Çoktandır, ekonomik imparatorluk ve imparatorluğun tek zihniyetin kontrolünde tutulması çalışmaları yapılıyordu. Bunun için Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi, karşı çıkabilecek güçlerin zayıflatılması önemliydi. Irak, Suriye ve Mısır operasyonları ve Türkiye’ye yönelik oyunlar buna yönelikti. Bu oyunda, üzerinde uzun zaman çalışılmış terör örgütleri ile vekâlet savaşları verildi. Türkiye 15 Temmuzu yaşadı.
Olanları topladığımızda, ekonomik imparatorluğun arkasındaki gücün büyük başarı kazandığı ortaya çıkıyor.
Oyunda dikkat çeken diğer nokta; Rusya ve Çin gibi ülkelerin de, ekonomik imparatorluğun önündeki engeller olarak görülmesidir. Amerika ve arkasındaki “oyun kurucu güç” Rusya ve Çini de oyunun dışına itmek istiyor.
Peki, bu bilinmeyen bir şey mi? Elbette hayır! Ortada zor bir oyun var: Oyunu kuranlar da zorda, oyunlarla, devre dışı bırakılmak istenenler de…
Mesela Katar; Müslüman Kardeşler ve Hamas’a verdiği destek nedeniyle, terörü desteklemekle suçlanıyor. Neden? Zira ne Hamas ne de Müslüman Kardeşler, oyun kuranların beklentilerinin aksine, teröre, şiddete başvurmadı. Zaten, ne zaman Filistin meselesinde, Müslüman cephe, meseleyi siyasetle çözme iradesini öne çıkarmışsa, bunda belli başarılar kazanmışsa, hemen bir provokasyon yaşanmıştır. Bu defaki provokasyon, Trump’ınSuud gezisiyle hayata geçirilmiştir. Katar gibi coğrafi cirmi küçük, ekonomik cirmi büyük bir ülke kuşatmaya alınmıştır.
Oyun sahipleri, mevcut güçleriyle o denli şımardılar ki, Ortadoğu’nun kadim ve galibi olmayan karmaşasını önemsiz görüyorlar. Ortadoğu’da hiçbir zaman, gücü ellerinde tutanlar, tam ve sürekli bir başarı kazanamamıştır. Bundan sonra da kazanamayacaklar. Belki kısa vadede, çok can yakacaklar ama oyunlar çözüldükçe, ki önemli oranda çözülmüş durumda, karşı dengeler nedeniyle zorlanacaklar. “Ekonomisi ve askeri kapasitesi güçlü olanlar, oyundan galip çıkar” diye mutlak bir sonuç yoktur.
Ekonomik imparatorluk için, oyunu kurgulayanlar elbette tüm risk analizlerini yapmışlardır. Fakat taşıdıkları kibir onların en zayıf noktasıdır. Firavunların, tiranların, asıl terör besleyicilerinin ehemmiyetsiz gördükleri şeyler, kendileri için öldürücü darbeler üretebilir. Bugüne kadar böyle olmuştur. Batılıların kullandığını okuduğum bir söz vardı, aklımda yanlış kalmadıysa şöyle deniyordu: İnsanlar plan yapar, Tanrı yukarda güler!
Bu noktalara rağmen, insan olarak yapmamız gereken şey, birlikte, oyunlara karşı bir duruş sergilemektir. En zayıf güçlerin birlikteliği bile, bükülemez bir bilek oluşturabilir.
Ekonomik imparatorluğu adım adım hayata geçirmek isteyenlerin, Müslüman dünyada hayata geçirdikleri coğrafi parçalanma elbette üzücüdür ancak en ciddi tehlike ve dikkat etmemiz gereken nokta mezhebi parçalanmadır. Katar adımı, böyle bir parçalanmaya direnen “küçük güçlere” yönelik bir adımdır. Bu oyuna karşı, özellikle İran yeni bir dil geliştirerek adım atmalıdır. Meselenin Sünni, Şii meselesi olmadığını görmelidir. Oyunu kuranlar, hem Sünni çizgiyi, hem Şii çizgiyi önce kendi içinde parçalamak, sonra daha büyük kıyımlar oluşturarak, ekonomik imparatorluk yolunda, kendilerine karşı çıkabilecek kim varsa tasfiye etmek istiyorlar.
Topyekûn bir insanlık dayanışması veya belki bir doğu dayanışması gerekiyor.
Gelinen aşama, ekonomik imparatorlukta ortak istemeyenlerin, gözlerini iyice kararttığı bir aşamadır. İşin ihmale, altta kalanın canı çıksın demeye kalır yanı yoktur.
Bir diğer nokta: Ne ekonomik imparatorluğu kurgulayanlar son hamlelerini yapmış durumdalar, ne de bu oyunu görenler!
Ülkemiz açısından da gün daha çok birlik, daha sıkı kardeşlik günüdür!