Türkiye 6 Şubat 2023’te derin bir yara aldı. 7,6 ve 7,7’lik iki büyük deprem Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Diyarbakır, Adana, Kilis ve Elazığ’da büyük yıkımlara neden oldu. 11 koca şehir o gün kıyameti yaşadı. 53 bin insanımız hayatını kaybederken yüz binlerce insan depremden etkilendi.  Peki, deprem bir sürpriz miydi? Önlem almak imkânsız mıydı?

Türkiye, tarihi boyunca depremlerle iç içe bir coğrafyada varlığını sürdürmüş bir ülke tarih boyunca yüzlerce depreme maruz kaldı. Bu yüzden deprem riski taşıyan bölgelerde yaşamak, aynı zamanda bir sorumluluktur. Evlerimizi güvenli hale getirmek, acil durum planları oluşturmak ve düzenli olarak tatbikatlar yapmak, hayatımızı korumak adına önemli adımlardır. Ben ülkece bu sorumluluğu aldığımızdan pek emin değilim.  Eğer böyle bir sorumluluk bilinci kazanmış olsaydık depreme dirençsiz evler yapılmasına izin vermez, yerelde ve iktidarda bulunan yöneticilerden en büyük talebimiz deprem dirençli kentler olurdu. Bilime önem verir ve bilim insanlarının araştırmalarını önemserdik. Biz bu bilinçte bir toplum yaratmış olsaydık Türkiye 6 Şubat’ta yıkılmazdı. İnsanlar enkaz altında hayatını kaybetmezdi. Bilim ve bilim insanları dinlenseydi belki depremin bilançosu bu kadar ağır olmayacaktı.

6 Şubat’ın üzerinden tam bir yıl geçti. Depremden etkilenen 11 il için çalışmalar doğru veya yanlış devam ediyor. Önemli olan bizler geçen bir yılda ne öğrendik? Bilinçli bir birey olmayı, bilinçli bir toplum olmayı öğrendik mi mesela? Bilim insanları depremler konusunda uyarmaya devam ederken gerekli önlemler alınıp alınmadığına dikkat ediyor muyuz? 1999 Gölcük depremlerinden ders almadığımızı 6 Şubat depremlerinde gördük. Bizler eğer ders çıkarmamışsak belki bugün belki yarın belki 20 yıl sonra aynı acıları tekrar ve tekrar yaşayacağız.

Kısacası deprem gerçeğiyle yaşayan bir toplum olarak, bilinçli bir şekilde hareket etmek zorundayız. Deprem anında sergileyeceğimiz dayanıklılık, bu konuda gösterdiğimiz çaba ve aldığımız tedbirlerle doğrudan ilişkilidir. Unutmayalım ki, depremin ardında bıraktığı acıları azaltmak ve gelecekteki felaketlere karşı güçlü bir şekilde hazırlıklı olmak, hepimizin sorumluluğundadır.