Tam bizim ülke de yapılan siyaset ve politikaya uygun bir demokrasi tanımı. Yani ha var. Ha yok. Her şey yerine göre. Yani günü kurtarmak.
Siyasilere sorduğumuzda,
AK Parti, memlekette sonsuz özgürlükleri olan ileri bir demokrasi yönetimi uygulanıyor. Bizim uyguladığımız bu demokrasi modeli dünyaya örnek teşkil edecek bir demokrasi modelidir. Bazen şunu bile iddia ediyorlar, Avrupa ülkeleri bu konuda bize gelip akıl danışıyorlar.! Dünya siyaset literatüründe bir ilk. Adı Türk tipi ileri demokrasi modeli. Bunun için yapılan eleştiriler tamamen asılsız, hatta düşmanca. Tek kelime ile bizi kıskanıyorlar. MHP de aynı görüşte. Bu cumhur ittifakı.!! Muhalefetin demokrasi tanımına göre memlekette demokrasinin de'si bile yok. Memlekette en ufak aykırı bir ses hemen hapislikle, işten atılma, sürgünle cezalandırılmakta. Ne insan hakları, ne hak, ne hukuk, ne adalet hepsi bir kişinin iki dudağı arasında. O ol derse olur. Olmaz derse olmaz.
Başka bir tabirle işinize gelirse tarzında bir demokrasi modeli. Bu demokrasi değil otokrasi dir.!
Bu da millet ittifakı.
Bir de iki ittifakın dışında daha bağımsız, kendi içinde daha demokratik bir tavır geliştiren HDP ile birlikte hareket eden sol ve sosyalistlerin oluşturduğu bir ittifak var. Bunların tanımı ne demokrasisi, bu olsa olsa İslami faşizmdir. Tüm bunların dışında birde her partiden seçmenin kafasında şekillendirdiği bir demokrasi tanımı var. Yani toplumun günlük hayatında yaşayıp gördüğü bir demokrasi tanımı var.
Aslında değişik bir yaklaşım olsa da sonuçta hepsinin tanımı ortak bir noktaya geliyor.
Hepsi aynı. Hepsinin derdi kendi çıkarlarına uygun bir yönetim derdi de. Kimsenin vatandaşı düşündüğü yok. Her şeyde kedilerine (Yönetenlere)yüzde doksan dokuz pay vatandaşa yüzde bir.
Dün böyleydi, bu gün böyle, yarında böyle olacak. Yani yönetenler ayrı, yönetilenler ayrı düşünüyor. Tabi sonuçta hep yönetenlerin dediği oluyor. Böyle olduğu içinde toplumun, yani yönetilenlerin tanımı sadece kendilerine kalıyor. Böyle bir toplumda siyaset nasıl olur.
İdareci, yöneten nasıl olur?
Yönetilen nasıl olur?
Ne demek bu.
Yöneten büyük bir serbestlik, büyük bir keyfiyet içinde toplumu küçük zavallılar olarak görür. Tıpkı kozalak ağacı meyvesinde olduğu gibi seçildiği günden itibaren içinde çıkmış olduğu toplumu insanları beğenmemeye başlar ve onları küçümseyen bir tavır içerisine girer. Kendisine oy veren her bireyin kendisine saygı göstermek zorunda olduğu havasına bürünür. Onun içinde her şeyde olduğu gibi demokrasi de de en doğru tanım ve uygulama kendisinin geliştirdiği demokrasi ve yönetim tanımlaması olur. Yıllardır genel politik uygulama, yapılan siyaset bu olunca toplumun kendince geliştirmiş olduğu tepki de aynı oluyor. Yani güvensizlik kaynaklı bir tepkisel psikolojiye dayalı tutum. Şimdi, ülke bir seçim atmosferi içerisinde. Toplumdaki insanlar partilerin, yani kendisini yönetecek olan siyasi partilerin adaylarına oy vermeye gittikleri zaman böyle içten ve samimi bir oy vermek gibi görünmüyorlar.
Şöyle kerhen sandığa gidecekler gibi.
Yani kerhen seçime, kerhen demokrasi modeli.
Başka bir deyişle yönetenler ile yönetilenler arasındaki bağ kopmuş durumda.
Bir genelleme yaparsak, yönetilenler artık kendilerini dünden beri yönetenler ve yarın seçimde yönetecek olanlara güvenmiyor.
Yönetenlerin beklentileri ile yönetilenlerin beklentileri arasındaki makas giderek daha da açılıyor.
Birisi midedeki sancılara yoğunlaşmış durumda. Bunlar yönetilenler.
Birisi beynin beklentilerine. Bunlar da yönetenler.
İkisi arasında gerçek, adil bir denge kurulmadığı sürece de sağlıklı bir bedenin ortaya çıkmasının imkanı yoktur.
Her şey ancak kerhen olarak yürütülür.