SÖZÜN ÖZÜ
Misafire ikram et, hiç karşılık bekleme,
Şu kadar param gitti sözünü de söyleme.
Misafirle on rızık gelir sen göremezsin,
Kesende bereketin sebebin bilemezsin.
BİR KÖY - BİR AYYAŞ –
BİR ÇOBAN!..
Biz yaşamasak da yaşayanların anlatımlarına inanır ve dinleriz, hem sonra anlatılan bize bazı mesajlarla dolu ise onu “hayırlı” olarak da algılarız, sözüne güvenilir bir hoca efendiden dinlemişliğim var, der ki o hoca efendi:
Köyün birinde birisi sabah akşam ayık gezmez, hep içkili olarak dolaşırmış, bu insan kendisine zarar verdiği gibi köyüne de “kötü örnek” olduğu için zarar verir, köyün imamı dahil bütün herkes “bu adam ölürse cenaze namazını kılmayacak ve onun cenazesini kaldırmayacağız” diye aralarında bir karar alırlar.
Bir zaman sonra alkolik adam ölür, hanımı köylüye haber verir ki köylünün yüzü “duvar” imam efendiye gider onda da umduğunu bulamaz, kadın ne yapacağını bilemez bir hale geldi, çünkü bu “cenaze” yerde kalmamalıdır, illa ki bunu toprağa gömmek gerekir.
Kadın kişi içinden “iş başa düştü” der ve bir inşaata arabasına kocasının cesedini zor da olsa yükler, köyün dışına doğru götürürken bir çobana rast gelir, çobana: “Allah için bana yardım et de bu cenazeyi gömelim” deri, çoban: “benim okumam yok, bilemem cenaze nasıl gömülür” dese de kadın: “senden okumanı istemiyorum, şuraya bir çukur kazalım da bunu onun içine gömelim, bana bunun için yardım etmeni istiyorum” der, çoban bu teklifi kabul eder..
Cenaze bildiğimiz merasimle olmasa da nihayet kabre koyulduğu için kadın rahatlamıştır, ertesi gün köylü kendi aralarında merak yüklü sözlerle konuşurlar çünkü içlerinden bazıları cenazesini sahiplenmedikleri, gömülmesin diye her türlü zorluğu çıkardıkları o ayyaş kişiyi “cennette” görmüş ve bunu hayretler içinde konuşmaktadırlar..
Ayyaşın hanımına sorarlar: “bunun bizim bilmediğimiz özel halleri, iyilikleri var mıydı?” diye, kadın bilmediğini söyleyince merakları daha da artar, kadın köylüye: “ben kocamı bir çobanın yardımı ile gömdüm” deyince çobanı arar ve bulurlar, çobana: “sen bu ayyaşa nasıl bir telkinde bulundun ki bizden bazıları rüyasında onu cennette görmüş?
Çoban: “Eşine de söyledim, okumam yok diye, ona bir telkinde bulunmadım, ancak cesedini kazdığım toprağa bırakırken içimden: ‘Allah’ım sen bilirsin ki ben misafir severim, evimde ikramda bulunduğum misafirler hürmetine bu cenazeyi bağışla’ diye dua ettim, bundan başka da bir şey yapmadım” der..
Hazret-i İbrahim’e (a.s) Cenab-ı Hak “Halil’im, yani dostum” dedi, Sevgili peygamberimizin atası olan şanı yüce peygamber İbrahim Halilullah o kadar misafir severdi ki: “evimin dört cihette kapısı olsunda bana gelen misafirler ilk gördükleri kapıdan evime gelsinler” yani yorulmasınlar istermiş.
Bizim millet olarak değişmez diyeceğim sanki değiştirmeye çalışanlar var “karakterimizdir” misafir ağırlamak, ekmeğimizi onunla paylaşmak, çünkü bizim değil bizi yaratan Allah’ın gönderdiği misafirdir, onunla hanemize bereket gelir, gönlümüz şen olur, hanemizin kapısıyla gönül kapımızı da misafire hep açık tutarız.
Böylesine güzel bir örfümüz varken sonradan icat oldu “Alman usulü” gerçi fazla yer tutmadı da, yine uygulayanlar olduğunu görüyoruz, tuhaftır ama gerçektir, daha ziyade şehir evlerinin en büyük, en güzel odasına “misafir odası” denir de o odadaki eşyalar hep yeni kalır, çünkü kullanılmaz, kırsal kesim yani köylerimiz öyle değil..
Bir nüfus sayımında bir köye görevli gitmiştim, muhtarın evine konuk oldum, o evdeki gördüğüm cana yakınlık, misafire ikramı hiç unutmuyorum, habersiz gittiğim için muhtar hazırlıklı değildi, yemek vakti bir yer sofrası kuruldu ve bir “lengeri” içinde buram buram tereyağı kokan bulgur pilavı ve yanında yine tereyağında pişirilmiş yumurta öylesine bir iştahla kaşığımı çalmışım ki hala o tadı, o lezzeti ve o misafire ikramı unutamadığım için burada anıyorum..
Bizim inancımıza göre misafirin duası reddolunmaz kabul olur, nitekim o ayyaşı gömen çobanın da misafirlerinden aldığı duanın bereketiyle duası kabul olmuştur, mübarek Ramazan-ı Şerif ayı aynı zamanda misafir ayıdır, sokağa çıkma yasağı olduğu için evlerimizde misafir kabul edemesek de onlara “ziyafet paketi” göndererek sevdiklerimizi evlerinde misafir etmiş oluruz diye düşünüyorum, hele bu sevdiklerimiz İslam’a aşık, Kur’ana hadim talebeler ise!..
EVDE KAL DUADA KAL
Selam ve dua ile.