Yaşar abi.
Boyu, posu, endamı yerinde.
Dili, tatlı mı tatlı.
Çekti mi takımı, sanırsın esnaf değil.
T.C. Parlamentosunda Maraş milletvekili, valisi.
Elbistan, kaymakamı.
O biçim bir adam yani.
Elinden gelmeyen iş yoktur.
Neye atsa elini, ona yakışır.
Diğer kardeşler okurken o "Ben esnaf olacağım." demişti.
Bir maaşa "talim" edemem diyordu, dediğini de yaptı.
Baba vefat ettikten sonra bütün dükkanı resmi olarak üstüne aldı ve kayıtlı kuyutlu esnaf oldu.
İlk kayıt maliye sonra esnaflar odasıydı.
Sonra esnaf kredi kefalet kooparatifi.
Ne de olsa başkan arkadaşıydı.
Öyle ya ne olur ne olmaz.
Yarın bir gün kredi falan..
Her imza atışında kalbi heyecandan küt küt atıyor sanki yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Ne de olsa artık koca dükkan kendisinindi.
Üç katlı dükkan.
Şovrum, elemanlar, ünlü markalar, bayilikler.
Kasa.
Para.
Ciro.
Banka.
Kâr.
Patron.
Hür ve özgür.
Gel keyfim, gel.
Of be dünya varmış.
Kendi şehrinde markaydı.
Kötü alışkanlığı yoktu.
İşten eve, evden işe.
İşkolik yani.
Tek rakibi zamandı adeta.
Gel zaman git zaman şehir gelişti.
Hanlar, hamamlar, kat kat binalar, yeni markalar, bankalar.
Son model arabalar.
Yeni yeni rakipler.
Zincir mağazalar.
Yeni tarz, modalar.
Çift şeritli yollar, süslü kaldırımlar.
Akıllı telefonlar.
"Olsun." dedi.
"Ne güzel, vallahi gelişiyoruz." dedi.
"Daha iyidir." dedi.
Rekabet sonuçta.
Belli etmeden içten içe " Bu da neydi?" diye içinde geçiriyordu.
Onu düşün, bunu düşün.
Çık çıkabilirsen içinden.
Üç yıl dayandı. Üçüncü katı iptal etti.
Şovrum gitti.
İçerlendi ama; etrafa "Zaten pek gerekli değildi." diyordu.
Kredi, kefalet, çek, senet, kefil.
Eş, dost, arkadaş.
Tefeci.
Banka, maliye.
İki sene sonra ikinci kat gitti.
Takım elbiseyi çıkardı.
Kot, kaban, spor giyim.
Sigarayı attı, rakıyı tam bıraktı.
"Bir şişe şarap neyime yetmez."
Çelik kasa cep oldu. Şifreyi unuttu.
Ciro, "Bunada şükür.". Allah sağlık versin."
Kârın yerini; "Bu günde yevmiyeyi çıkardık."
Utandı kendinde.
Patron gitmiş, artık "Yaşar abi"ydi.
Hürrüyet ve özgürlük cepteki ağırlık kadar.
Yama büyüktü ne yapsa kapanmıyordu.
Yazın yakıyor, kışın donduruyordu.
Ne sofranın ne evin ne sevdasının tadı kalmıştı.
Anlamıştı.
Her yeni yabancı bir komşu geldikçe bu küçülmüştü.
Küçük balık misali.
Üç anahtarın ikisini attı.
Hayatı, kalesi evi sevdası çocuklarıydı.
Sustu.
Hanım dürttü "Yaşar ne oldu?"
Aklıma çek geldi.
Koydu mu yastığa başını.
Omuzuna sevdalısının, of, be of.
Ne çek.
Ne senet.
Ne kredi kefalet.
Ne maliye.
Bir devlet.
Bir esnaf Yaşar abi arasındaki muhabet.
Sabah ola, hayrola...
Ya devlet başa,ya kuzgun leşe..
ESNAF
Tacettin Elmas
Yorumlar