'Sapanca Gölü Alarm Veriyor' başlıklı dosyanın bu bölümünde, yaşanan kuraklık ve su çekilmesinin biyoçeşitliliğe etkisi ele alındı.

  • DOSYA: Sapanca Gölü alarm veriyor

Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre Sapanca Gölü, Sakarya Havzası'nda 'İçme-Kullanma Suyu Havzası' statüsünde bulunan bir göl olarak ön plana çıkıyor.

Havzasında 1'inci ve 3'üncü derece doğal sit alanları barındıran tektonik göl olan Sapanca, içme suyu havzası niteliğinde olması nedeniyle ilgili mevzuat kapsamında koruma altında bulunduğundan ulusal veya mahalli sulak alan olarak tescil edilmedi.

Küresel ısınmanın neden olduğu sıcaklık artışı ve yağış düzensizlikleri, tüm su kaynaklarını olduğu gibi Sapanca Gölü'nü de olumsuz etkiledi.

Tarım ve Orman Bakanlığınca, sahip olunan biyolojik zenginliğin ortaya konulması ve korunması amacıyla 2013'te yüzde 100 yerli ve milli imkanlarla Cumhuriyet tarihinde ilk olarak 'Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi' gerçekleştirildi. Sakarya'ya ilişkin çalışmalar 2017-2018 döneminde tamamlanırken, envanter çalışmaları sonucunda nesli tehlike altındaki türlerle biyolojik çeşitlilik açısından önem taşıyan alanlar (özellikli alanlar) belirlendi.

Sapanca Gölü de özellikli alan olarak belirlenen sahalardan biri olurken, biyoçeşitlilikteki kayıpların belirlenmesi, mevcut durumun değerlendirilmesi ve değişimlerin kayıt altına alınması amacıyla gölde tür ve habitat düzeyinde etkin izleme faaliyetleri yürütülüyor.

Ayrıca, Türkiye'deki biyolojik çeşitlilik açısından önemli türlerin belirlenmesiyle nesli tehlike altına düşen veya düşebilecek türlerin korunması amacıyla Tür Koruma Eylem Planları hazırlandı. Sakarya için Tepeli Pelikan ve Çoklu Ördek Tür Eylem Planları da bulunuyor.

Sakarya Biyoçeşitlilik İzleme Programı'na göre Sapanca Gölü, hedef türlerce zengin izlenecek alanlar arasında yer alıyor.

Bilim insanları fosilleşmiş dinozor ayak izi keşfetti
Bilim insanları fosilleşmiş dinozor ayak izi keşfetti
İçeriği Görüntüle

Bu yılın kış ortası su kuşu sayım sonuçlarına göre, alanda 28 farklı türde toplam 49 bin 865 birey tespit edildi. Gölde sakarmeke, tepeli patka, elmabaş patka, çamurcun, yeşilbaş, küçük batağan, boz ördek, yalıçapkını ve saz delicesi gibi türler yaşamını sürdürüyor.

'Özellikle hassas türlerde azalma, dirençli türlerde ise artış söz konusu'

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, Sapanca Gölü'nün Türkiye'nin sağlıklı ve nadir ekosistemleri arasında bulunduğunu ancak özellikle nüfus artışı nedeniyle gölün sağlığının yıllar içinde kötüye gittiğini söyledi.

Bu değişimin sürmesi halinde su kalitesinin daha da düşebileceği uyarısında bulunan Ergül, özellikle kıyı bölgelerinde ekosistemdeki bozulmanın gözle görülür hale geldiğini aktardı.

Ergül, Sapanca Gölü'nün yaklaşık 60 metre derinlikte ve iyi bir yapıya sahip olduğuna işaret ederek, '2015-2016 yıllarında yaptığımız çalışmalarda Sapanca Gölü'nde ekolojik kaliteyi 5 üzerinden 5 yani 'pek iyi' olarak değerlendirmiştik. Ancak bugün aynı değerlendirmeyi yapsak bu puanın belki 4'e hatta 3'e düşebileceğini söyleyebiliriz. Çünkü o dönem örnekleme yaptığımız alanların bir kısmında artık su tamamen çekilmiş durumda. Gölde 50'nin üzerinde fitoplankton, 12 sucul bitki türü, 26 balık, 60'ın üzerinde kuş, 50'nin üzerinde omurgasız taksonu kaydettik. Ancak özellikle hassas türlerde azalma, dirençli türlerde ise artış söz konusu. Bu da ekosistemin baskı altında olduğunun önemli göstergelerinden biri.' diye konuştu.

Hassas türlerdeki azalmanın ve dirençli türlerdeki artışın, gölde 1950'lerden bu yana giderek yükselen özellikle azot ve fosfor içeren besin tuzu yüküyle doğrudan ilişkili olduğuna dikkati çeken Ergül, gölün bu açıdan geçmişte hassas fitoplankton ve makrofit türleri için ideal ortam oluşturduğunu kaydetti.

Ergül, azot, fosfor başta olmak üzere besin yükünün artarak daha kirli seviyelere kayması sonucu ekosistemin fazla bulanık ve besin açısından zengin bir yapıya dönüştüğünü belirterek, 'Bu yeni koşullara uyum sağlayabilen, daha dirençli ve hızlı çoğalan türler avantaj kazanırken, ekolojik kaliteyi gösteren hassas türler geri çekiliyor. Bu da gölün ekolojik dengesinin bozulduğunu gösteren en net göstergelerden biridir.' dedi.

Ekonomik değeri yüksek aynalı sazan popülasyonunun son yıllarda gözle görülür biçimde azaldığının altını çizen Ergül, 'Oligoket denilen, suda yaşayan salyangoz benzeri türlerin sayıları çok fazlaydı. Dirençli türlerin artması ekosistem için iyi bir işaret değildir. Bu eğilim özellikle 2018-2019 döneminden itibaren belirginleşti.' değerlendirmesinde bulundu.

'Su sığlaştıkça oksijen seviyesi düşüyor, canlılar ölebiliyor'

Ergül, su sığlaştıkça canlıların zarar gördüğüne işaret ederek, şunları kaydetti:

'Suyun çekilmesi bir domino etkisi yaratıyor. Omurgasızlar yok olunca bu canlılarla beslenen kuşlar yeterli besin bulamaz hale geliyor. Makrofitler yani sucul bitkiler kaybolunca balıklar yumurta bırakacak ve barınacak yer bulamıyor. Su sığlaştıkça oksijen seviyesi düşüyor, canlılar oksijensizlik nedeniyle ölebiliyor. Su azalınca birim hacimdeki kirletici derişimi artıyor, türler dayanma seviyesini aşan kirlilikle karşılaşıyor. Su sadece içme suyu değildir, orada bir yaşam var ve zincirin halkaları kopuyor.'

Sapanca Gölü'nün bugün karşı karşıya olduğu en kritik baskıların başında iklim değişikliğinin ve kuraklığın geldiğini vurgulayan Ergül, bölgede son yıllarda yağış rejiminin ciddi biçimde düzensizleştiğini söyledi.

Ergül, özellikle yaz aylarında uzun süren kurak dönemlerin göle gelen su miktarını önemli ölçüde azalttığına dikkati çekerek, mevsimsel yağış dalgalanmalarının artması, kış yağışlarının yeterince toprağa nüfuz edememesi ve buharlaşma oranının yükselmesiyle göl seviyesinin doğal yenilenme kapasitesinin zayıfladığını ifade etti.

Sapanca'daki su seviyesi düşüklüğünün yalnızca kuraklıkla açıklanamayacağını belirten Ergül, 'Kocaeli ve bölge mevcut su kaynakları nüfusu beslemekte zorlanıyor. Bu süreç ilerledikçe gölün hem hacmi hem de ekolojik kalitesi tehdit altına giriyor, iklim kaynaklı su açığı ekosistemin dayanıklılığını her yıl biraz daha azaltıyor.' dedi.

Gölü tehdit eden baskıların giderek arttığını ancak Sapanca'nın hala tamamen kaybedilmiş bir ekosistem olmadığını vurgulayan Ergül, şu ifadeleri kullandı:

'Su çekimlerinin bilimsel verilere dayalı olarak sınırlandırılması, havza içinde nüfus ve yapılaşma baskısını azaltacak düzenlemeler yapılması gerekiyor. Kıyı alanlarının doğal yapısını bozacak müdahalelerden kaçınılmalı ve evsel ile endüstriyel kirlilik kaynaklarında sıkı denetim uygulanmalı. Artan besin tuzu yükünün azaltılması için atık su yönetiminin güçlendirilmesi gerekiyor. Demografik dağılım ülke genelinde dengeli yapılmalı. Aynı zamanda iklim değişikliğine uyumlu su yönetimi stratejilerinin hızla devreye alınması çok önemli. Gölü kaybetmemek için bilim temelli, sürdürülebilir ve kararlı bir yönetim yaklaşımına ihtiyacımız var.'

Kaynak: AA