Malatya medyasında geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen "1. Uluslararası Katılımlı Melita'dan Battalgazi’ye Tarih -Arkeolojik Kültür Sanat Günleri" etkinliklerini kamuoyuna olağanüstü çabalarıyla aktardı. Bu çabasının övgüsünü de, bu işin öncülüğünü yapan Battalgazi Belediye Başkanı ve Kaymakamı’ndan aldılar. Öncelikle bu işte emeği geçen herkesi başta Belediye Başkanı Selahattin Gürkan olmak üzere kutluyorum. Gerçekten etkinlik bana göre harcanan emeğe değdi. Tek kelime ile başarılı oldu. Güzel oldu. Devamı gelir mi? Gelmesini diliyorum. Devamı geleceğine inanıyorum. Elbette ki bu inancım boşuna değil. Bu inancımın boşuna olmadığına ilişkin bir anımı ilk kez burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bundan 4–5 yıl önceydi. Yerel Gündem 21 Çerçevesinde "Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nı" kurtarmak amacıyla Battalgazi'ye geziler düzenlemiş ve sonucunda belediye konferans salonunda bu konuda tartışma açılmıştı. Konuşma ve öneriler sonucunda oturum başkanı o günkü belediye başkanı Çerçi'den söz alarak "Sayın Başkan; kervansarayı kurtaralım kurtarmasına da bu salonda Battalgazi Kaymakamı, Belediye Başkanı, Belediye Meclis üyeleri veya Eski Malatya halkından kimse var mı?" diyerek salona dönüp sormuştum. Yalnız bir kişi ayağa kalkarak "Ben Eski Malatyalıyım. Adım Selahattin Gürkan, şu anda da İş- Kur Müdürüyüm" demişti ve ekleyerek, "Kültür varlıkları hepimizindir. Bunu el birliği ile kurtaralım" demişti. Bunu söyleyen ve orada Eski Malatyalı olarak bulanan bu kişi şimdi Battalgazi Belediye Başkanı. Umudum o ki Selahattin kardeşimiz bu işin üstesinden gelir. Yeter ki öncelikle Eski Malatyalı hemşerilerimiz başta olmak üzere tüm Malatyalı hemşerilerimiz ve bilim adamları ciddi olarak hem de ellerini taşın üstüne değil de taşın altına koyarak.

Elbette ki kültür varlıklarımız hepimizin ortak malı. Onları el birliğiyle korumalıyız. Ancak; öncelikle Eski Malatyalı hemşerilerimiz diyorum. Kısaca onun üzerine birkaç şey söyleyerek, önerilerime geçmek istiyorum. Elbette ki kültür varlıklarımız hepimizin "ORTAK MALI". Dil, din, cinsiyet, ırk, yer farkı gözetmeden onları birlikte sahiplenecek ve koruyacağız. Çünkü onlar doğanın bir oluşumu veya doğanın bir anlık alt üst oluşundan meydana gelmişlerdir. Tümüyle kültür varlıkları dediğimiz her türlü sanat düşünüş, dinsel inanç ve anlayışlar insanın doğayı değiştirerek oluşturduğu binlerce, yılık hazine olan kültür varlıklarımız. Yine öncelikle insanın bilinçli çabasıyla korunup kollanarak, gelecek hemcinslerine hem bir esin kaynağı, hem de bir yaşam biçimi olarak biriktirdiği şeylerdir. Bırakılmazsa; korunmazsa ne olur? Bugünkü dünyada bu işi iyi yapanların esiri olursunuz! Kölesi olursunuz! ‘Onların kültürü sizin kültürünüze baskın gelir.’ Dünya bunun sayısız örnekleri ile doludur. Neden öncelikle Battalgazi’deki onlarca kültür varlığımıza Eski Malatyalı hemşerilerimiz sahip çıkmalı? Yine geçmişteki bir anımı anlatarak bunu kısaca açıklamak istiyorum. Eski Malatya’ya gitmişliğim çok olmuştur. 1990'lı yılların ortalarında Yorum Gazetesi’nde başyazı yazıyordum. O günlerde gazetenin bürosu da Kervansaray’ın güney duvarının karşısında bir yerde idi. Zaman zaman büronun önüne kürsüyü atar, Kervansaray’a bakarak geçmişe dalar giderdim. Yalnız bu hülyalarımdan yine Kervansaray’ın duvarının kenarına kürsü atarak oturmuş Eski Malatyalı hemşerilerimizin yedikleri yemişlerin, kavun karpuzların kabuklarını kervansarayın avlusuna atmaları uyandırırdı.

Dönelim bugüne. Etkinlikler sonucu Battalgazi’ye gelenler kendi evlerine, memleketlerine döndüler. Kervansaray- Ulu Cami- Kanlı Kümbet ve onlarca kültür varlığımızı Eski Malatyalı hemşerilerimizin bağrına emanet olarak bıraktık. Atalarımız ne demişler; "Emanete hıyanetlik olur mu?" Akşamın karanlığında, gün ışığında ben orada yoğum. Aklım orada olsa bile, fiziki olarak emanetimi tahrip edenlere dur diyemem. Ancak sevgili Eski Malatyalı hemşerilerim sizlerin bilinçli davranışlarınız emanetimizi bozmaya çalışan kırılası ellere dur diyebilir. Geçmişte yani 1930'lu 1940'lı yıllarda demiryolu, Gazi İlkokulu yapımı sıralarında ve daha sonraları Eski Malatya'da birçok evin, dükkânın ve bahçe duvarlarının taşları ve direkleri buradaki tarihi ve sanat eserlerinin tahribi sonucu oluşmuştur. Bugün hala Derme İlköğretim Okulu’nun dış kapısının buradan sökülerek götürüldüğü söylenmektedir. Bu yapılar aynı zamanda kültür varlıklarımız olarak ciğerlerimizden parça parça koparılarak – sökülerek- inşa edilmiş ve varlıklarımız da böylece birer birer yok olmuşlardır. Ne olursunuz hiç olmazsa bundan sonra "BUGÜNE KADAR CİĞERLERİMİZİ KOPARDINIZ, SÖKTÜNÜZ. BUNDNA SONRA CİĞERLERİMİZE DOKUNDURTMAYACAĞIZ" diye bir pankart asarak tüm Eski Malatyalıların ve Eski Malatya’ya gelecek herkesin görüp okuyacağı bir yere asalım. Asalım ki bu gelecek kuşakların kulağına küpe olsun.

Bunun önemli bir yolu da, bu kültürel varlığımızı yarına taşıyacak olan Eski Malatyalı çocuklarımız. Daha okula başlarken, okulda okumayı yazmayı sökerken anaları ile birlikte eğitmek. Ne kadar bu işe erken yaşta başlarsak erken yol alırız. Haftada iki saat bu kültür varlıklarının belediyenin sağlayacağı araçlarla yerinde gezerek, insanların bilinçli bir çabası sonucu ürettiklerinin tüm hikâyesini onlara öğretmeliyiz. Sonra dönüp Battalgazi’ye gelenlere bu sanat eserlerini rehberleri olarak bu gençlerimizle buluşturarak, insan olarak değer bulduklarını farkına vardırmalıyız diyorum. Bunları düşünmemi ve yazmamı sağlayan bu etkinlikleri gerçekleştiren başta Belediye Başkanı Selahattin Gürkan olmak üzere bütün içtenliğimle herkesi kucaklıyor ve saygılarımı sunuyorum.

20 Eylül 2005 Malatya Gerçek Gazetesi