Platform adına Emeksiz Üst Kavşağı’nda yapılan basın açıklamasını okuyan Cansu Kaplan,
“Taslakta yer alan bazı kavramlar — “genel ahlaka aykırılık”, “biyolojik cinsiyete uygun davranmama”, “toplumsal düzeni bozma” gibi ifadeler — belirsiz ve yoruma açık niteliktedir. Bu tür muğlak tanımlar, bireylerin yaşam tarzına, kimliğine veya düşüncesine yönelik keyfi müdahalelere zemin hazırlama riski taşımaktadır. Yargı reformlarının amacı, toplumsal çoğulculuğu ve temel hakları korumak olmalıdır; sınırlamak değil. Paketin bazı maddelerinin, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin haklarını dolaylı biçimde kısıtlayabileceği görülmektedir. “Biyolojik cinsiyete uygun davranmama” ifadesinin suç tanımı içine alınması, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve bireysel özgürlüklere ciddi bir müdahale anlamına gelir. Ayrıca cinsiyet değiştirme yaşının yükseltilmesi yönündeki tartışmalar, trans bireylerin sağlık ve kimlik haklarına erişimini engelleme riski taşımaktadır”
dedi.
Kaplan, açıklamasına şöyle devam etti:
“Suça sürüklenen çocuklara ilişkin ceza indirimi oranlarının azaltılması, çocuk adalet sistemiyle çelişmektedir. Çocukların cezalandırılmasına değil, topluma kazandırılmasına yönelik politikalar esas alınmalıdır. Çocukların yaşına, gelişimine ve koşullarına uygun rehabilite edici yaklaşımlar desteklenmelidir. Ayrıca çocuk hükümlülerin cezalarının doğrudan eğitimevlerinde infazı yerine, önce kapalı ceza infaz kurumlarında başlatılıp iyi hâl durumunda eğitimevine geçilmesi öngörülüyor. Ancak çocukluk zaten MESEM uygulamalarıyla ucuz işgücüne dönüştürülerek fiilen ortadan kaldırılmaktadır. Bu taslak yasalaşırsa, “18 yaşından küçük herkes çocuktur” ifadesi anlamını yitirecek; çocukluk kavramı yasal olarak da tasfiye edilerek, çocuk yaşta evliliklerin meşrulaşmasının önü açılacaktır.”
Paketin bazı bölümlerinde “toplumsal huzur” ve “kamu düzeni” gerekçesiyle geniş yetkiler öngörüldüğünü ifade eden Kaplan,
“Güvenlik politikaları, yurttaşların temel haklarını sınırlandırmak için bir gerekçe olamaz. Gerçek güvenlik, adil yargı, eşit yurttaşlık ve özgürlüklerle mümkündür. Yargı reformu, yalnızca cezaları artırmak veya suç tanımlarını genişletmekten ibaret olmamalıdır. Gerçek bir reform, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve eşit yurttaşlık ilkeleri temelinde şekillenmelidir. Bizler, adaletin siyasetten, kimlikten, cinsiyetten bağımsız şekilde herkese eşit uygulanmasını savunuyoruz”
diye konuştu.
Malatya Demokratik Kadın Platformu olarak; 11. Yargı Paketi’nin mevcut haliyle geri çekilmesini gerektiğini belirten Kaplan,
“İnsan hakları, kadın hakları, çocuk hakları ve ifade özgürlüğü çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesini, yasalaşma sürecine sivil toplumun, baroların ve akademisyenlerin etkin biçimde katılımının sağlanmasını talep ediyoruz. Çocuk adalet sisteminde cezalandırıcı değil, onarıcı ve rehabilite edici politikaların benimsenmesini, “Çocukluk” kavramını fiilen ortadan kaldıracak uygulamalardan (örneğin MESEM düzenlemeleri ve çocuk hükümlülere yönelik yeni infaz sistemi) vazgeçilmesini, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmeyen, LGBTİ+ bireylerin haklarını daraltan tüm maddelerin taslaktan çıkarılmasını, “Genel ahlak”, “biyolojik cinsiyet”, “toplumsal düzen” gibi muğlak ifadelerin hukuki güvenlik ilkesine uygun biçimde açık ve net tanımlarla yeniden düzenlenmesini, yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü esas alan, cezalandırma yerine adaletin tesisini önceleyen bir reform anlayışının benimsenmesini, kadınların, çocukların ve dezavantajlı grupların yargı süreçlerinde korunmasını güvence altına alacak özel mekanizmaların oluşturulmasını talep ediyoruz”
diye konuştu.