Temel eğitimini tamamlamış (ilköğretim) 14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış işçi çocuk işçi; 15 yaşını doldurmuş 18 yaşını tamamlamamış işçi ise genç işçi olarak anılır. Çocuk iş gücü, çocuğun eğitimini engelleyen, çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel, ahlaksal ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen işlerde çalışan çocuklar olarak tanımlanmaktadır. Çocuk işçilik; çocukların, çocukluklarını yaşayamamasına, eğitim ve temel haklarından mahrum kalmasına neden olur.

Dünyada her on çocuktan biri, ülkemizde ise her beş çocuktan biri işçidir.

Bazen o çocukları bir atölyede çırak olarak, bazen bir tarım işçisi olarak, bazen bir inşaatta harç taşırken, bazen fabrikada koli taşırken, bazen sokakta, bazen pavyonda başka kim bilir nerelerde zorla çalıştırıldıklarına şahit oluyoruz. Araştırmaya göre, ekonomik faaliyette çalışan çocukların %30,8'i tarımda, %23,7'si sanayide ve %45,5'i hizmet sektöründe yer aldı. 5-14 yaş grubunda çalışan çocukların %64,1 ile tarım sektöründe, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise %51’i hizmet sektöründe çalıştı. Sanayide çalışan oran düşük olmasına rağmen, çocuklar en fazla riske sanayi işlerinde maruz kalıyor; bu alanda çalışan çocukların üçte biri tehlikeli işlerde çalışıyor. 2013 yılında Adana’da haftalığı 100 TL’ye çalıştığı fabrikada kafası pres makinesine sıkışarak ölen 13 yaşındaki Çocuk İşçi Ahmet Yıldız da çocuk işçilerden biriydi. Ahmet Yıldız’ın ailesi işverenle uzlaşıp şikayetini geri çekmişti.

Çocuk işçiliğin başlıca sebepleri arasında yoksulluk ve işsizlik geliyor. Bu konular nüfus, göç, eğitim düzeyi, ekonomik gelişim ve sosyal kalkınma kavramlarıyla doğrudan ilgilidir. Türkiye’de çocukların çalışma nedenlerine bakıldığında ilk sırada %35,9 ile "hane halkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak" geliyor. Bunu %34,4 ile "iş öğrenmek, meslek sahibi olmak" %23,2 ile "hane halkı gelirine katkıda bulunmak" izliyor. Çocukların %6,4'ü ise "kendi ihtiyaçlarını karşılamak" amacıyla çalıştığını beyan etmiş olsa da her beş çocuktan birinin işçi olduğu ülkemizde, iş cinayetine kurban giden yirmi işçiden biri çocuk işçidir. Sırf bedava ya da ucuz iş gücü elde etmek uğruna binlerce çocuğun hayatı tehlikeye atılmaktadır.

Anayasa’nın 50. maddesinde, “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz; küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar, ücretli hafta sonu ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir” ifadeleri yer alıyor. Ayrıca İş Kanunu’nun 71. ve 85. maddelerinde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının yasak olduğu belirtilmiştir. 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış çocukların hafif işler dışında çalışmaları, 16 yaşını doldurmamış çocukların bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları, 18 yaşını doldurmamış çocukların diğer bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları ile 18 yaşını doldurmamış çocukların çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinde çalışmaları, çocuk işçiliği kapsamındadır. Okul öncesi çocuklar ile okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Ancak kanunda bu düzenlemeler yer alsa da DİSK’in Türkiye’de Çocuk İşçiliği raporuna göre Türkiye’de okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresinin 54 saat olduğu gerçeği, Türkiye’de çocuk işçiliğinin acımasız halini gözler önüne seriyor. İş cinayetleri raporlarına bakıldığında yaşamını yitiren çocukların sayısı her yıl artmaktadır. Ancak raporlar ve istatistikler arasında farklar vardır, çalışan çocuklar kayıtsız olarak çalışmakta ve bu durum beraberinde birçok mağduriyeti doğurmaktadır. Çocuk işçiliği ve buna bağlı olarak iş cinayetlerinin önüne geçilememesinin sebeplerinden biri de cezasızlıktır.

Yarınlara güvenle bakabilmek için çocuk işçiliği ile toplumun her kesiminin mücadele etmesi ve duyarlı olması gerekmektedir. Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması kalıcı ve yeni politikalara bağlıdır. Çocuk yoksulluğuna karşı önlemler alınmalıdır. Çocukların okulda değil de tarlada, sanayi de ya da sokakta başka işler yapıyor olması ne onların ne de onların ailelerinin bilinciyle ilgili bir mesele değil. Bu durum ise bir bilinç değil hayatta kalma meselesi. Bu insanlar için çocuklarını okula göndermek lüks durumda. Onlar da çocuklarını okula göndermeyi biliyorlar ama maddi koşulları buna el vermiyor. Dolayısıyla yapılması gereken iş, bilinçlendirmek ya da farkındalık yaratmak değil insanların temel yaşam koşullarını oluşturabilecek bir mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekiyor

25 Temmuz 2022 – Fatoş Karaoğlu – Malatya