Dışarıdan bakınca, Türkiye toplumu hemem hemen her alanda örgütlenmiş bir toplum olarak göze çarpar Memlekette, hemen hemen her meslek dalında meslek sahiplerini temsil eden dernek, oda, kooperatif, birlik vb gibi adlar altında örgütlenip faaliyet gösteren kuruluşlar var. Kimi resmi, kimi gayri resmi. Dini cemaatler, Siyasi partiler, Sendikalar, Esnaf odaları, Ziraat odaları, Kooperatifler.

İnsan hakları, hayvan hakları, kadın, çocuk, emekli, işçi işsiz dernekleri....vs.

Bunların çoğu bir süre faaliyet gösterip tabanlarında fazla karşılık bulmadıkları zaman faaliyetlerine son verip kapanıyor. Kapanma nedenlerini soruyorsun hemen hemen tamamının nedeni ekonomik. Yani para. Yani parasızlıktan doğan nedenler.

Parasızlıktan dolayı faaliyet gösteremeyen bu kuruluşların bir başka önemli ortak noktası, şu veya bu şekilde, dolaylı ve ya dolaysız bir şekilde devletin sağlamış olduğu finansman olanaklarından yararlanamadıklarıdır. Hal böyle olunca bu kuruluşlar hem örgütlenmenin ilk aşamasında, hem örgütlenmeden sonraki süreçte kolay kolay yöneticide bulamazlar.

Tabi bu kuruluşlara Türkiye'de ki siyasi partilerinde bir çoğunu ekleyebiliriz. Devletten parasal kaynak alan bu kuruluşlar ve partilerde nedense her zaman için neredeyse ölümüne varacak kadar mücadeleler, kavgalar olur. Rekabet her zaman en üst seviyede olur. Kaynak alamayan partiler ise zar zor yöneticiler bulurlar. Ne kadar doğru ve dürüst olurlarsa olsunlar kimse bırakın yönetici olayı yanında bile geçmez.

Şimdi;öyle yada böyle her kuruluş, oda, dernek, parti ve ya diğerleri, ne amaçla örgütlenmiş olurlarsa olsunlar, sonuçta kendi üyelerine bir şekilde ekonomik ve ya siyasi birtakım hizmetlerde bulunuyorlar.

Ha bunların, siyasi olanlarının demokratik olup olmadıkları, ekonomik amaçlı kurulanların üyelerine ne oranda ekonomik katkıda bulundukları tartışılır. Bana göre siyasi amaçlı kurulanlarında, ekonomik amaçlı kurulanların da yöneticilerinin ilk ve tek amaçları, öncelikleri tamamen ekonomik beklentilerdir. Ekonomik beklentinin boyutu ne kadar büyük olursa çıkar çevrelerinin ilgi ve alakası da o oranda büyük oluyor. İnsan tüm bunları bir şekilde kendi iç yapılarıyla, hizmet anlayışları ile makul ve mantıklı görebilir.

Ama içlerinde biri var ki örgütlenme amacı ile yaptığı hizmete baktığımızda ne yaptığına bir anlam veremiyor. Adına baktığınızda özellikle Türkiye tarımına, çiftçisi ve hayvancısına çok büyük hizmetler yapan bir kuruluş muş gibi geliyor. İçine baktığında işi sadece resmen bedava dan para toplamak olan bir kuruluş. Bu özelliği ile Türkiye de tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin sırtındaki bir kambur.

Peki hangi kuruluş derseniz. ZİRAAT ODALARI denen kuruluş. Yaptığı tek iş.İl ve ilçe tarım müdürlüklerinden verilen ÇKS (çiftçi kayıt sistemi)belgeleri karşılığında dekar başına para toplamak. Bu para tahsilatçılığının dışında Türkiye'de tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ne gibi bir katkısı var acaba. Merak ettim. Merak ettim bedavadan toplanan bu paraları nerede, hangi alanda kullanıyor. Sözde üyelerine bu anlamda bir geri dönüş var mı? Yöneticileri, çalışan personellin maaşları bu ödeneklerden karşılanıyor ise bu ödenekler hangi hizmet karşılığında tahsil ediliyor. İlçe tarım müdürlüğü bir hizmet yapıyor karşılığında cüzü de olsa bir para alıyor. Bu para karşılığında hiç olmazsa birkaç kağıt ve bir şeffaf dosya veriyor. Bunlarda oda yok. Bir bilgisayar, bir imza, bir mühür hepsi o kadar.