YAĞMUR DÜŞLERİ

Bazı insanlar yağmuru hisseder, bazıları ise yalnızca ıslanır… /Bob Dylan

Yağmur; ıslak bir saç imgesine sarılır ve suyun hasretini hatırlatır. Kirpiklerimiz alışık olsa da ona, sözlerimize yağmur yağması bir başka hikâyedir ve şiirle sözün dansını bu iflah olmaz kaçamaklar belirler. Söz, bütün inceliklerini toplar ve düşer yağmurun peşine; gülüşlerimiz ıslanıncaya kadar koşar. Kuşlar kanat gererler gökyüzüne, gagalarıyla taşırlar bulutları ve şiiri; işte o zaman şairin ayağı yerden kesilir, kendi yalnızlığına bir ezgi tutturur. Yağmur yapmıştır yapacağını…

Güneş doğurur bütün sevdaları ve şiiri; ancak yağmurda büyür yine de söz. Söz yağmurun yüzüdür, kırlangıçların kanadında gezer, en yücelere konar. O nedenle söz bilgedir ve gezegeni bilir. Kuşlara eşlik eden söz nasıl bilge olmasın ki?

Yağmur ve sözün düeti bu mevsimde daha çok hissedilir oldu. Malatya her gün bulutlarla buluşuyor neredeyse. Ezgileri saçlarına dolaşan bu şehir, büyük sürprizler yapıyor böyle. Bulutlu gökyüzü manzaraları, Beydağı’nın hırçın yamaçlarında kalan akşamsefaları, yıkanmış caddeler, hanım eli kokan sokaklar içimize doğru akar…

Varsın ajanslara keder düşsün, günbatımına bakadursun kuşlar, yağmur hepimizin sözcüsü olur. Bizi söyler, bizi dinler, kederi de savurur, şarkıları da iliştirir saçlarına. Sonra bir gelinlik olur salkım söğütler, bahçemize bir seremoni çağırır, ıslak ezgiler serilir çardağımıza. Bir gül açar kırmızı, sarı, eflatun, beyaz… onlar da ıslanır ve hissederler. Yağmur damlalarının hikâyesini anlatır bir ozan. Tanıklığını söyler serçeler, gül, türküler belki de onları bir şair buluşturur…

Şemsiyesiz bir yağmur dilemişti vaktiyle bir arkadaşım. “Yağmur kaçağı olmayalım” diye kaç şair yaslanmıştır bulutlara. Sonra güleç yüzlü çocuklar bu şehrin yüzüne umudun resmini çizerler, mutluluğu onlardan öğreniriz. Abidin Dino da buradan nasibini almıştır, ilhamını da. Mutluluk/ mutsuzluk karışık bir ömür biçilir bize. Bir sarkaç olur gölgelerimiz, gider gelir söz ülkesine…

Kaç bin hasret, kaç bin ayrılık, kaç bin hüzün dudaklarımıza konar. Kalkar koşar düşlerimiz, saklambaç oynadıkları Beyler Deresi’nden. Bir tren sesi aralar akşamın yüzünü. Bir ayrılık düşer dallarına bütün ağaçların, onu bir yağmur takip eder. Gökyüzü bir merasim düzenlemiştir bu kalp kırıklığına…

Mevsimler, artık mevsimsiz hikâyeler anlatıyorlar bize.

Yağmur, bütün mevsimlerin kırılmış düşlerini onarıyor

Bir göç türküsüne diziliyor zaman

Kendi kendini boyuyor bulutlar

Ve hikayelerimiz değişiyor her yağmur yağdığında…