Malatya’da, Fırat Nehri kıyısında anlatılan Köşkerbaba Efsanesi, tarih ile halk anlatılarını aynı potada buluşturuyor. Urartu döneminden Osmanlı’ya uzanan izler taşıyan Köşkerbaba Höyüğü, hem arkeolojik veriler hem de sözlü kültür açısından dikkat çekiyor.
Tarihi kaynaklara göre, Urartu Kralı II. Sardur’un yaklaşık 2 bin 800 yıl önce Fırat Nehri’ni geçerek Malatya’ya kadar ilerlediği biliniyor. İzollu’da kayaya kazınan ve bir kopyası Malatya Arkeoloji Müzesi’nde bulunan yazıtta, Sardur’un Fırat’ı tanrılara ettiği duaların ardından geçtiği ifade ediliyor. Bu geçişin gerçekleştiği yerin Köşkerbaba Höyüğü olduğu kabul ediliyor.
Battalgazi ilçesinin doğusunda yer alan Köşkerbaba Höyüğü, Karakaya Barajı’nın yapılmasının ardından sular altında kaldı. Yapılan araştırmalarda höyükte, İlk Tunç Çağı’ndan Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan kesintisiz yerleşim izlerine rastlandı.
Sessiz Bir İyilik Örneği
Halk arasında anlatılan rivayetlere göre Köşkerbaba, köyde yemenicilik yapan bir ayakkabı ustasıydı. Parası olandan ücret aldığı, olmayanlardan ise dua kabul ettiği anlatılıyor. Bayram öncesi ayakkabı alamayacak durumda olan ailelerin kapısına, geceleri ayakkabı bıraktığı, bu iyiliklerin duyulmasını istemediği belirtiliyor.
Rivayetlerle Günümüze Taşındı
Köşkerbaba’nın fiziksel yapısının sıra dışı olduğu, Fırat’tan bulunduğu yerden su alabilecek kadar iri yapılı olduğu yönündeki anlatılar da efsanenin dikkat çeken bölümleri arasında yer alıyor. Vefatının ardından ise mezarının büyüklüğüyle ilgili farklı rivayetler halk arasında anlatılmaya devam ediyor.
Karakaya Barajı’nın suları altında kalan Köşkerbaba Höyüğü, bugün fiziki olarak görülemese de Malatya’nın kültürel belleğinde yaşamayı sürdürüyor. Uzmanlar, bu tür efsanelerin kentin tarihsel kimliğinin anlaşılması açısından önemli olduğunu vurguluyor.




