Bir bütün olarak düşünelim.

Ekonomik,sosyal,siyasal hangi toplumsal sistem olursa olsun,(Kapitalist veya sosyalist)eğer bir tıkanma sürecine girerse, sistem yine kendi içindeki ekonomik,sosyal ve siyasal dinamikleri kullanarak yeni ve farklı bir arayışa girerek bunu aşmaya çalışır.
Her arayış yeni iktidar değişikliklerini beraberinde getirir.
Bu değişim ve arayışlar bireylerin ya da güç ve dinamiklerin iradelerinin dışında gelişen ekonomik,sosyal ve siyasal koşulların zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Türkiyede normal seyrinde giden liberal kapitalist,ekonomik ve siyasal sistem açısında 17,25 aralık olayları bir kırılma noktasıydı.O kırılmayla birlikte siyasal dalgaya tutulmuş bir gemi gibi bir türlü normal rotasına giremedi.
Siyaset kurumu,yani bizat iktidar, kontrolü kaybetmemek için her ne yaptı isede başarılı olamadı.Aksine var olan çatlak hem ekonomide hem siyasal ve sosyal alanda gittikçe büyüdü. Ve bu büyüme devam ediyor.İktidar sistem değişikliğine giderek alternatif bir çözüm yaratmak istedi isede istediği sonuca ulaşamadı.
Normal özelliği bakımında serbest piyasacı olan ve kendi içinde de olsa siyasi müdahaleleri,baskı ve yönlendirmeleri kabul etmiyen liberal ekonomik sektör, kendi içinde çıkan iktidarın siyasi baskılarıyla uğraşmak zorunda kaldı.Bundan dolayı da rahat hareket edemeyince kendince bir takım ekonomik ve siyasi arayışlara yönelmek zorunda kaldı.
Her ne kadar tek başına, dünyada sadece Türkiye ye özgü olan başkanlık sistemini bir çıkış olarak denedilersede bu sistem istenilen sonucu vermedi.Vermediği gibi
Süreç içinde var olan sisteme giderek zarar verme noktasına geldi.
Şu an gelinen nokta itibariyle Türkiyede ki kapitalist liberal sistem hem ekonomik,hem siyasi olarak bir tıkanma süreci yaşıyor.
Yeni kurgulanan başkanlık(tek adam)siyasal sistemi, sistemi rahatlatacağının aksine tamamen kilitlemiş oldu.
Gelinen nokta itibarıyle sistemin tüm birimleri kendi içinde ve dışında sorunlu ve siyasal erk yani yürütmeyi elinde bulunduran iktidar(tek adam) bu sorunlara ciddi mantıklı çözüm de üretemiyor.
Siyasi alanda yeni parti oluşumları, tüm bu sorunların zorunlu bir sonucundan başka bir şey değildir.
Önümüzdeki dönemde siyasi parti olarak ortaya çıkacak olan partilerin,toplumsal tabanda karşılık bulup bulamayacağını zamanla göreceğiz.
Karşılık bulamaz diyen, özellikle şu an iktidara yakın olan siyasi analistler yanıldıklarını o zaman görecekler.
Çünkü sistemin tavanında oluşan boşluk,aynı şekilde hatta daha yaygın olarak toplumsal tabanda var.
Diyalektik bir gerçektir bu.Doğa hiç bir alanda boşluk kabul etmez.Hele toplumsal sistemlerde hiç kabul etmez.
Ekonomik ve sosyal koşulların toplumsal tabanda yarattığı travmalar (işsizlik,yokluk,yoksulluk,yolsuzluk..vs)Bu arayışları giderek toplumsal patlamalara kadar götürür ki bu daha tehlikeli bir sonuç olur.
Onun için yeni siyasi arayışlar bu bakımdan çok önemlidir.Ve karşılıkta bulur.
Tıpkı çok partili seçim sistemine geçildiği günden buyana yaşanan süreçte olduğu gibi.
Yani;
Demokrat parti tıkandı içinde çıkanlar tabelayı Adalet partisi olarak değiştirip yola devam ettiler.
AP tıkandı tabela ANAVATAN olarak değiştirilip yola devam edildi.
ANAP tıkandı ondan çıkanlar diğer benzerlerle bir araya gelip AKP tabelasını asıp yola devam ettikleri gibi.
Bu yeni oluşumlarda tabelayı değiştirip yola devam edeceklerdir.
Tabi bu sefer bir fark var.
AKP nin MHP lileşerek girmiş olduğu yanlış yoldan dönerek yola devam edecekler.
Yani sistemin ayarlarını bozan tek adamlık(başkanlık)sisteminden vazgeçip,tekrar demokratik parlamenter sistemine dönerek yapacaklar bunu.
Buna bir anlamda zorunlu bir onarma sürecidir de diyebiliriz.