Suyumuzun Yol Hikâyesi (5)

Biri 1400mm, diğeri de 600mm çapında çelik borularla şehir merkezimize 1989 yılında su ulaştırıldı. Bu suyun depolara ve mahallelere ve oradan da evlere ulaştırılması yapıldı. Yapıldı yapılamasına ama uygulamada o günkü siyasi mülahazalarla bazı teknik konulara uyulmadığına tanık olmuşumdur.

Malatya merkez yerleşimlerine 1971 yılından başlayarak şehre taşınan, 700mm çelik borulardan depolara aktarılan içme suyumuzun depolarının kendi yapısından ve çelik borulardan ayrılarak, çeşitli çap ve nitelikteki boruların hem yapısından gelen bozuklukların olduğu, ayrıca dağıtımlarında, evlere yapılan abone bağlantılarının gelişi güzel yapılmasının bu kayıp ve kaçaklarımıza etkisinin önemli oranlarda olduğunu gördüm, biliyorum. Aynı yanlışlara 1989 yılından sonraki yıllarda, gerek 1400mm, gerekse 600mm çelik borulardan yerleşim yerlerine ayrılan hatlarda da devam ettiğini bizzat uygulamaların içinde bulunan biri olarak yaşayarak gördüm.

O günlerde gerek Malatya İller Bankası Şube Müdürlüğü yetkilileri, gerekse çalıştığım firma yetkilileri olarak, Malatya Belediyemiz üst düzey yetkililerine şirketin döşediği içme suyu hatlarından evlere bağlantılarının yapılmasına ilişkin öneriler sunuldu. Ev, iş yeri ya da gerekli kamu kurum ve kuruluşlarına içme suyu bağlantısının; ya bu içme suyunu döşeyen firma, ya bizzat belediyenin kendi elemanları, ya da ihaleye çıkılarak sorumlu olacak yeni bir müteahhitlik firmasına verilmesini, kontrolünün iller bankası ve belediyenin gözetiminde yapılmasının önerildiğini ve bunun önemli olduğunu bilenlerdenim. Sonra ne mi yapıldı? Su verilmiş boruların kontrolleri yapıldıktan sonra bağlantılar yapılmadan üzerleri örtülerek beklemeye alındı.

Aradan bir süre geçtikten sonra şahıslar evlerine apartmanlarına piyasada çalışan sucular aracılığıyla çeşitli zaman aralıkları ile sularını aldılar. Bu arada yine ne mi oldu? Demekten kendimi alamıyorum.

1-Cadde, mahalle ve sokaklar vatandaşlar tarafından zaman aralıkları ile sularını ehil olmayan suculara çektirdiler.

2-Cadde, mahalle ve sokaklara döşenen asfaltlar yeniden yeniden her ev, iş yeri, ya da başka gerekli yerler için ayrı ayrı zamanlarda alınan sular için, açılan her su bağlantısı nedeniyle asfaltlar durmadan bozuma uğradı, uğratıldı.

3-Döşenen su borularının ve su sayaçlarının vasıfları, yetkililer ve ilgililer tarafından zamanında kontrol edilemediği için, vasıfsız bu tip malzemeler, zamanından önce yıprandığından ve değiştirilemediğinden önemli su kayıp ve kaçaklarımızın nedenlerinden birinin de bunlardan kaynaklandığını ayrıca belirtmek istiyorum.

4-Evlere ve apartmanlara döşenen bu hatlar projelendirilemediğinden, sokak ve caddelerde su boruları arızalandığında, arızaların meydana geldiği yerler, bire bir tesbit edilemediğinden arızaların farklı farklı yerlerde aranılarak, asfaltlar ve yollar yeniden yeniden sökülerek, asfaltlar ve yollar sık sık bozuma uğratılarak, arıza yerleri tespit edilmeye çalışılmaktadır.

5-Bir Cadde, mahalle ve sokakta geçen çeşitli çaptaki su ishale hatlarındaki boruların hangisinden su alındığı ve bunlar projelendirilmediğinden yerleri bilinememektedir. Bu nedenle, cadde, mahalle ve sokaklarda bir arıza olduğunda, o cadde ve mahalleden geçmekte olan ishale hatlarındaki en üst vanadan su girişi kapatılarak arızanın giderilmesine çalışıldığından, bu su kesilmesinden dolayı etkilenmemesi gereken vatandaşlar dahi, bu suların kesilmesi nedeniyle bu su kesintisinden etkilenmiş olmaktadırlar.

6- Hemşerilerimizin birçoklarının su borularından evlerine içme suyu şebekesi alırken, kaçak su aldıklarına tanık olmuş ve bunlar belediye bildirilerek önlenmeye çelışılmıştır. Son bir anımı da anlatmadan geçemeyeceğim. Karakavak kayalık mevkiinde su borusunu döşeyip, bu borulara su verilip iller bankası kontrollerince, kontrolu yapıldıktan sonra boruların üzerini kapatıp o semtten ayrıldık. Üç dört gün geçtikten sonra vatandaşlardan biri, komşularının 1-2 dönümlük bahçesini içme suyu ile sulandığını bizlere iletti. Biz de belediye yetkililerine durumu ilettik. Bahçeye çekilen su borusu evdeki su sayacına uğramadan ayrı bir kolla ayrılarak bahçesine kaçak suyla sulandığı tespit edilmiş oldu. Söylediğim bu örneklerden yalnız bir tanesi. Peki, bu nedenle de su kayıp kaçaklarda biz hemşeriler olarak hiç mi suçumuz, günahımız yok?

Kayıp kaçaklar yalnız bunlarla sınırlı mı? Elbette değil. Yer altı vanalarından, ömrünü tamamlamış boru ve depolardan, hatta çelik borulardan da kaynaklanıyor. Yanılmıyorsam 20-25 gün önce Çöşnük bölgemizde bir çelik boru arızalanmış ve su gün yüzüne çıkmadan bir yolunu bulup kanalizasyon karışmış. Su basıncının düşmesi sonucu o hatta yapılan ölçümler sonucu bulunmasına bulundu ama 43 bin ailenin günlük suyumuz da kayıplara karışmış oldu. Maski yetkililer tarafından bu konuda basınımız da bilgilendirildi ve bu görüntüler basınımızda yer aldı.

Suyumuzun yol hikâyesinde daha neler var?

A.Biz içimize içimizden suyumuzun yol hikâyesine bakarken, dünya suyunun da kendine özgün bir yol hikâyesi var. O da durur mu? O da kendi yolunun hikâyesini yazmaya devam ederek yoluna devem ediyor. Oradan suyumuzun yol hikâyesine ekleyeceğim birkaç şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Dünyamız küresel ısınma nedeniyle, suya kaynaklık edecek karın ve yağmurların azalması sonucu dünyada, gerek sulama gerekse içme suyunda olumsuzlukların yaşandığı, geleceğin savaşlarının su üzerinden olacağı bilim adamları ve bu konun uzmanları tarafından dillendirilmektedir. Öyle ki, Afrika’da bazı ülkelerde temiz suya erişilmediğinden yüz binlerce çocuk ölümlerinin artığı, yine dünyada milyonlarca insanın bu nedenle ölüm kalım savaşı verdiklerini medyadan öğreniyoruz. Halen dünyada gelişmiş ve bu bölgeleri yıllardır sömürgeleri altında tutan ülkelerin, bu konuda hiçbir çabalarının olmadığını, giderek dünya zenginlerinin daha da duyarsızlaştıklarını söylemeden geçemeyeceğim. Daha geçtiğimiz hafta dünya medyası; dünyanın 8 iş adamının servetinin, dünyadaki 3,5 milyar insanın mal varlığına eşitlendiğini ifşa ettiler. Bir yandan dünyayı kirleterek dünyanın bozulmasına neden oluyorlar. Diğer yandan mal varlıklarına varlık katıyorlar. Hem küresel ısınmayı tetikliyorlar. Hem de bundan etkilenen yüz binlerce insanın, çocuğun temiz suya erişimine yardımcı olmuyorlar. Bu gidişle olacağa da benzemiyorlar. İnsanlık adına yazık, yazık ki, ne yazık? Artık dünya halklarının hep birlikte buna bir ses verip, hep birlikte ayıptır, yazıktır, günahtır demenin zamanı gelmedi mi diyerek, içimden bir sesle buradan seslendirmek istiyorum.

2-Bizler dünyanın bu durumunu gözeterek, kendi geleceğimize bunun etkisini en aza nasıl indirebileceğimizin yollarını yine insanlar olarak yine birlikte bulmak zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Bu küresel ısınmanın Malatya’mıza yansımaları var mı? Var. Uzmanlardan aldığım bilgilere göre barajlardaki sularda olduğu gibi, yer altından sondajla elde edilen içme ve sulama suyunda önemli oranda azalmaların olduğunu son on yıllık yaptıkları su ölçüm verileri ile söylüyorlar. Bu nedenle de, Gündüzbey su kaynağımızın beslendiği alanlardaki kar ve su yağışlarının azalması sonucu kaynağımızda su azalması var mı? Var.

3-Ancak; Sularımızın kesilmesinin asıl nedeninin Gündüzbey’deki kaynağımızdaki suyun azalması sonucu olduğunu düşünmüyorum. Ancak böyle bir olay var mı? Var. Su kayıp kaçağına etkisi var mı? Az miktarda olsa da var. Suyla ilgili açıklamada bulunan yetkililer de ayrıca bunu belirttiler. Bence suyumuzun bugünkü sorununun kaynağımızdan kaynaklandığını, önemli herhangi bir sorunun bundan kaynaklandığını düşünmüyorum. Yetkililerin açıklamalarının da bu yönde olmadığını belirtmek istiyorum. Ancak bir hususun altını da önemle çizmek istiyorum.

4-Bu su kaynağımız çevresinde büyük bir doğal afeti 1990’lı yılların başında kaptajımız da bir sel felaketi olarak yaşadık ve şehrimize günlerce su verilememişti. O günlerde selle kaptaja taşınan tonlarca büyüklüğündeki kaya parçaları teşhir amacıyla kaptajımız havuzlarının yanındaki alanda halen teşhir edilmektedir.

Kaptajımız çevresinde biz insanlar elimizle yanlışlar yapmadığımız ve çevresinde doğal afetlere karşı gerekli önlemleri bilimsel yöntemlerle aldığımız sürece, içme su kaynağımızın nüfusumuzu yüz yılların ötesine taşıyacağına inanıyorum. Bu yüz yıl içerisinde nüfusumuzun demografik yapısına baktığımda ve yaptığım hesaplara göre, yüzyıl içerisinde bugünkü suyu taşıdığımız hemşerilerimizin, bir milyonu aşmayacağını öngörüyorum. Bu yüzyıl içerinde bölgemize göçün etkisinin eskisi gibi olmayacağı gibi, giderek doğurganlık hızımızın azalması ve nüfusumuzun yaşlanması nedeniyle de yukarıdaki nüfus rakamımızı hatırlatarak, kaptajımızdaki su kaynağımızın beslediği şehir merkezimizdeki nüfusumuzun bir milyon civarında olacağını düşünüyorum.

Suyumuzun kaynağının iyileştirilerek bu haliyle korunması gözetilmesi ve yeniden ishale hatlarının, depolarının yenilenerek, yerleşme alanlarına ve yerleşim yerlerine akıtılacak suyumuzun gelecek 50-55 yılı kapsıyacak bir yol hikâyesine, yani Maskimizin hazırladığı ‘Master Plân Çalışmasına’ ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Bu konulara, Suyumuzun yol hikâyesine devam edeceğim.