, bu da özellikle ekonomi çevreleri tarafından da aslında bu zincirin en önemli halkalarından olan tacir, tüccar ve ihracatçıyı da ciddi anlamda zor durumda bırakıyor.”
“Üreticiye sağlanacak olan destekler, rakamlar netleştirilerek ödenmelidir”
Malatya’nın 12 Nisan’da yaşadığı zirai donun bir benzerini 2014 yılında yaşadığını anımsatan Özcan,
“Malatya'da biz 2014 yılında da yine buna benzer bir krizle karşı karşıya kalmışlık ama 2014 yılından 2025 yılına kadar da bu anlamda da maalesef herhangi bir önlem veya bu anlamda teknolojik bir yatırım da yapamadık. Tabii, biraz önce Ziraat Mühendisleri Odası bu eksi 4'ten sonrasında çok da bir faydası olmadığını ifade ediyorlar. Doğrudur ama dünyanın farklı ülkelerinde de eğer... Bu manada ve bu anlamda zirai donu engelleyici veya önleyici, kısmen zararı en aza indirecek olan tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Tabii, Türkiye'nin bu yıl özellikle meyve üretiminde beklediği 28 milyon ton üretimin tahminen 21 milyon tonlara kadar gerileyeceği ve 7 milyon ton kadar bir açık olduğunu görüyoruz. Bunun hem ekonomiye etkilerini hem de tüketicinin aslında burada bu ürüne ulaşımında çekeceği zorlukları hep beraber tahlil etmemiz gerekiyor. Burada sadece konuyu üretici merkezinden biraz daha çıkarmak istiyoruz. Tabii ki biz bu yaşanan kriz de asıl en büyük zararı ve sıkıntıyı üreticinin gördüğünü her fırsatta ifade ediyoruz çünkü onlar üretmezse, biz onu satamayız ve ülkeye de ekonomik gelir elde edemeyiz ama bütün bileşenlerin gördüğü zararın raporlara yansımasını aslında bekliyoruz. Özellikle bu ürünün ihracatını gerçekleştiren firmaların bir yıl boyunca mesela ben Malatya için, lokal olarak Malatya'yla ilgili bunu söyleyeyim, biz yılda toplamda 5 bin kişinin üzerinde bir istihdam sağlıyoruz ürünü sadece ihracata hazırlama bölümünde, hasat döneminde 30 bin aile misafir ediyoruz. Toplamda 800 bin ton yaş kayısı üretme rezervine sahibiz, böyle bir kapasitemiz var. Dünyada üretilen yaş kayısı toplamının yüzde 20'sini üretiyoruz. Kuru kayısının da tabii, son zamanlarda özellikle Orta Asya kriziyle beraber kuru kayısı üretiminde kısmi bir gerileme yaşıyoruz ama yıllık ortalama ihracatımız 100 bin ton ve bununla beraber de son yıllarda 500 milyon dolar da hedeflediğimiz ihracat rakamlarını yakaladık. Tabii, 500 milyon dolarlık ekonomik bir kazancın bir yıl bir şehirde olmadığını hesap ettiğiniz zaman, bunun bütün parçalarının ekonomik anlamda da üretimi anlamında, fabrikalarda, işletmelerde bunun hazır hâle getirilmesi anlamında da zincirin bütün halkalarının çok ciddi anlamda zarar gördüğünü hep beraber görüyoruz. Bu manada, özellikle üreticiye sağlanacak olan desteklerin bir an önce Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği bağlamda altı doldurularak rakamlar netleştirilerek her ürünün bir yıl bu süre içerisinde üretim aşamasına gelene kadar uğradığı o maliyetler ortaya çıkarak bir an önce bunun mutlaka üreticiye ödenmesi gerektiğini ifade edelim. Kısmen de bu üretim aşamasından sonra bu ürünü ihracata hazırlayan diğer bileşenlerinde mutlaka belirli alanlarda desteklenmesini de sizden rica ediyoruz yani komisyon raporlarına bunun mutlaka girmesini istiyoruz. Bunlar SSK, BAĞ-KUR destekleri olabilir, ekonomik anlamda daha farklı ihracatçıyı destekleyici birtakım destekler olabilir ama hem üreticinin hem de diğer bileşenlerin bu manada bu komisyondan ciddi anlamda bir beklenti içinde”
ifadelerini kullandı.
“Malatya’da yüzde 101 hasarla karşı karşıyayız”
Malatya’da ağır bir tablonun olduğuna dikkati çeken Özcan, şunları kaydetti:
“Malatya, diğer zirai don yaşayan illere göre bizim gördüğümüz kadarıyla sizin raporlarınıza da yansımış biz, yüzde 101 hasarla karşı karşıyayız. Yani, ilk defa, yüz elli yıldır bir iklim kamçısıyla karşı karşıya kaldık ve bu yüzde 100 oluşmuş zararın boyutlarını tahmin edebilirsiniz. Burada, üreticiyi, kısmen bu ürünü hazır hâle getirene kadarki masraflarını sübvanse etmekle beraber, bununla beraber de mevcut bankalara, devlet bankalarına ve kooperatiflere olan borçlarının mutlaka bir süre faizsiz ötelenmesi gerektiğini ifade edeyim. Niye? Biz, son beş yıldır zaten iklim değişikliğinden kaynaklanan krizlere maruz kalıyoruz. Biz, bu anlamda, her yıl tahmini rekoltelerimizin 170 bin tonlardan son beş yılda 70 bin tonlara düştüğünü de sizlere gönderdiğimiz raporlarda görebilirsiniz. Bazı üreticilerimiz son üç yıldır ürün alamadı, bazıları iki yıldır alamadı. Dolayısıyla, burada ortaya çıkacak olan rakamların yüzde 100 olarak ödenmesini... Yani, özellikle Malatya'nın bu anlamda diğer illere göre daha çok zarar gördüğünü düşünüyorum. Tabii ki diğer iller de zarar gördü ama Malatya daha 2023 yılındaki 6 Şubat depreminin travmasını atlatmadan maalesef bu defa da böyle bir ekonomik zorlukla ve sıkıntıyla karşı karşıya kaldı ama sizlerle beraber, hep beraber biz bu sorunu ve sıkıntıyı aşacağımızı düşünüyoruz. Bu konuda mutlaka Türkiye'de sürdürülebilir tarımı ve bütün bileşenlerini, üretim ve son rafa kadar olan bölümde, her manada zarar gören ve sıkıntı çeken herkesin desteklenmesi gerektiğini mutlaka Komisyonunuz, sizler bizden daha çok iyi biliyorsunuz. Yani, ülke ekonomisine ve Türkiye'nin kuru meyve ihracatına etkileri raporlanacak büyük ihtimalle. Yani, özellikle Malatya'da sokakta yürüdüğünüzde inanın ki her üç kişiden 2'si kayısı üreticisidir. Kayısı Malatya'nın aslında siyasal, sosyal ve ekonomik hayatının tam merkezinde olan bir ürün. Yani, 100 bin ton ihracat yaptığını düşündüğünüzde de bunun... Bizim sadece ürettiğimiz ürün bir ihracat ürünü yani diğer ürünlerden en önemli farkı mutlaka bu. Fiyatların çok sert makas değiştirmesi ciddi anlamda pazar kayıplarına sebep olacak. Bununla ilgili mutlaka Komisyonunuzdan bunu da talep ediyoruz yani bu pazar kayıplarının önüne geçebilecek tedbirler nasıl alınabilir; bunu da mutlaka değerlendirmenizi talep ediyoruz.”
“Malatya’da yaşanan travma diğer illerden çok daha farklı”
Malatya’da yaşanan travmanın diğer illerden çok daha farklı olduğunu dile getiren Özcan,
“Tabii, yine ifade edelim, daha önce deprem döneminde sağlanan birtakım imkânlar vardı. Burada genel hayatı etkilediği için Malatya'da hizmet sektörü de durma noktasına geliyor. Yani düğün salonlarındaki düğün iptalleri sayısını burada söylemek çok doğru olmayabilir ama buna inanın yani Malatya'da yaşanan travma diğer illerden çok daha farklı. Tabii ki her ilin kendine göre birtakım sıkıntıları, zorlukları var ama Malatya bu manada çok zor durumda”
diye konuştu.
“TARSİM’in mevcuttaki yönetmeliği güncellenmelidir”
TARSİM ile ilgili yaşanan sıkıntılara da dikkati çeken Özcan,
“Özellikle TARSİM'in mevcuttaki yönetmeliğinin güncellenmesi gerektiğini de ifade etmek zorundayım. Türkiye'de son yıllarda iklim değişikliği konusunda her fırsatta akademisyenler ve bu konudaki uzmanların beyanlarına rağmen TARSİM'in mevcut yönetmeliğinde herhangi bir değişiklik maalesef olmuyor. Eğer iklim değişmişse yönetmeliğin de mutlaka iklime göre güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz. TARSİM'e bir defa ödenen primlerde uygulamada eğer daha esnek bir durum sergilenirse de zorunlu hâle getirilmesinin de aslında çok doğru olduğunu düşünüyoruz. Yani, TARSİM özellikle bu iklim değişikliğinden kaynaklanan zorluklarda, daha çok zarar gören meyvelerin olduğu bölgelerde çok katı kurallar koymuş, eksperler çok bağımsız hareket etmiyor. Dolayısıyla, burada, TARSİM'in mutlaka üreticinin... Ve TARSİM'e karşı da bir güven kaybı söz konusu yani bunu da tahsis etmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa'da, dünyanın tarım ülkelerinin birçoğunda yani tamam, bunu bir sigorta şirketi gibi değerlendirebiliriz ama sonuçta devletimiz her anlamda ve her manada burayı sübvanse ediyor. TARSİM'in de zarara uğrayan üreticilerin de bir an önce uğradığı zararların hızlı bir şekilde tanzim edilmesi de lazım, ödemelerin bir an önce başlaması da gerekiyor”
ifadelerine yer verdi.
“Malatya'nın yaşadığı zirai don hadisesinin boyutları çok yüksek”
Özcan, konuşmasını
“Tabii, mutlaka ki Komisyon yapılacak yardımları belirlemede yetkili mi yani konunun o bölümüne çok hâkim değiliz ama Komisyon raporlarına Malatya'nın yaşadığı bu zirai don hadisesinin boyutlarının çok yüksek olduğunu... Yaşadığımız travmayı atlatabilmemiz zaman alacak. Özellikle Ziraat Mühendisleri Odamızın da belirlediği şekilde bizim ağaçlarımız zarar gördü yani mutlaka yerinde görmüşsünüzdür. Bu ağaçtan gelecek yıl verim elde edip edemeyeceğimizi henüz daha görmüyoruz, onu zaman gösterecek. Çünkü bizim sürgünlerimizin içerisindeki suyun çekildiğini gördük. Yavaş yavaş toparlanıyor, zaman alacak. Bunu da dikkate alırsanız, mutlaka bu, raporlarınıza da yansısın ve bundan sonra geçmişte yapmış olduğumuz bakım masraflarının aslında bu yıl 2 katına çıktığını düşünmenizi istiyorum yani ağacın gördüğü zarara istinaden bunu ifade etmek istiyorum”
sözleriyle tamamladı.