Nergis, doğanın en nadide çiçeklerinden biri olarak bilinirken, aynı zamanda Venüs’ün çiçeği olarak da anılmaktadır. Tüm zamanlar boyunca aşkın sembolü haline gelmiş bu çiçek, Yunan mitolojisinin en dokunaklı hikayelerinden birine de ev sahipliği yapmaktadır. Efsaneye göre, nergis çiçeği, bir peri kızının aşkı karşısında büyülenmeyen bir avcının trajik sonunun ürünü olarak doğmuştur.
Yunan mitolojisinde tanrılar ve insanlar kadar çiçeklerin de özel bir yeri vardır. Nergis çiçeğiyle ilgili de birçok farklı anlatı vardır, ancak en bilinen ve unutulmayan hikaye, bir avcı ve bir peri kızının aşkı etrafında şekillenir.
Hikaye, Ekho adlı peri kızının, kendisine aşık olan avcı Narkissos'a duyduğu derin aşk ve onun buna kayıtsız kalmasının ardından yaşadığı trajik son ile başlar.
Ekho, güzelliği dillere destan olan Narkissos'u ilk kez gördüğünde ona aşık olur. Ancak Narkissos, Ekho'nun sevgisine karşılık vermez ve ondan kaçmaya başlar. Bunun üzerine, kalbi kırılan Ekho, umutsuzca sevdiği adamın peşinden gider, ancak sonunda kalbini kıran adamın yokluğu içinde acı içinde ölür. Ekho’nun vücudu, kayalıklara dönüşürken, geriye yalnızca sesini bırakarak, yankılar hâlinde dağlara yayılır.
Olimpos Dağı'ndaki tanrılar, Ekho'nun ölümüne sebep olan Narkissos'a bir ceza vermeye karar verirler. Bir gün, avlanan Narkissos, açlık ve susuzluktan yorgun düşerek bir nehrin kenarına gelir. Nehirden su içmek için eğildiğinde, sudaki yansımasında kendi yüzünün olağanüstü güzelliğini fark eder. Kendisine duyduğu hayranlık o kadar derin olur ki, gözlerini sudan ayıramaz ve kendi güzelliğiyle büyülenir. Günden güne kendisini izleyerek tükenir, adeta bir başka Ekho gibi, sevdiği şeyin kavuşulmazlığında sona erer.
Narkissos’un ölümüyle birlikte, yansımasını izlediği yerde beyaz ve sarı renkleriyle mis gibi kokan çiçekler açar. Bu çiçek, Narkissos’un ölümünün ve hikayesinin sembolü haline gelir. Efsaneye göre, Narkissos’un bedeninin dönüşümüyle ortaya çıkan bu çiçek, nergis olur.