Malatya'nın Pütürge ilçesinde yıllardır süren profolit madenciliği faaliyetlerinin çevreye ve bölge halkının yaşamına verdiği zararlar nedeniyle, çevre platformları ortak bir basın açıklaması yaptı. Pütürge, Arguvan, Kuluncak ve Hekimhan Çevre Platformları'nın öncülüğünde, Malatya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde toplanan çevreciler, doğaya verilen tahribatın geri dönülmez boyutlara ulaştığını dile getirdi.
“Geri Dönülmez Bir Yıkım Noktasındayız”
Pütürge Çevre Platformu’ndan Ramazan Derin yaptığı açıklamada,
“ 1993 yılından bu yana Pütürge'nin birçok köyünde sürdürülen profolit madenciliğinin, taşınma aşamasından işletme süreçlerine kadar ciddi çevre kirliliğine yol açtığını vurguladı. Derin, başta Taşmış, Gündüz, Karakaya Belen ve Örnek köyleri olmak üzere 57 sahada yürütülen faaliyetlerin ekosistemi geri dönülemez biçimde tahrip ettiğini söyledi.
“Doğanın sunduğu cömert yaşam, vahşi tüketimin pençesinde yok olmaktadır. Ekosistem kendini yenileyememekte, sürdürülebilirlik umut olmaktan çıkmıştır”
diyen Derin, tarım, hayvancılık ve arıcılık gibi temel geçim kaynaklarının büyük zarar gördüğünü, ekonomik kayıpların her geçen gün arttığını ifade etti.
“ÇED Raporları Yok Sayılıyor”
Basın açıklamasında, Sabancı Holding’e bağlı Çimsa ve ona bağlı taşeron firmaların işlettiği madenlerin, yasal zorunluluk olan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarını almadan faaliyet yürüttüğüne dikkat çekildi.
Derin,
“Tüm işletmeler ÇED sürecini işletmeden faaliyetlerini sürdürüyor. Devletin denetim mekanizmaları devre dışı bırakılmış durumda. Bu süreçte yetkili makamlar sessizliğe bürünmüş, sorumluluklarını yerine getirmemiştir”
ifadelerini kullandı.
Hasan Hüseyi Şahin: “Asfaltı Madenci Söküyor, Devlet Seyrediyor”
Basın açıklamasının ardından söz alan bir Pütürgeli Hasan Hüseyin Şahin ise yaşadığı mağduriyeti şu sözlerle dile getirdi:
“10 senedir köyümüzün yoluna asfalt döktürmeye çalıştık, sonunda zorla yapıldı ama madenci şirket gelip söktü asfaltı. Biz devletine bağlı, vergisini ödeyen vatandaşlarız. Ama madem devlet hakkımızı korumayacak, o zaman bize de söyleyin, başımızın çaresine bakalım. Biz yalnızca, devlete gösterdiğimiz saygının karşılığını bekliyoruz.”
Platform temsilcileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesini hatırlatarak, her bireyin sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu vurguladı. Açıklamada, yetkili kurumlar göreve çağrılırken,
“Çocuklarımıza tertemiz bir dünya bırakmak için doğa için adalet istiyoruz”
dedi.
Platformlar, idari ve adli süreçlerde alınan kararların uygulanmadığını, yapılan başvuruların ise hukuki temelden uzak gerekçelerle reddedildiğini belirtti. Ayrıca, siyasi ve idari desteklerin madencilik şirketlerini dokunulmaz kıldığını ifade ederek, hukukun üstünlüğünün ayaklar altına alındığını savundu.