Yeni Nesil Sınav Sisteminin Kodları

Tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bir sınav gerçeği var. Milyonlarca öğrencinin liselere ve üniversitelere girme yarışında olması ancak bu şekilde çözülebilir. Başka seçenekleri devreye koymanın pek pratiksel yanı yok gibi. Eğer öyle olsaydı çoktan bir çözüm bulunurdu. Bazı küçük ülkeler ve ekonomik olarak çok gelişmiş ülkeler sınav dışı ve özellikle süreç odaklı yöntemlere başvurduklarını biliyoruz. O ülkelerde bile iyi okullara girmek için değişik isimler altında sınavlar yapılmaktadır.

Hele Hindistan, Çin ve diğer Asya ülkelerinde üniversiteye giriş için zorluk derecesi yüksek sınavlar yapılmaktadır. Özellikle teknolojik alanda ileri düzeyde olan Japonya ve Güney Kore’de sınavlar katı eğitim sisteminin önemli bir parçası. Türkiye’de ise zaman zaman sistem değiştirilse de liselere ve yükseköğrenime sınavla öğrenci alınmaktadır. Zaten bu konuda fazla alternatifte bulunmuyor. Sınav mutlaka olmalıdır ancak liselerdeki yüzde on blokajı üniversitelere de uygulanabilir. Üniversitelerin ürettikleri bilim, teknoloji, uluslararası saygınlık ve diğer kriterlere göre yüzde on diliminde yer alanlar ile diğer üniversitelerin bazı bölümlerine merkezi sınavla öğrenci alınması konusunda çalışma yapılmalıdır. Bunların dışındaki üniversitelere ise lisedeki başarı derecesi ve ek ölçütlerle öğrenciler yerleştirilmelidir. Ayrıca süreç içerisinde kendini çok geliştirip uluslararası standartlarda belli bir sıralamaya giren üniversiteler de tedricen sınava dâhil edilebilir. Her öğrenciye umut vaat ederek onları kurs-dershaneye mahkûm etmekten böylece kurtarmış oluruz.

Ülkemizdeki eğitim sisteminin eleştirilecek ve tartışmalı birçok yönü vardır. Ancak bu yazının konusu o değildir. Burada üzerinde durmak istediğim: yeni nesil soruların eğitim camiasında, öğrencilerde, velilerde ve eğitimin tüm paydaşlarında oluşturduğu süreci yönetmeye yönelik bir değerlendirme olacaktır. Bu bağlamda yeni nesil sorular eğitime yeni bir anlayış getirmiştir. Eski ölçütler ise ömrünü tamamlamıştır.Bazı tepkiler ve ezberlerin bozulması biraz da bundandır. Özellikle merkezi sınavlarda son yıllarda çıkan soruların şekli ve içeriği eğitimde ölçme ve değerlendirmeye yeni bir boyut kazandırmıştır. Eğitimdeki bu değişimin orta ve uzun vadede farklı sonuçlar üreteceği kuşkusuzdur. Gerek liselere girişte gerekse yükseköğretim sınavlarındaki soru türleri artık yeni nesil denilen türden.

Özellikle bu yıl yapılan Liselere Giriş Sınavı(LGS)sorularına baktığımızda PİSA soru modelinin izlerini rahatlıkla görebilmekteyiz. Bu gerçekten olumlu bir gelişmedir. Yükseköğrenim sorularında ise daha önceden bu süreç başlamıştı zaten. Takip ettiğim kadarıyla her yıl bu sistem bir adım yukarıya taşınmaktadır. Yeni sistemin ana kodları: çoklu düşünme sistemi, farklı bilgileri bir arada kullanma, analiz, muhakeme gücü ve sentez gibi üst bilişsel özellikleri kullanmayı gerektiren soru çözme temeline dayanmasıdır. Bu yeni soru tipleri süregelen eğitim paradigmalarının değişmesini de zorunlu kılmaktadır. Doğrusu da budur. Yapılandırmacı eğitimin temel dayanağı; öğrenciyi araştırmaya, öğrenmeye, merak duygusunu maksimize etmeye yöneliktir. Bilgiye ulaşmanın geride kaldığını, bilgiyi kullanmanın daha önemli olduğu günümüz dünyasında konunun elzem bir noktaya geldiğini görmek gerekir. STEM(bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik), endüstri 4.0 ve yapay zekâ gibi yeni nesil gelişmelerin eğitim bataryası içerisinde yer alması birçok ezberi bozmuştur. Tüm ülkeler kendilerini bu yeni düzene imkânları ölçüsünde ve eğitime verdikleri değer nispetinde değişiklikler yapmaktadırlar.

Zamanla tüm eğitim paydaşlarının kendilerini bu sisteme göre dizayn etmeleri gerekecektir. Eski alışkanlıklara devam eden ve bu konuda dirençli olan öğretmen ve öğrenciler en erken kaybedenler olacaktır. Kaybedenlerden biri de dershane sistemidir. Artık dershane sisteminin yavaş yavaş çöktüğünü görüyoruz. Belli bir süre içinde öğrenciye enjekte edilen bilgi yoğunluğu, soru çözme teknikleri ve “korsan çözüm” önerileri geride kalmıştır. Kitap okumanın önemi bu yeni dönemde daha da artmıştır. Yılardır okuma alışkanlığı kazandırmak için sarf ettiğimiz çabalar belki bu sınav sistemi ile kendiliğinden çözülecektir. Okuduğunu anlama, çıkarım yapma, olay örgüsünü çözme ve sorulardaki öncülleri yorumlama becerisi gelişen öğrenci bir adım öne çıkabilmektedir bu sınav sisteminde. Bir bakıma farkında olmadan sonuç değil, süreç odaklı eğitime doğru evriliyoruz.

İşte değişen dönüşen dünyada hayatımızın her alanına sirayet eden teknoloji-akıl ilişkisini daha ileri bir seviye taşımanın yolunun eğitimden geçtiğini görmemiz için tüm bu gelişmeler birer fırsat. Eğitim paydaşlarının bu yeni nesil eğitime katkıları geleceğimizin belirleyicisi olacağını düşünüyorum. Konu ideolojik bakışlara kurban edilmeyecek kadar hayatidir.

Gençlerimizi teknolojik bağımlığa teslim etmeden eğitimi nasıl üst basamaklara çıkarabiliriz arayışı içinde olmalıyız. O zaman gerek teknolojik üstünlük, gerek insan kaynaklarını kullanarak eğitim yoluyla ekonomide büyük bir katma değer üretmiş oluruz.

Hep eğitim için sihirli değnek arıyorduk ya! Yeni nesil soru tipleri ve eğitime yansıyışı bu ütopyamızı gerçekleştirmeye vesile olmasın mı?