Şimdi değil ama birkaç yıl sonra bugünlerde aslında oksijen değil de zehir soluduğumuzu anladığımızı anlayacağız. Birkaç yıl sonra akciğer hastalıkları baş gösterdiğinde anlayacağız depremin sadece 2 dakika da öldürmediği.

6 Şubat depremlerinde sonra memleketin havası iyiden iyiye değişti. Son araştırmalara göre Malatya’da hava kirliliği had safhaya çıkmış. Bunda şüphesiz yıkımların büyük bir payı var. Kentte 36 bine yakın bina yıkılmayı beklerken Malatyalılar da her gün toz bulutunun içinde asbest solumaya devam ediyor.

Her ne kadar yetkili isimler bunu dillendirmese de vatandaş asbest zehrini her gün ciğerine taşıyor. Kısa vadede etkisini ortaya koymayan asbestin zararları uzmanların deyimine göre birkaç yıl sonra akciğerlerden ortaya çıkmaya başlıyormuş.

Sizin de tahmin edeceğiniz gibi 7 aydır toz bulutunu soluyan Malatyalılara gelecekte ciddi sağlık sorunları bekliyor. Kimse demesin ki biz binalarda asbestli malzeme kullanmadık diye, çünkü asbestin yapılarda kullanılmasının yasaklanması daha birkaç yıl önce yapıldı.

Deprem üzerine yaptığı çalışmalarla sık sık medyada gördüğüm genç bir araştırmacı bir paylaşımında özellikle Hatay ve Malatya üzerinden durarak asbeste dikkat çekmişti. Onu bu açıklamaya itense okulların açılması. Bu araştırmacı Hatay ve Malatya’da en azında yıkımlar bite kadar okulların yüz yüze eğitim yerine uzaktan yapılması gerektiği önerisinde bulunmuştu. Belliydi, kaygılıydı. Geleceğin çocuklarının ciğerlerinin şimdiden asbest lifleriyle ele geçirilmesini istemiyordu.

Ki bence bu kararında da haklıydı.

Ama gelin gürünki her şeyi normalleştirme yarışına katan yönetimler eğitimi de buna alet etti. Kimse yanı başında binalar yıkılırken içerde ders yapan öğrencileri düşünmedi ve dolayısıyla uzun vadede onların sağlığını da.