Son yıllarda yapılan araştırmalar, ergenlik dönemindeki kız çocuklarında depresyon görülme oranlarının erkeklere kıyasla ciddi biçimde daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler neler? Uzmanlar hem biyolojik hem de toplumsal etkenlerin bu farkta büyük rol oynadığına dikkat çekiyor.
Hormonel Değişiklikler Etkili
Ergenlik döneminde yaşanan hormonal dalgalanmalar, özellikle östrojen düzeylerindeki artış, duygudurum dalgalanmalarına neden olabiliyor. Kadınlarda depresyon riskinin ergenlikten itibaren belirgin şekilde arttığına dikkat çeken uzmanlar “Kız çocukları biyolojik olarak ruhsal değişimlere daha açık bir yapıdadır. Ergenlikte başlayan regl döngüsü de psikolojik dalgalanmalara zemin hazırlar” diyor.
Toplumsal Baskılar ve Güzellik Algısı
Kız çocuklarının, erkeklere göre daha fazla toplumsal baskıya maruz kaldığına işaret eden uzmanlar, sosyal medya etkisinin de altını çiziyor. Kadın bedenine dair mükemmellik algısı, dış görünüş baskısı ve kıyaslama kültürü; ergen kızlarda özgüven kaybı ve depresyonu tetikliyor.
Aile İçi İletişim ve Cinsiyet Rolleri
Toplumsal cinsiyet rollerinin de bu süreci etkilediğini belirten uzmanlar, kız çocuklarının çoğunlukla daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda bırakıldığını ve duygularını bastırmaya teşvik edildiğini söylüyor. Aile içi iletişim eksiklikleri de depresyonun gelişimini hızlandırabiliyor.
Erkekler Belirtileri Gizleyebilir
Öte yandan, erkek çocuklarının duygularını bastırmaya daha fazla eğilimli olmaları nedeniyle depresyon belirtilerini göstermekte veya dile getirmekte zorlandıkları da biliniyor. Bu durum, depresyon oranlarında kadın-erkek farkının olduğundan daha fazla görünmesine neden olabilir.
Uzmanlar, özellikle ergenlik çağındaki kız çocuklarının duygularını ifade edebilecekleri güvenli alanlara ihtiyaç duyduklarını vurguluyor. Ailelerin bu dönemde empatik ve anlayışlı bir iletişim kurmaları, profesyonel destekten çekinmemeleri önem taşıyor.
